Devlet faaliyetlerinin seçkinlere odaklanışı özellikle I. sülale devri ortasındaki (yaklaşık 2850 yılları) hükümdarlık dönemi zamanında olmuştur.
Eski Mısır’ın doğuşunda kral Den’in yönetimi; kral unvanından mezar tasarımına kadar yenilikler taşıdığı için bir kilometre taşıdır.
(Bir giriş merdiveninin konulması, geçmişe bakıldığında mezar odasına ulaşmayı kolaylaştırmak için olduğu açık gibi görünse de, mezarın hazırlanma biçimini kökten değiştirdi ve zamanla çok daha büyük mezar anıtlarının yolunu açtı.)
Palermo Taşı’ndaki bir madde, muhtemelen kraliyet mülklerinin oluşturulmasına olanak tanımak için birtakım toplulukların zorunlu göç yoluyla başka topraklara yerleştirilmesini de içeren Delta tarım arazilerinin yeniden düzenlenişini aktarır.
Aşağı Mısır’ın bütün arazisinin ‘kraliyet toprağı’ olarak tahsis edilmesi daha büyük yönetim reformlarının habercisiydi. Devlet, bölgelerin daha etkin siyasi denetim altına alınmasına olanak tanımak için Nil Vadisi ve Nil Deltası’nı her biri merkezin atadığı, krala karşı sorumlu olan resmi bir görevli (nomarkhos) tarafından yönetilen 42 eyalete (nomos) bölen bir yerel yönetim sistemini uygulamaya koydu.
Yönetim reformları I. sülale döneminin daha sonraki bölümü boyunca sürdü. Giderleri devlet tarafından karşılanmak üzere pahalı bir mezar yaptırma hakkı kazanan üst düzey devlet memurlarının sayısındaki artış idarenin yayıldığına ve uzmanlaştığına işaret etmektedir. Ülkenin en üst düzey devlet görevlileri Memfis’e kraliyet mezarlığı olarak hizmet eden Kuzey Sakkara’daki dik kayalıkların yakınlarına, kil tuğladan yapılmış (Arapçada mastaba olarak adlandırılan) büyük mezarlar inşa ettirdiler. Yüzleri gündoğumuna dönük ve başkente yukardan bakan bu büyük anıtlar, sakinlerine hem yeniden doğuşun hem de dünyevi statülerinin devam edeceğinin sözünü verdi.
Kral Den’in hükümdarlığı zamanında Kuzey Sakkara’da hazineden sorumlu bakan olarak çalışanHemaka adlı bir adam için böyle bir mezar inşa edilmişti. Hemaka’nın mezar eşyaları arasında içinde iki papirüs rulosunun -şimdiye kadarki ilk örneklerin- bulunduğu küçük, işlemeli ağaç bir kutu vardı. Rulolar, yazı ile iktidarın erken Mısır’daki yakın ilişkisini gözler önüne serer.
I. sülalenin son kralının yönetimi altında çalışan Merka’nın özel unvanlar ve görevler listesi üst düzey devlet memurluğunun erken Mısır’daki doğasını ortaya koyar. Merka, Kraliyet Teknesi (kralın devlet kayığı) Yöneticiliği ve Kabul Salonu Denetçiliği’nin de aralarında bulunduğu kraliyet hanesiyle ilgili birkaç makamı elinde tutmasına rağmen asıl statüsünü, kutsal krallık kültüyle ilişkilendirilen antik bir dini makamdan kazanmıştı. O ve çağdaşları için mesleki başarının sırrı kraldan geçmekteydi. Bütün mesele kralla akraba olmaktı.
Nil Vadisi boyunca kuzeydeki el-Gize ve Tarkhan’dan güneydeki İnerty (bugün Gebelein) ve İuny’ye(bugün Armant) kadar uzanan sit alanlarında ülkenin birleşmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan kraliyetin her şeye gücü yeterliği aynı biçimde ilan edildi.
İleti aynıydı: Bütün ülke artık kral ve onun atadığı yetkililer tarafından yönetilmektedir.
I. sülale döneminin hemen başında siyasi yönetimin Abu Adası’nda, insanların ve malların Nübye sınırı boyunca hareketlerini izlemesi ve düzenlemesi için büyük ve müstahkem bir gümrük binası inşa etmesi erken Mısır devletinin denetimini nasıl dayattığının bir göstergesidir.
I. sülale döneminin son kralı Ka yaklaşık 2750’de ölünce cenaze alışılmış bir törenle atadan kalma Abdju (Abidos) kraliyet mezarlığına defnedilmek üzere hazırlandı. Seçilen yer, Mısırlıların yer altı dünyasının giriş kapılarından biri olduklarına inandıkları, falezlerde göze çarpan bir yarıkla aynı hizadaydı. Kralın bedeni ahret hayatında ruhunun yaşamasını sağlayacak birçok erzak, eşya ve talihsiz hizmetkârlarının bedeni eşliğinde mezarına gömüldükten sonra ardılı olan yeni kralHotepsekhemui tarafından mühürlendi.
Hotepsekhemui, kronikçiler tarafından yeni bir sülalenin ilk kralı olarak belirlendi. Bunun nedeni; kralların üç yüzyılı aşkın bir zamandır Abdju’ya gömülme prensibinin yerini, Hotepsekhemui zamanında kuzeyin yüzlerce kilometre ötesinde yeni bir kraliyet mezarına gömme arzusunda yatıyor oluşudur. Hotepsekhemui’nin mezar geleneğini Sakkara’ya taşıması ardında yatan gerçek bulanık olsa da muhtemelen bölge ile aile bağları vardı ya da bu görkemli anıtın Yukarı Mısır’da değil de ‘İki Ülke’nin Dengesi’nde durması gerektiğini düşünmüştü.
Hotepsekhemui’nin mezarının tasarımı köktencilikte mezarının yeriyle aşık atmaktaydı. Kil tuğla değil kayadandı. Etrafı depolarla çevrili bir mezar odası yerine merkez bir koridora açılan bir dizi uzun galeri biçiminde düzenlenmişti. Kral, ahir hayatta her türlü gereksiniminin karşılanması gerektiğini -sadece yiyecek, içecek değil, banyo ve yatak odası da dâhil olmak üzere- düşünmüştü.
Hotepsekhemui’nin ardılları kral Nebre (Reneb) ve Nineter (Nineçer) onun yeniliklerini sürdürdüler ve mezarlarını Sakkara’da inşa ettirdiler.
Fakat II. sülalenin görünüşteki istikrarı ülke genelinde artan gerilimi gizlemekteydi.
Kaynak: Eski Mısır – Toby WİLKİNSON
Tayfun KARNAKLI