ANGOLA Ülkesinden Şiirler
MONANGAMBA (Gamba çocukları) – Antonio Jacinto (d. 1924)
Bu koca çiftlikte ekinleri yağmur değil
alın terim sular
Bu koca çiftlikte olgun kahve
kırmızı kiraz var
kanım damla damla besledi özsularını.
Kahve kavuracak
ezilip, öğütülecek
kararacak, kararacak; ırgatın kara
rengini alacak
Irgatın kara rengini!
Şakıyan kuşlara sor
tasasız, kıvrılıp akan ırmaklara
ve içerden içerden esen rüzgâra:
kim kalkar erkenden? kim yollanır tarlaya?
Kim taşır ağanın tahterevanını uzun yollarda?
Ürünü devşiren kimdir, parasını alan kim?
Kim yaşar kokmuş mısır, kokmuş balık ve aşağılanmayla
paçavralar için 50 anglores (Angola parası) gündelikle
ya kim yer sopayı karşı çıkınca?
Kim?
Kim büyütür darıyı
ve çiçeklendirir portakal bahçelerini?
-Kim ?
Ağaya, otomobiller, araçlar makineler,
metresler ve bir sürü zenci tutması için
parayı kim sağlar?
kim zenginleştirir beyaz adamı
kim şişirir göbeğini ve cüzdanını?
-Kim ?
ve şakıyan kuşlar
tasasız akan ırmaklar
ve içerden esen rüzgâr
yanıtlayacaklar:
Gamba kopuklarımı
(— Monangâmbeeeee…)
Ah! bırakın hurma ağaçlarına tırmanayım hiç olmazsa
bırakın çekeyim, çekeyim hurma şarabını
sarhoşluğumda boğulup, UNUTAYIM
— Gamba kopuklarımı
(— Monangâmbeeeee…)
Türkçesi: Tuğrul Tanyol
ATEŞLER VE AHENKLER – Agostino Neto (1922-1979)
Yol üstünde zincir şıkırtıları,
Kuşların şarkısı.
( )rmanların ıslaklığı altında,
Hindistan cevizi ağaçlarının
yumuşak musikisinin serinliği
Ateşler, çimende ateş,
Kayat’m madensi sıcak yapraklarında
ateş.
insanlığın büyük göçlerini
bağrında taşıyan
geniş keçi yolları,
kapalı ufuklara doğru
geniş keçi yolları,
silah zoruyla
açılmış keçi yolları.
Foguerias’lar,
danslar,
tamtamlar,
ahenkler.
Aydınlığın ahengi,
Rengin ahengi,
Sesin ahengi,
Hareketin ahengi,
Çıplak ayakların
kana bulanmış zincirlerinin ahengi
Sökülmüş tırnakların ahengi,
Ahenkler,
Sonsuz ahenkler,
ey Afrika’nın kederli sesi.
Türkçesi: Eray Canberk
AYRILIK ÖNCESİNDE VEDA – Agostino Neto (1922-1979)
Anacığım!
Öldürdüler evlatlarını senin
Ve sabretmeyi öğrettiler sana.
Anacığım!
Yılları senin yaşamının
benziyor birbirine
mezar taşları gibi,
Ve acı çekmeyi öğrettiler sana
umut bağlayıp göklere.
Fakat senin evlatlarının
daha başka oldu yazgısı
Çatladı sabır taşı
ve çatladı
tohumu acının
ve öfke ağacı fışkırdı ondan.
Ve göklere bağlanan umudun
sonu geldi.
Umut biziz, kendimiz!
Biz ki dünün
Köleleri;
çıplak ırgatlar
kahve plantasyonlarında:
Biz ki aç her zaman,
her zaman susuz,
biz ki aydınlıktan
yoksun;
kör, cahil,
ve bildiğimiz tek okul
efendilerimizin buyruğu…
Ataol Behramoğlu / Özdemir ince 19
K o rk a rd ık
yürümekten toprak üstünde
allında atalarımızın yattığı;
severdik, seni
hırsızlama
hir başkasının malını çalar gibi;
seni biz, ana diye
çığırmaya korkardık…
Anacığım, yurdum!
Şimdi değiştik artık.
Kendimiz kurtardık
boynumuzu boyunduruktan
Ve dönüşü yok artık bu yolun.
Yaşamdan korkmuyoruz
bu, ölümden de korkmuyoruz demektir
Biziz umudu
Angola’nın
Ve bizim savaşımız
sana mutluluğu getirecektir!
Türkçesi: Ataol Behramoğlu
MELEZ (MULATO) – CostaAndrade (d. 1936)
Yenmesi gereken bir kuşaktanım ben
ve yeni yollar açmayı denemesi
acunun dört yanına
ne durur ne yorulurum ben
ne de bir korku duyarım
ne de şikâyet ediyorum şimdi
sessizlik boğuklaştırdı sesleri.
Bir bildiri gibi doğdum ben
her kıtada kökü olan
Sevebilir yaptılar beni
ve yaratabilir yaptılar
yüklü omuzlarım
kesinliklerle
ve bana bir yürek verdiler
tüm engellerin üstesinden gelecek
Ama salt İnsanım ben
Senin gibi her Avrupa’nın kardeşi
ve sen kardeş, içinde ışıyacak
geleceğin Afrikaları.
Türkçesi: Güven Turan