Home » Tarih » Anadolu Medeniyetleri » Hititler » Hitit Dini Bölüm 8

Hitit Dini Bölüm 8

Hitit inanç sisteminin temelini farklı etnik kökenlere ait birçok öğe oluşturur. Bu nedenle gerek dininde gerek mitolojisinde bir kültür mozaiği ile karşılaşılır. Hititler  kendilerine ait kültür öğelerinin yanı sıra, tanıştıkları yeni kültürlerden, bünyelerine uygun gördükleri pek çok unsuru da kabul etmişlerdir. Hitit dinindeki çeşitliliği en iyi şekilde geniş pantheonlarında görmekteyiz. Hititler kendilerini “bin tanrılı” olarak tanımlarlar. Resmi pantheonlarında Hint-Avrupalı Tanrılar (Hitit-Luwi-Pala), Asyanik Tanrılar (Hatti-Hurri-Sümer), Indo-Ari Tanrılar (Eski Hint) ve Semitik Tanrılar (Assur-Babil) gibi farklı etnik kökenli toplumlardan alınan tanrılar bulunmaktadır.

images

Hitit imparatorluğu geniş bir coğrafyada, farklı etnik kökenlere mensup bir tebaaya hükmediyordu. Politik bir tercih olarak görülen bir girişim ile farklı toplumların tanrıları resmi bir pantheonda birleştiriliyor ve böylece Hitit egemenliği altına giren toplumların, merkezi bir güç altında bir arada yaşaması sağlanmış oluyordu. Birçok dini unsuru ve farklı dini uygulamaları bir arada görebildiğimiz için, Hitit dininde synkretizmin varlığından bahsedilebilir. Çok tanrılı dinlerde sular, gökyüzü, toprak, ay, güneş gibi daha birçok unsur ilahlaştırılmıştır. Hitit inanç sisteminde de bunun gibi doğa unsurları ayrı ayrı tanrılar ile temsil edilmiştir; Güneş Tanrıçası, Gökyüzü/Fırtına Tanrısı, Kırların Koruyucu Tanrısı gibi. O halde Hitit dininin, çeşitlilik özelliğinin yanı sıra, bir doğa dini olma özelliğine sahip olduğu söylenebilir.

Merkezleri Hattuşa’da bulunan din adamları, yukarıda bahsedildiği üzere resmi bir pantheon oluşturmuşlardı. Bir devlet dini olarak karşımıza çıkan Hitit dininin uygulamalarına, Hitit sivil halkının katılımının olmadığı anlaşılmıştır. Hitit dininin pratiğinde halka yer verilmiyordu. Bu durum, en iyi şekilde bayram törenlerinde görülebilmektedir. Hitit bayram ritüellerinin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı tabletlerde, törenlere katılan kral, kraliçe ve aileleri, pek çok tapınak ve saray görevlisi, ülke beyleri, yabancı ülke diplomatları katılmaktaydı. Hitit inancına göre, tanrılar tıpkı insanlar gibi yaşamakta, yiyip içmekte, araları nda kavga etmekte, birbirleri ile evlenmekte ve çocuk sahibi olmaktaydılar. Hititlerin tanrılarını kendileri gibi düşündüklerini en iyi biçimde Boğazköy (Hattuşa)’de yer alan Yazılıkaya Açık Hava tapınağında görmek mümkündür. Boğazköy’ün yaklaşık iki kilometre kuzeydoğusunda kalker kaya sivrileri arasında yer alan iki doğal kaya odasını Hititler, kült törenlerini yerine getirmek için kullanmışlardı. Bu kutsal alanın kaya yüzeylerine usta bir işçilikle yapılmış sahnelerde yer alan tanrılardan; erkek tanrıların çoğunun, ucu sivri, konik biçimde ve boynuzlarla donatımlı ş bir külah giydikleri görülür. Külahlarında yer alan boynuz sayısının çokluğu tanrının rütbesinin yüksekliğini gösterir. Üzerlerinde beli kemerli kısa etek ve ayaklarında uçları yukarı doğru kıvrık ayakkabılar vardır. Tanrıçalar ise, başlarında şehir surunu andıran silindirik başlık ve üzerlerinde yerlere kadar uzanan beli kemerli ve pilili etek, bluz ve pelerin ile betimlenmişlerdir. Tanrıları, beraberlerinde yer alan kutsal hayvanları, atribüleri (sembolleri) ve hiyeroglif yazıtları aracılığıyla tanıyabilmekteyiz. Hitit inancına göre insan gibi düşünülen tanrıların bir de yaşadıkları evleri olmalıydı. Sümerceden “tanrının evi” olarak çevrilen É.DINGIR, insanların ibadetlerini gerçekleştirdikleri tapınaklardı. Devlet dini oluşturan Hititlerde, halka açık bir tapınma yeri olmayan bu tapınak yapılarının özel bir odasında, tanrıyı simgeleyen bir de heykel bulunurdu. Bu heykel her gün belirli bir törenle temizlenirdi. Tanrı ya sunulmak üzere, onu temsil eden bu heykelin önüne, kurbanlar konulurdu. Tapınağın bu en kutsal mekânlarına bazı rahipler ile kral ve kraliçe dışında kimse giremezdi.