ESKİ MEZOPOTAMYA – BAKIR-TAŞ CAĞI / KALKOLiTiK Bölüm8
Anadolu’da Kalkolitik Dönem başlığı altında incelenen gelişmeler, Mezopotamya’da Halaf ve Obeyd başlıkları altında incelenir.
Halaf Dönemi (MÖ 5500-4800)
Halaf kültürü, doğuda Zagros Dağları, batıda Fırat Nehri, kuzeyde Toros Dağları tarafından çevrelenen Kuzey Suriye, Kuzey Irak ile Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaygındı. En belirgin özelliği günlük yaşamda boya ve çizi bezemeli olağanüstü güzel çanak çömleklerdir. Bu kültür, ilk defa 1911 yılında sınırımıza çok yakın konumdaki Halaf Höyüğü’nde gerçekleşen kazılarda saptandığı için Halaf kültürü adı verilmiştir. Halaf Dönemi’nde moda olan günlük kullanım eşyaları, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak dışında batıda Çukurova ve Amik Ovası’na, kuzeydoğuda Van Gölü çevresine, doğuda Kuzeybatı iran’a kadar ulaşmıştır. Halaf kültür ürünlerinin bu kadar geniş alana yayılması ancak yaygın bir ticaret ile mümkündü. Kültürün kökeni konusunda pek çok teori ortaya atılmıştır. Son yıllarda Kuzey Suriye’de Tell Sabi Abyad Höyüğü’nde gerçekleşen arkeolojik kazılar, söz konusu kültürün Hassuna- Samarra gibi Çanak Çömlekli Neolitik dönem toplumlarının etkisiyle ortaya çıktığını göstermektedir. Bunun en iyi örneği Samarra adı verilen boya bezemeli kap örneklerinin Halaf kültürünün başlangıcında da görülmesidir. Halaf Dönemi’nde, ovalarda yaklaşık 2 ile 12 hektar arasında değişen boyutta bir büyük yerleşme ve çevresinde 1 – 2 hektar genişliğinde küçük uydu yerleşmeler kurulmuştu. Büyük yerleşmeler, etrafı tahkimat duvarı ile çevrili, tarımın ve ticaretin yaygın olduğu yönetim merkezidir. Küçük olanlar ise hayvancılık ve süt ürünlerinin ağırlıklı olduğu günümüzdeki çiftliklere benzeyen yerleşmelerdir. Büyük yerleşmelerde değirmen taşları, ezgi taşları, orak bıçakları gibi tahıl üretiminin yapıldığını gösteren aletler vardır. Küçük yerleşmelerde ise bitki ve hayvan kalıntı ları daha yüksek oranda ele geçmiştir. Temel geçim kaynağı hayvancılık olan bu yerleşmelerde avcılık da önemlidir. Her iki yerleşim tipinde mal değiş tokuşu yapılarak günlük hayatın devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Yerleşim alanları genellikle su kaynaklarına yakındır. Halaf kültürünü en iyi şekilde tanıtan Musul yakınları ndaki Tell Arpaciya höyüğüdür. Bu dönemde bakırın kullanımı daha önceki dönemlere göre yaygınlaşmıştır. Halaf Dönemi’nde toplumlar, avlu ve sokaklarla birbirinden ayrılan, yuvarlak ve dörtgen yapılar inşa etmişlerdir. Halaf mimarisinin belirleyici öğelerinden biri olan yuvarlak yapılar arkeoloji yazınına “Tholos”adı ile girmiştir. Tholos, dikdörtgen planlı girişi ve yuvarlak planlı ana odası olan yapı tipidir. Hem yuvarlak yapılar hem de dörtgen yapılar taş temelli, yığma duvarlı ve sıvalıdır. Tabanları kil sıva ile düzletilmiştir. Çok sayıda yuvarlak yapıda duvarların içe doğru daraltılarak yükseltildiği saptandığından üst örtünün kubbe biçiminde olduğu düşünülmektedir. Çapları 4 ile 10 metre arasında olan yuvarlak yapıları n daha çok depolama mekânları olduğu iddia edilmektedir. Bazı bilim adamları Yarım Tepe’de ortaya çıkan dik duvarlılardan dolayı bu tip yapıların üstünün ahşap, kamış ve sazla düz dam şeklinde kapatılmış olabileceğini de önermektedirler. Yerleşmelerde özellikle ev, depolama veya ahır olarak kullanılan dörtgen planlı yapılar daha çok Halaf Dönemi’nin sonlarında yaygınlaşmıştır. Mekân içlerinde ocaklar yer almaktadır. Yapılar arasındaki boşluklarda ekmek ve çanak çömlek pişirim fırınları ortaya çıkarılmıştır. Çapı 1 ile 2 metre kadar olan bu oval veya yuvarlak biçimli kubbeli fırınlar iki katlı inşa edilmiştir. Alt katında ateş yakılmakta, üst katına ise pişirilecek kaplar dizilmekteydi. Çok odalı ve payandalı yapılar azdır. Halaf toplumunun tapınak gibi dinsel yapıları saptanamamıştır. Ölüler, yerleşim içinde, yapı tabanı altına açılan basit toprak mezara, büzülmüş pozisyonda (cenin pozisyonu) gömülmekteydi. Yarımtepe ve Tell Arpaciya yerleşmelerindeki kazılarda kafataslarının ayrı gömüldüğü saptanmışsa da bu bir gelenek değildir. Yukarı Mezopotamya’da Kahramanmaraş/ Domuztepe yerleşmesinde yaklaşık 3 metre çapında bir çukura ölülerin kafatasları beden kemiklerinin ayrı bırakıldığı saptanmıştır. Bu kült çukuruna ölülerin yerleştirilmesi, aynı yerde bulunan bir kap üzerine boya ile yapılmış bir resimde tasvir edilmiştir. Tümü bulunamayan bu resimde, üzerine kuşlar konmuş başsız bedenler yerde yatmaktadır. Yanlarında kolunu yukarı kaldırmış ayakta duran bir birey tasvir edilmiştir. Halaf kültürünün özgün ürünü boya bezemeli kaplar, olasılıkla mutfakta kulanılmak için değil prestij ürünü olarak üretilmiştir. Birçok yerleşmede ele geçen birbirinin benzeri olan kaplar, tek elden üretilmiş ve değiş tokuş yöntemi ile geniş bir bölgeye dağılmış olabileceklerini düşündürmektedir.
Erken Halaf Dönemi’nde üretilen kap biçimleri sınırlıdır. Çanak çömleğin üzerine farklı renk ve ton sağlamak amacıyla bilinçli olarak yoğunluğu azaltılan kırmızı veya siyah renkte boyalarla motişer işlenmiştir. Yaygın olan motişer arasında boğa, koyun başı, yaban eşeği, yaban domuzu, tavşan, geyik ve kuş gibi yabani hayvanlar; yılan ve akrep gibi sürüngenler; şematik bitki ve ağaçlar, dans eden insanlar sayılabilir. Ayrıca dikey veya yatay gösterilmiş düz ve dalgalı zikzak çizgiler, noktalarla oluşturulan daireler, içi taranmış eşkenar dörtgenlerle panolar hazırlanmıştır. Şematik boğa başlarına göre geometrik motişer sayıca daha fazladır. Halaf Dönemi çömlekçi ustaları bu kapları gelişmiş kubbeli fırınlarda fırınlamakta yani pişirmekteydiler. Halaf Dönemi’nin ortalarında ise çok renkli bezeme görülmektedir. Kapların fırınlanmaları nın daha iyi kalitede olduğu gözlenir. Tanrı simgesi olan stilize boğa başı figürü çok kullanılmış, doğa betimlemeleri ortadan kalkmıştır. Süslemede krem astar üzerine yine kırmızı ve siyahın çeşitli tonlarında boya kullanıldığı görülmektedir. En çok kullanılan motişer güneş, nokta, eğri çizgilerden oluşan geometrik bezeklerdir. Karelerin birleştirilmesiyle meydana getirilen dama motiŞ, üçgenlerin birleştirilmesi ile oluşturulan kelebek motiŞ gibi bezemeler kapların tüm yüzeyine çizilmiştir.
Halaf Dönemi’nin geç evresinde çömlekçi ustaları, kapların yüzeyine yaptıkları renk cümbüşü izlenimi veren uygulamalarla çanak çömlek üretimini oldukça ileri düzeye taşımıştır. Kaplar üzerine hem boya ile hem de kazıma yöntemiyle bezemeler yapılmaktaydı. Ayrıca beyaz boya da kullanılmaya başlamıştır. Çanak çömlek pişirme fırınları bu evrede çok gelişmiştir. Malta hacı ve balık pulu biçiminde bezemenin çok kullanıldığı tabak formunda kaplar ortaya çıkmıştır. Kâse ve çömlekler de kullanılmaktadır. Kapların iç yüzeyleri etrafı doldurulmuş rozetlerle bezenmiştir. Eski evrelerde var olan doğal yaşam sahneleri bütünüyle ortadan kalkmış hatta boğa başları bir düz iki eğri çizgi ile tamamen stilize hale sokulmuştur. Halaf Dönemi’nde toplum günlük yaşamda bıçak, kalem ve kazıyıcı gibi aletleri yapmak için çakmaktaşı ve obsidiyeni (doğal cam) kullanmıştır. Obsidiyen Doğu Anadolu’daki yataklardan elde edilmiştir. Bazı yerleşmeler obsidiyeni ham madde olarak sağlamıştır. Bir tür statü göstergesi olan taş kapların da kullanıldığı görülür. Kumtaşı, kireçtaşı, serpantin, mermer gibi malzemelerden genelde düz ya da yuvarlak dipli derin veya sığ kâse biçimde kaplar üretmişlerdir. Taş kap yapımı uzun bir uğraş gerektirmektedir. Bu dönemde hayvan kemikleri de daha önceki kültürlerde oluğu gibi alet yapımında malzeme olmuştur. Halaf Dönemi’nde çeşitli taşlardan yapılan, kazıma bezemeli mühürlerin kullanımı artmıştır. inanç sistemiyle ilgili olabilecek en yaygın buluntular, idol olarak da adlandırılan küçük heykellerdir. Kadın biçimindeki bu heykelcikler “ana tanrıça”olarak nitelendirilmişlerdir. Bunlar genelde bacakları bitişik, kolları iri ve abartılı göğüsleri üzerinde birleştirilmiş olarak tasvir edilmiştir. Erkek tanrı tasviri yoktur. idollerin çoğu boya ile yapılmış haç ve çizgilerle süslenmiştir. Çanakların üzerine resmedilmiş boğa başı ve koçbaşı figürleri erkeklik ve bereketin simgesidir. Bir başka simge erkeklik organıdır. Halaf Dönemi yerleşmelerinde tarımın yaygın olduğunu gösteren birçok alet bulunmuştur. En çok ele geçen tahılların biçilmesinde kullanılmış oraklardır. Yılda ortalama 250 – 400 mm yağış alan Halaf kültür bölgesi kuru tarım için oldukça müsaittir. Bu dönemde emmer buğdayı, iki sıralı arpa, einkorn buğdayı, nohut, mercimek, badem ve fıstık yetiştirildiği saptanmıştır. Ayrıca dokumada kullanılmak ve tohumundan yağ çıkarmak için keten ekilmekteydi. Evcil olarak koyun, keçi, domuz ve büyükbaş hayvanlar beslenmekteydi. Evcil sığırın tarla sürülmesinde kullanılmaya başlandığı iddia edilmektedir. Bu kullanımın çok önemli olduğuna işaret eden bazı bilim adamları kaplar üzerindeki boğa başı bezemesinin bu kadar çok olmasını buna bağlamaktadır. Beslenmede tahıl üretimi ve hayvancılık kadar olmasa da avcılık önemi bir yere sahipti. En çok avlanan hayvanlar kızıl geyik, kaplumbağa, kuş ve balıktır. Leopar, ayı ve kızıl tilki gibi hayvanlar da avlanmışlardır. Çok sayıda ağırşak ve kaplar üzerindeki motişer dokumacığın önemli yer tuttuğunu göstermektedir. Olasılıkla yün ve keten dokumacılığı yapılıyordu. Halaf Dönemi’nde de kamış ve sazdan hasır ve sepet yapıldığı belgelenmiştir.