Snefru tahtta on yıl geçirdikten sonra, Meydum Piramidi bitmek üzereyken daha gözü pek bir tasarıya girişti. Bir kere daha büyük Memfis Nekropolü’nün güney ucundaki bakir bir yeri seçti (bugünkü Dahşur/Dahshur). Arazi Neterihet’in (Zoser’in) Mısır’ın ilk piramidi olan basamaklı piramidinin görüş alanı içindeydi, ama tamamen yeni bir anıt tarzını içeren planı vardı: Mısır’ın ilk, gerçek geometrik piramidiydi.
Dahşur Piramidi’nin adı güneşin doğuşu içinde kullanılan ‘Ortaya Çıkış’tı. Diğer adı Bent Piramit’tir. 34.000 metrekare yüzölçümündeki alan inşaat için temizlendi ve planlar 60 derecelik dik açıyla yaklaşık 150 metre yüksekliğe ulaşan kenarlarıyla en görkemli piramit içindi. Kralın ka’sı (ebedi ruhu)için ek bir piramit, küçük bir tapınak, uzun, dolgu bir yol ve kraliyet defin kültü kutlaması için bir vadi tapınağı, tek, büyük bir tasarımın parçası olarak planlandı.
Palermo Taşı bizlere büyük bir yönetim çabasını gerektirdiğini söylemektedir. Snefru’nun hükümdarlığının on dördüncü yılına ait bir madde otuz beş kraliyet arazisi (insan iş gücüyle birlikte) ve 122 büyük baş hayvan çiftliği oluşturulduğunu yazıyor. Bu yeni kuruluşların çoğu Delta’nın yayıldığı bölgede yer almaktaydılar. Daha sonraları içlerinden bir tanesi dikkate değer bir biçimde büyüdü. İmu(bugünkü Kom el-Hisn).
Burada çok sayıda büyük baş hayvan yetiştirilmiş gibi görünse de, yerel nüfus emeklerinin karşılığını toplayamadı.
Yerel nüfusun beslenme biçiminin, et ve hayvan ürünleri bakımından aşırı zayıf olması, çobanlara çiftlik hayvanlarının hayatta kalabilecek kadarının bırakılıp çoğunun kraliyet sarayına ve Memfis yakınındaki kült merkezlerine gönderildiğini düşündürtüyor. Hatta İmu’da yetiştirilen hububat tercihen çobanlardan çok büyük baş hayvanları beslemek için kullanılmış gibi görünmektedir.
Snefru halkını ve onların hayatlarını kazanma yollarını yönetmiş olabilirse de, doğanın güçlerini eline alamadı.
Snefru’nun Dahşur’daki heybetli piramidi yarı yüksekliğine eriştiğinde jeoloji müdahale etti. Dış yüzeyde çökme işaretleri veren çatlaklar görülmeye başladı. Temelin oturduğu kum ve kil taş zemin yükselen piramidin ağırlığını kaldırabilecek kuvvette değildi ve zemin çökmeye başlamıştı.
Acil önlem olarak, piramidin tabanının çevresine yüzeylerin açısını elli dört dereceye düşüren fazladan taş bloklar yerleştirildiyse de, bu yetersiz ve çok geç alınan bir önlemdi. İç koridorlarda ve bölmelerde yarılmalar başladı. Mimarlar alçıyla onarmadan yeni bir taş duvar örmeye kadar her şeyi denediler. Hatta tavanları desteklemek için, pahalı, ithal kütükler kullandılar (Palermo Taşı’nın bir maddesinde Kubna’dan yapı kerestesi yüklü 40 geminin geldiği yazılıdır), ama yararı olmadı.
Mimarlar sonunda piramidi -ve mesleki hayatlarını- tamamen çökmekten kurtarmak için bulundukları umutsuz son bir girişimle planda köktenci bir değişime gittiler. Piramidin üst yarısının eğim açısı daha da azaltılarak 43 dereceye indirildi. Daha küçük taş bloklar kullanıldı. Bunlar daha önce istemeden temeldeki gerilimlere ve zorlamalara katkıda bulunan içe doğru eğimli sıralar yerine yatay sıralar halinde dizildiler.
Sonuçta piramit ciddi anlamda rezil edilmiş olsa da, tamamlanmış olacaktı. Nihayetinde yüksekliği 105 metreyi bulduğu halde, ‘eğri piramit’ ‘mükemmel tanrının’ dinlenme yeri olarak hizmet etmeye hiç uygun değildi.
Snefru’nun tükenen ve aşağılanan mühendislerinin, mimarlarının ve inşaatçılarının ne yapmak zorunda oldukları çok açıktı: Sıfırdan yeniden başlamak.
Eğri piramitteki çalışma sürdü. Artık işe yaramaz olmasına rağmen tamamlanması gerekliydi. Çünkü tamamlanmamış bir felaket (yamukluğundan ötürü) daha utanç verici olurdu. Sonuç olarak dikkat ve faaliyet üçüncü büyük anıtın yapımına kaydı.
Bu kez hazırlık aşamasında herkes temkinliydi: Temel zemini için sağlam bir bölge seçildi. Anıt başlangıçtan itibaren azaltılmış bir eğim açısıyla (eğri piramit/Bent Piramidin üst kısmı için kullanılan 43 derece) planlandı ve taş blokların hepsi yatay olarak dizildi. Kaynak ve insan gücü muazzamdı. Kısıtlı olan tek şey zamandı. Çünkü Snefru yirmi yıldır kraldı ve ebediyet anıtı o ölmeden tamamlanmalıydı.
Kraliyet inşaatçıları güvenlik sigortası olarak kralın sekiz basamaklı piramidini taş bir duvarla kaplayarak gerçek bir piramide dönüştürmek için Meydum’a döndüler. Snefru’nun hükümdarlık döneminin ilk 10 yılında, Meydum’daki inşaatta inşaatçıları her yıl yaklaşık 35.000 metreküp taş taşıdılar. İkinci on yılda, eğri piramit (Bent Piramit) yapılırken, bu değer 80.000 metreküpe çıktı. Kralın tahttaki üçüncü on yılında, üç cephede gerçekleşen çalışmalarda her yıl 100.000 ila 150.000 metreküp arasında taş döşendi. Bu çalışma sürati, hiçbir zaman, Khufu’nun (Hufu, diğer adıyla Keops) Gize’de bir nesil sonra yapılacak büyük piramidinin inşaatı sırasında bile aşılamadı.
Dikkate değer bir biçimde Snefru’nun bugün (ana kireçtaşı bloklarının renginden dolayı) Kırmızı Piramit olarak bilinen üçüncü piramidinin on buçuk yıldan daha kısa bir zamanda inşa edildiği hesaplanmıştır. Fazladan çaba gerektiren blokların daha yükseğe ve piramidin en üstüne taşınmasını, anıtın tepesine doğru azalan hacmi telafi etmekteydi.
Kırmızı Piramit
Kırmızı Piramit soluk almayan bir hız ve muazzam bir çabayla iyi bir sürede bitirildi. Mısır tarihinin en büyük inşacısı sonunda adına layık bir anıta sahip olmuştu. (Aslında ‘Görünüş’ adı Kırmızı Piramit’e aktarılırken, eğri/Bent Piramide aşağılayıcı bir biçimde ‘Güney Görünüşü’ adı verildi.) Kırmızı Piramit sadece dış görünüşüyle mükemmel değildi. İç bölmeleri de yapıyı bir bütün olarak yansıtmak için piramit biçimli uzamlar oluşturan hassas bindirmeli çatılarıyla yeni bir tasarım karmaşıklığı sergiledi. Odalardan iki tanesi zemin üzerindeyken kralın odası olarak bilinen üçüncü oda piramidin gövdesi içine daha yukarıya yerleştirilmişti.
Yaşamda olduğu gibi ölümde de kral dünyevi olanın yukarısına yükseltilmişti, gökyüzüne yeryüzünden daha yakındı.
(Monark sistem, tekelcilik, çağlar öncesinden bu yana insanları doyumsuz ihtişamlara ulaştırmaya yöneltmiştir. İktidarı ellerinde tutanlar buyruğu altındaki insan ve kaynak gücünü ebedi hayatın anahtarı olarak gördükleri anıtları için birbirleriyle yarışırcasına kullanmışlardır. Snefru bu alanda ilk adımı atan kişi değildir. Onun özelliği bizim bildiğimiz piramit biçimli anıta ulaşan ilk kral olmasıdır. Etraflıca düşünürsek bunca insan, hayvan ve diğer kaynakların çölün ortasında gökyüzüne uzanan taştan bir anıt için kullanılması bize garip gelebilir.
Din anlayışına sıkı sıkıya bağlı olduklarından bu işlere kalkışmışlardır ya da sadece gücün vermiş olduğu kendi içlerinde gelişen o yüksek egoyu ‘bu benim’i hayata geçirmek için yapmışlardır diyerek fikirlerimiz ikiye bölünebilir. Fakat ortaya çıkan başka bir sonuç ise o çağda da bir beğeni algısının var oluşudur. Bu beğeni kendisini yapının şeklinde, yer seçiminde göstermiştir. Yazıda da belirtildiği gibi taş blokların küçük ya da büyük kullanılacağı, yatay dizilip dizilmeyeceği veya açı farklarının hesabı tamamıyla anıtın oluşum süreciyle alakalıdır.
Sevgili okuyucular. Bir sonraki yazıda Gize’ye, büyük piramide gidiyoruz.. Sevgiyle kalın.)
Kaynak: Eski Mısır – Toby WİLKİNSON
Tayfun KARNAKLI