Farklı Budist okulların vurguladığı farklı kaynaklar bulunmaktadır ve bu nedenle her okulun vurguladığı özellikler değişebilmektedir. Batı anlayışında Budizm, bir dinden çok kısmen felsefî görüş olarak nitelendirilmektedir. Kurucusu Buda, tanrının öğretilerini getiren bir elçiden çok kendini bir insanların ve tanrıların öğretmeni olarak görmüştür. Pali dilinde Dhamma, Sanskritçe’de Dharma olarak adlandırılan öğretiler ortaya koymuştur. Bu öğretiler kişinin manevi duygularını kavraması yerine, evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan doğa yasalarını kabul eder. Bu anlayışa ancak onun öğretilerinin ve yönteminin izinde gidilirse ulaşılabilir. Ancak öğretileri de olduğu gibi kabul edilemez. Buda, aydınlığa körü körüne bir inançla değil, kişinin kendini bulmasıyla ulaşılabileceğini belirtmiştir. Ayrıca evrenin kavram ve dil yardımıyla anlaşılabileceği fikrinin gereksiz bir çabadan ibaret olduğuna da işaret etmiştir. Diğer dinlerin köktenci yaklaşımına ve basmakalıp öğretilerine de şüpheyle yaklaşır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi tek tanrılı dinler, temelde Budizm’den farklılık gösterir. Bu nedenle Budist öğretileri ne tanrıyı, ne de ruhun varlığını kabul eder. Budizm, özellikleri bakımından Hinduizm ve Brahmanizm’den de farklıdır. Bu dinlerde var olan “Kast Sistemine”(sınıf ayrımı) karşı çıkar. Buna karşın bu sistem Karma öğretilerinde yer almaktadır. Budizm Hindistan’daki veda inanç sistemine karşı bir yenilik hareketi olarak ortaya çıkmıştır.
Budizm Dînî ve felsefî yönleri
Budizm, farklı mezhepleri veya farklı Dünya görüşlerini içinde barındıran felsefe ve bilgeliktir.
Hem eski hem de günümüzdeki Budist okullarının, birinin Budist sayılabilmesi için çok az şartları vardır. Temel koşulları “Dört Yüce Gerçek” öğretisini kabul etmek ve sonraki temel yaşama tamamen hazır olmaktır.
Budizm’in temel öğretilerinden, Anatta doktrini, kalıcı bir varlığı ve ölümlü ruhu reddeder. Bu doktrinle, Budizm, “Büyük Dinlerin” temel inançlarından tamamen farklıdır.
Budizm’in, tüm tek tanrılı dinlerden temel farkı, her şeye gücü yeten bir yaratıcı tanrı varlığını (İşvara) reddetmesidir. Budizm’e göre tanrılar, ruhlar ve yaşayan her canlı için acı, cehalet ve yeniden doğuş döngüsü (Reenkarnasyon) vardır.
Budizm’in yayılmasıyla her ülkenin temel din ve kültüründen birçok unsurlar alınmış, Budizm’le bütünleşmiş ve böylece Tibet‘teki “Asıl Bön Tanrıları”, Buda’nın farklı şekillerinden “Bodhisattva” görüntüsünde değişmiştir. Bunlar genelde Buda’nın hayranları, dinleyicileri ve savunucuları şeklinde betimlenir.
Budistler, yerel dînî inançlar, gelenek ve göreneklerle karışıp yaygınlaşırken, aynı zamanda Taoizm ve Konfüçyüsçülük gibi Budizm’i reddeden diğer öğretilerin temsilcileriyle de mücadele etmişlerdir.
Hıristiyanlık gibi mutlakçı ve saltçı bir konum talebine sahip dinler, temelde, aynı talep göz önünde bulundurulmadığı takdirde, Budizm ile bağlantılanabilir.
Bu rakip öğretileri benimseyenler ve buna karşı olan Asya’daki dindar halka rağmen, farklı gelenekler birleştirilse bile, bunların temel inançlarını birbiriyle bağdaştırmak zordur. Bu zorluğun yaşanmış örneklerini Çin halk inançlarında ve Japonya’daki dinlerde görebiliriz.
Günümüz Budizm’i, aslında bir dinin birçok özelliğini içinde barındırmaktadır. Fakat ibadet şekli, toplum yapısı, ayinleri, çilekeşlik, dervişlik, manastır, tasavvuf ve dogmatizm gibi gelenekleri tamamen farklıdır.
Budizm, Asya’daki kendi kültürel ve tarihsel özelliklerinden ayrılmayan ve bunlara sıkı sıkıya bağlı bir şey olduğu varsayılırken, Batı’da, Budizm’in tarihsel, kültürel ve dînî bağlamlarından yola çıkarak, aydınlanma ve demokrasi gibi değerleri birleştirdiği için Budizm’e eğilim vardır.
Budizm Önemli yerler
Gautama Buddha Mahaparinibbana Sutta’da takipçilerinin dört yeri ziyaret etmesinin rûhânî bir aciliyet hissi yaratacağını söylemiştir. Bu dört yer, Buda’nın doğduğu yer (Lumbini), aydınlanmaya ulaştığı yer (Bodh Gaya), öğretilerini yaymaya başladığı yer (Sarnath) ve nirvanaya kavuştuğu yer (Kuşinagar) Budistler tarafından en önemli hac merkezleri olarak kabul edilir.
Sarnath
Siddhartha Gautama, Bodh Gaya’da (MÖ 589/525) aydınlandıktan sonra Sarnath’ta Ceylan Parkı’nda yaptığı konuşmayla ilk öğretisi Dört Yüce Gerçek’i aktarmıştır. Bu aynı zamanda Dharma tekerleğinin dönmeye başlaması, yani Budizm’in kuruluşu olarak nitelenir. Bu konuşmanın dinleyicileri daha önce Siddharta’yı çilecilikten ayrıldığı için terk eden beş eski arkadaşı – Kondanna, Bhaddiya, Vappa, Mahanama ve Assaji’dir; Buda’nın öğretisini dinledikten sonra tamamen aydınlanmaya ulaştılar. Buda tarafından rahip (Bhikkhu) olarak seçildiler ve böylece Budist Topluluğu (Sangha) kuruldu.
Sarnath, 19. yy.’dan beri yapılan kazı çalışmaları sonucu Budistler için önemli bir hac yeri olmuştur. Bulunan Stupa, manastır ve Ashoka sütunu kalıntıları bu şehrin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kuşinagar
Kuşinagar, Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletindeki bir şehirdir. Burada Buda’nın Paranirvana’ya ulaştığına, öldüğüne inanılır. Malla Krallığı’nın merkezi ve Maurya İmparatorluğu’nun başkenti olan Kushinagar’da birçok kalıntı vardır. Ancak 5. yüzyılda Kushinagar önemini yitirmiştir. Aynı yüzyılda burası terkedilmiş ve unutulmuştur. 19.yy.da yeniden keşfedilmiş ve buraya insanlar yerleştirilmiştir.