Kültepe’deki Ticaret
Kültepe’de ele geçen metinlerin arasında ticaret ile ilgili değişik konularda yazılmış belgeler mevcuttur. Teslim ve iade belgeleri, kayıtlar, satın alma belgeleri, borç senetleri, rehin muameleleri, isim listeleri, yol masraf kayıtları, ihtilaşarın kaydedildiği metinler, mahkeme tutanakları ve mektuplar vardır. Bu çeşitlilik sayesinde, dönemin ticareti hakkında çok renkli ve bazı durumlarda çok ayrıntılı bir izlenim elde edilmektedir.
Daha önce de değindiğimiz gibi, bir yıl içinde bir kervanın en fazla iki sefer yapma olanağı vardı. Fakat yeterli sermayeye sahip olan bir tüccarın, farklı kervanlara yük vererek Anadolu’ya yılda ikiden fazla kez mal gönderebildiği anlaşılmaktadır. Bir kervan, genellikle beş ile yirmi beş arasında değişen sayıda yük hayvanından oluşmakta ve yolculuk daha önce de söylediğimiz gibi yaklaşık kırk beş gün sürmektedir. Bu süre zarfında kervan üstesinden gelmesi gereken çok sayıda zorlukla karşılaşılabilirdi. Tüccarlar bu nedenle hayvanların (eşekler) yoldaki bakımı ve diğer masraşar için, kervan sahibine el gümüşü (ya da serbest gümüş) denilen bir yolluk veriyorlardı. Assurlu tüccarlar ayrıca Kaniş’teki ortaklarına verilmek üzere, gönderilen ve satın alınması gereken malları kaydeden, zarşı ve mühürlü mektup da gönderiyorlardı:
“Pilahha’ya, ‹rma-Assur ve Mannum-balum-assur şöyle derler; Enlil-bani ve Kukkulanum’a şöyle de: 30 mina gümüşü -vergisi eklenmiş- sizin mühürlerinizle Kukkulanum getirdi. Biz gümüşü kontrol ettik ve 2/3 mina’nın eksik olduğunu tespit ettik. Buradan (şunlar satın alınmıştır): 7,5 mina 4,25 şekel gümüşe (olan) 114 Kutanu- Giysisi (ince yünden yapılmış bir giysi türü); her biri 13,25 şekel’e olan 2 talent 15 mina mühürlenmiş kalay; 40 mina mühürlenmiş kalay, ayrıca 13 şekel (tutan) 8 mina mühürlenmiş kalay: Toplam gümüş ücreti 13,83 mina 2,83 şekel. 6 (adet) kara eşek ücreti 2 mina 8 şekel gümüş, yemleriyle beraber. Koşum takımları için 16 şekel gümüş. Her bir mina’yı 13 şekel’e olan 37 mina el-kalayı, gümüş olarak 2,83 mina ve 2,16 şekel. 1 mina gümüş: 2 eşek sürücüsünün çalışma ücreti. Onların giysileri için 4 şekel. Nabi-Sin’in çalışma ücretine (kervanı yöneten şahıs) 7 şekel gümüş ekledik. 12,5 şekel ‘eködeme’; Sa’udum ile ilgili 2,5 şekel; yola çıkış vergisi için 15 şekel; Assur-malik’in hesabına 6 şekel gümüş ödedik; Kukkulanum 0,83 mina gümüşü ‘tüccar bana burada gümüşü vermez ise, onu bu gümüşten alırım’ diyerek aldı”
(Kaynak: Klengel 1979).
Görüldüğü gibi, hesaplar son derece ayrıntılı tutuluyordu; ancak bu şekilde tüccarlar kendilerini olası dolandırıcılıklardan koruyabiliyorlardı. Yukarıda bahsettiğimiz mühür ise, imza yerine geçiyor ve metnin orijinalliğini belgeliyordu. Bugün olduğu gibi, Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nda da birçok tüccar, işlerini yürütebilmek için, borç almak zorunda kalıyordu. Bu borçlar belli bir faiz karşılığında veriliyor ve birer çivi yazılı senet ile resmiyet kazanıyordu:
“Mahşişapunua ve annesi Niwahşuşar ve fiiwanala’nın üzerinde Assur-malik’in 1/3 mina gümüşü vardır. Bağ bozumunda ödeme yapacaklar. Eğer ödeme yapmazlarsa, ayda ikişer şekel faiz ilave edecekler. Ennum-Assur’un huzurunda, Puzur-Assur’un huzurunda, Happuala’nın huzurunda” (Kaynak: Bilgiç et al. 1990).
Belgede yer alan, faiz miktarının ve şahitlerin belirtilmesi gibi tüm özellikler, aslında bugünden çok da farklı değildir. Senetler, günümüzde olduğu gibi üçüncü bir şahıs tarafından satın alınabilirdi; böyle bir durumda borçlu kişi, belgede geçen meblağı bu üçüncü kişiye ödemekle yükümlü sayılırdı. Verdiğimiz örnekteki bir diğer önemli nokta, uygulanan faiz sistemidir. Borcun miktarı 1/3 mina, yani 20 şekeldir. Bu borç ödenmediği takdirde ayda iki şekel faiz ödenecektir, bu yılda yüzde yüzyirmilik bir faiz oranına denk gelir. Başka belgelerden bu oranın yüzde iki yüz kırka kadar vardığı da tespit edilmiştir. Borcunu ödeyemeyen kimseler ise, bu borçlarını özgürlükleri ile ödemek zorundaydılar. Bu durumda ya borçlu olan kişi ya da onun ailesine mensup olan bir başka kişi rehin alınıyordu. Kültepe yazılı belgelerinde bu rehin alma hususunu gösteren çok sayıda belge mevcuttur:
“‹kuppi-Assur’un 1/2 mina 5 şekel tasfiye edilmiş gümüşü, Puzur-Su’en’in 1/3 mina 5 şekel tasfiye edilmiş gümüşü. Abia bu paralardan dolayı rehin tutulmuştur. Onun yukarı (buraya) gelişinde 1/2 mina’yı iade edecek, ikinci 1/2 mina’dan dolayı tutulmuş bulunuyor. Assur-nisu’nun huzurunda, Hananum’un huzurunda, Assur-nada’nı n huzurunda” (Kaynak: Bilgiç et al. 1990).
‹nsanların rehin alınmasının yanında, eşyaların da rehin alındığı görülmektedir. Anlaşılacağı üzere dönemin ticaret sistemi son derece gelişmişti. Ödeme aracı olarak Babil’de bir tür “çek” bile kullanılıyordu. Yazılı bir tablet şeklinde olan çekte; birinin başkasından alacağı olduğunu ve belirtilen meblağının tabletin hamiline, borçlu olan kişinin yerine verilmesi yazılmaktaydı. Doğal olarak çeki yazan kişinin saygı değer, tanınmış bir tüccar olması gerekiyordu, aksi halde çeki nakde çevirmek mümkün olmayabilirdi. Bir başka örnekte, bir kişinin annesi ve kardeşi tarafı ndan 1/2 mina 7 1/2 şekel gümüş karşılığında satıldığını görmekteyiz. Vermiş olduğumuz örnekte satılmış olan şahsın, aynı ücret karşılığında kendi özgürlüğünü geri alabileceği de kaydedilmiştir. Ayrıca belgelerde ev mühürlenmeleri ve ipotek işlemleri de belgelenmiştir. Tüm bu işlemler, hukuki açıdan kusursuz bir ticareti ortaya koyar.
Kültepe’de ele geçen ve yayınlanmış olan tüm tabletlere baktığımızda, fiyatları n sabit kalmadığı da görülüyor. Fiyatlar bazen malın kalitesine göre, bazen ise kalitenin aynı olmasına rağmen değiştiği kaydedilmiştir. Bazı bilimciler bunun, borsanın ve enşasyonun ilk örneği olduğunu düşünmektedirler. Bir metinde “Uşurşa-iştar bana geldiği zaman gümüşün fiyatı yüksekti” diye bir ibarenin geçmesi de bunu destekler niteliktedir. Assurlu tüccarların, bu ticaretten elde ettikleri kâr oldukça yüksekti. Yazılı kaynaklara göre, tüm vergiler ödendikten sonra, yüzde yüzü geçen, hatta bazı durumlarda yüzde iki yüze varan bir kâr söz konusudur. Metinlerde elde edilen bilgilere göre bir şekel gümüşe satın alınan kalay yaklaşık iki-ikibuçuk şekel gümüşe tekrar satılırdı. Dokumalar için de aynı durum söz konusudur. Burada yolun ne denli zor ve uzun olduğunu unutmamalıyız. O dönemde hiç bir tüccar yüzde otuz gibi bir kâr için bu zahmete kalkışmazdı, çünkü yolda birçok sorunun çıkması mümkündü. Malları taşımak için kullanılan eşeklerin belli aralıklarla değiştirilmesi gerekiyordu. Ayrıca tüccarın sermayesinin uzun yolculuk boyunca çalınma ve zarar görme gibi riskleri vardı. Bütün bu olumsuzluklara karşın elde edilen yüzde yüz ve yüzde iki yüz gibi bir kâr bu ticareti oldukça cazip hale getiriyordu. Yüksek kârlara ve hukuki açıdan iyi organize edilmiş ticari sisteme rağmen, kendilerini hukukun üstünde sayan tüccarlar bu dönemde de eksik değildi. Kârları nı daha da arttırmak için, bazı kişiler ya vergileri ödemeyerek gizli bir şekilde ticaretlerini sürdürüyorlardı ya da yasak olan bazı malların ticaretini yapıyorlardı.
Metinlerden, yasak olan mallardan birinin “meteorik demir” olduğu tespit edilmiştir. Bugün yapılan tütün ticareti ile karşılaştırabileceğimiz bu malın ticareti, o dönemde Anadolu Beyliklerine aitti yani onların tekelinde bulunuyordu. Kaçakçılığı önlemek için beylerin önlem alması son derece doğal bir sonuçtur. Çiviyazılı tabletlerden öğrendiğimiz kadarıyla, bu önlemlerin bazen başarı kazandıkları da kanıtlanmıştır. Bir ticari girişime katılan üç kişi tarafından Puzur-Assur’a yazılan bir mektupta şöyle denmektedir:
“‹rra’nın oğlu Puşu-ken’e kaçak mal gönderdi. Onun kaçak malına el konuldu, Puşu- ken’i ise, saray tutukladı ve hapse attı. Gardiyanlar serttir. Kaçakçılığı ile ilgili beyçe, Luhuşaddiya’ya, Hurrama’ya, fialahşuwa’ya ve kendi ülkesine yazdı; nöbetçiler dizildi. Lütfen herhangi bir malın kaçakçılığını yapma….”(Klengel 1979).
Kaçakçılık, görüldüğü gibi büyük suç sayılırdı. Kaçakçılık yapan kişiler tutuklanır ve hapse atılırdı. Cezalar o kadar büyüktü ki, yukarıda örneğini verdiğimiz durumdaki şahıslar, ortağı oldukları kişiyi kaçak mal göndermemesi konusunda şiddetle uyarmaktaydılar.
Kaçakçılık değişik biçimlerde yapılmaktaydı. Bir metinden, malın farklı ve geçilmesi zor yollar üzerinden gönderildiği anlaşılmaktadır. Aynı metinde taşıyıcı kişi, kent kapılarında yer alan gümrükçülere yakalanmadan geçmesi için de uyarılmaktaydı.
Böylece malın kontrol edilmemesi sağlanıyor ve dolayısıyla vergi kaçırılıyordu. Kaçakçılığa karşı alınan tüm önlemlere rağmen, tüccarlar arasında kaçakçılık alışılmış bir durumdu. Yazılı kaynakların arasında kaçak mallarla ilgili antlaşmalarbile bulunmaktadır.