Son bulgular gösteriyor ki insan genomuna (bir canlının barındırdığı tüm genetik bilgi ) bakteriler, virüsler ve diğer tek hücreli organizmalardan aktarılmış 145 gen bulunmaktadır. Bu bulgu insanın tamamen kendine özgün bir genetiği olduğu düşüncelerinin yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Hayata diğer mikroorganizmalar tarafından sağlanan genler, hayvanlar aleminin genomunun bir parçası haline gelmiş.
Yapılan araştırmanın yazarlarından Biyolog Alastair Crisp bu bulgunun yaşam ağacının tek bir gövdeden değil çok dallı büyük bir yapıdan oluştuğu anlamına geldiğini belirtirken, bunu amazon ormanlarında kökleri bulunamayan iç içe girmiş ağaçlara benzetiyor.
Bilim insanları, organizmalar arasındaki yatay gen geçişlerini, özellikle mikroorganizmaların neden olduğu gen transferlerini çok iyi bilmekteler. Bu sayede ozellikle bakteri gibi mikroorganizmalar antibiyotiklere karşı direnç geliştirebilmekteler. Aynen bakterilerde olduğu gibi çok hücreleri organizmalarda yabancı organizmaların genomundan genlerin virüs, bakteri gibi mikroorganizmalardan aktarıldığı düşünülüyordu. Özellikle insanların sadece kendine has genlerden oluşmadığı aynı zamanda mikroorganizmaların genlerini de barındırdığı düşüncesi hep akıllarda kalmıştır.
Dr. Crisp ve araştırma ekibinden arkadaşları meyve sineklerinden insanlara 40 farklı türün genomu ile bitki, mantar, bakteri ve virüslerin genomunu mercek altına aldılar. Bu iki grup arasında bulunan benzer genler bilgisayar destekli sistemler ile hata oluşturmayacak şekilde daha detaylıca incelendi.
Sonuçlar şaşırtıcıydı. Hayvanlara yüzlerce genin bakteri, virüs, mantar, bitkiler ve diğer mikroorganizmalardan transfer olduğu görülüyordu. İnsanlara ise 145 genin çeşitli organizmalardan aktarıldığı tespit ediliyordu. Bu genlerden 17’si daha önce araştırmacılar tarafından tespit edilmiş yatay aktarım genleriydi. Çalışmanın sonuçları Genome Biology dergisinde yayınlandı.
Dr. Crisp bu yatay gen aktarımların sadece mikroorganizmalara direnç kazandırmada değil ayni zamanda hayvanların evrimsel gelişim sürecine de katkı sağladığını düşünüyor.
Yayınlanan bu çalışmada bu genlerin tam olarak insanlara ne zaman aktarıldığı ve bağışıklık sisteminden, vücut mekanizmasına kadar etkilerinin ne olduğu hakkında bilgilere yer verilememiş. Araştırmacılar, bunların anlaşılması yapılacak daha çok çalışmanın olduğunu belirtiyorlar.
Dr. Hank Seifert, bu bulguların evrimsel gelişimi anlamamızda önemli olduğunu bu anlamda organizmalar arasındaki gen transferlerinin evrimsel gelişim tarihini daha netleştireceğini düşünüyor.
Dr. Jonathan Eisen ise bu çalışmanın yatay gen transferleri ile evrimsel gelişimin tarihini anlamamız açsından yetersiz olduğunu düşünenlerden. Kendisi mikroorganizmalardan hayvanlara gen aktarımının varlığını kabul etse de bunun tüm nesillerde görülüp görülmeyeceği hususunda şüphe içerisinde olduğunu belirtiyor. Tüm bu yeni bulgular beraberinde yüzlerce soruyu da getiriyor ve her şeyin daha net anlaşılması adına yapılacak çalışmaların sonucunu beklemek daha bir heyecanlı oluyor.
Bu çalışma Cambridge Üniversitesinden araştırmacılar tarafından yürütülmüştür.
Referanslar:
- Alastair Crisp, Chiara Boschetti et al. Expression of multiple horizontally acquired genes is a hallmark of both vertebrate and invertebrate genomes. Genome Biology 2015, 16:50 doi:10.1186/s13059-015-0607-3
- Science| DOI: 10.1126/science.aab0307
Haber kaynağı: news.sciencemag.org