Bundan 3,000 yıl önce, ilk imparatorluklar duman bulutu ve ölüm kokusu arasında genişlediler.
Bugünkü Irak’ta bulunan Ninova Sarayı, ilk büyük imparatorlukların gücünü ve azmini temsil ediyordu. Sarayda fildişi, bazalt, mermer ve sandal ağacı süslemeleri yer alırdı. Zenginliklerinin en büyük kaynağı savaşın getirdiği ganimetlerdi.
Asur kralı Sanherip imparatorluk kurma fikrinin orijinal ilk örneğiydi. MÖ 701’de, Asurlular dünyanın en güçlü ordusuna sahipti; 200,000 civarında askerden oluşan devasa bir ordu.
Gülünç şekilde, Lakiş şehri, Asurlara karşı isyan etmeye cesaret etti. Yıldırım gibi misilleme geldi. Çağın en korkunç ordusunu karşılarında buldular.
Sanherip şehir surlarının üstüne doğru büyük bir kuşatma rampası yaptırdı. 25,000 ton toprak ve taş. Günümüzde Lakiş şehri yok olmuş olsa da bu büyük yığın hala orada duruyor.
Ve tabi ki kuşatma çok uzun sürmeyecekti. Şehir çabucak düştü.
İsyan edenlere, Asur orduları karşısında direnme cürreti gösterenlere ne mi oldu?
Esir düşenlerin onurlarını kırmak için önce erkekler toplu tecavüze maruz kaldı. Daha sonra cinsel organlarını kesildi. Bazı esirlerin canlı canlı derisi yüzüldü. Liderlerinin kafası kazığa asılıp ortalıkta gösterildi ve geriye hayatta kim kaldıysa ya sürgün edildi ya da köle yapıldı. Köleler, efendileri adına zafer anıtları yapmak için çalıştırıldı.
Bütün bunları nasıl bildiğimizi sorabilirsiniz.
Asur kralları bütün bunlarla övünürdü. Kil tabletlerde ve büyük frizlerde zaferlerinden oluşan propaganda resimleri yapıldı. Derisi yüzülenler…Kazığa oturtulanlar…Sürgün edilenler… Ninova Sarayı’nın duvarlarında bu vahşet tabloları sergilenirdi.
Asurlar en parlak zamanlarını ise milattan önce 672 yılında başa geçen Asurbanipal döneminde yaşadı.
Antik çağın büyük hükümdarlarından biri olan Asurbanipal, birçok kardeşi olmasına rağmen zekası, çevikliği, devlet adamlığına yatkınlığı ve aldığı eğitim sayesinde kardeşlerinin önüne geçti ve yıldızı parladı.
Kraliçenin de desteği ile veliaht ilan edilen Asurbanipal, tahta geçtikten sonra kısa sürede topraklarını neredeyse ikiye katladı.
Mısır’ın isyancı prenslerini yendi, Arap kabilelerini sindirdi, Nebatlıların kralını yendi, Babil yöneticilerini tutsak etti.
Bu da yetmedi, daha önce mağlup ettiği bütün düşmanları, güçlerini birleştirip Asurlara tekrar saldırdı. 3 yıl boyunca süren kanlı çatışmalardan sonra düşmanlarının hepsini mağlup etti.
Savaş sonrası düzenlenen geçit töreninde, Asurbanipal’i taşıyacak arabayı; esir aldığı 4 tutsak kral taşıyordu. Mutlak zafer bu olsa gerek.
Okuma yazma bilen Asurbanipal, bilim, sanat ve din gibi konularda yazılmış tablet ve papirüslerin başkentleri Ninova’ya getirtilmesini emretti. Asurbanipal’in yazıcıları, onun emri üzerine tapınak kitaplıklarında buldukları her türden metnin aslını ya da kopyasını topladılar. Fethedilen yerlerden getirilen tabletler de koleksiyona eklendi.
Böylelikle dünya tarihinin ilk kütüphanesi Ninova’da kurulmuş oldu.
Bu dünya tarihinin en eski kütüphanesinden bize ulaşan eserler, kütüphanenin ne kadar zengin bir koleksiyona sahip olduğunu bize kanıtlıyor.
Yaradılış, Gılgamış gibi tarihin en eski destanları, Hammurabi kanunları, Binbirgece masallarının ilk örneği olan “Nippur’la Yoksul Adam”, büyü ve ayin metinleri, dualar, atasözleri, tarihi olaylar, insan ve hayvanların davranışları, bitkilerin özellikleri, Sümerce, Akadça ve diğer birçok dile ait sözlükler…
Ninova kütüphanesi için, antik dünyanın en büyük hazinesi desek yanlış olmaz. Her biri birbirinden değerli 20.000’den fazla tablet, yağma, yangın ve benzeri felaketlerden sağ çıkarak, milattan önce 625 yılından günümüze kadar gelmeyi başarabildi.
Bilge kral Asurbanipal’in ölümünden sonra Asur Devleti’nin ömrü uzun olmadı. Babil ve Perslerin ortak çalışması sonrası tarih sahnesinden çekildiler.
Asurlar, tarihin en zalim ve gaddar devletlerinden birisiydi, bu bir gerçek. Ancak belki de tarihin en önemli kültür mirasını bıraktılar arkalarında.