Kızılderili Soykırımı / Bir medeniyetin yok edilişi
Amerika’nın geniş vadilerinde mutluluk içinde yaşayan bizon medeniyetinin devamı asil bir ırk vardı…
Güler yüzlü, sevecen ve misafirperverlerdi…
Dört yüz yıl önce, dünyanın öbür ucundan gelen ‘soluk benizlileri’ de ‘kardeş’ deyip basmışlardı bağırlarına…
Ama, sevgiye karşı düşmanlık, yardıma karşı nankörlük, mertliğe karşı alçaklık gördüler…
Öz yurtlarında ‘parya’ edildiler, ezildiler, öldürüldüler; ‘medeniyet’ ve ‘Tanrı’ adına… Sefil ruhların bölük-pörçük zulümleri gün oldu devletleşip balyoz gibi indi başlarına… Artık gülmüyorlardı, gülemiyorlardı… Mezar taşı dikilmişti söndürülen ocaklarına…
Sonraları ‘Hürriyet Abidesi’ dediler ona: Kan emerek semiren vampir devlet, ‘özgürlük, barış ve demokrasi’ vaatleriyle sürdürdü sömürüsünü.
Ve sürdürüyor…
“Beyazlar bize birçok söz verdiler, hatırlayamadığım kadar çok; bir tekinin dışında hiçbirini tutmadılar. Toprağımızı alacaklarını söylediler ve aldılar”
Kırmızı Bulut (Mahpiu Luta / Sioux)
Onlara ‘battaniye serecek bir yer’ bile bırakılmadı. Hepsine çoktan ’vahşi’ damgası vurulmuştu. Kuşaklar boyunca doğayla uyum içerisinde yaşayan Kızılderililerin bilgeliği hiçe sayılmış, dinsel ritüelleri bile yasaklanmıştı. Vatandaşlık ve oy hakkı da 1924’e kadar tanınmadı.
“Beyazların uyduğu hangi anlaşmayı Kızılderili bozdu? Hiç. Beyaz adam bizle yaptığı hangi anlaşmaya uydu? Hiç. Ben bir çocukken, dünya Siouxlarındı; güneş, onların topraklarında doğar ve batardı; savaşlara on bin kişi gönderirlerdi. Bugün savaşçılar neredeler? Onları kim katletti? Topraklarımız nerede? Onlara kim sahip? Hangi beyaz adam onun toprağını ya da parasını çaldığımı iddia edebilir? Yine de benim bir hırsız olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz kadın, ne kadar yalnız olursa olsun, benim tarafımdan esir alındı ya da onuru kırıldı? Yine de, benim kötü bir Kızılderili olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz adam beni sarhoş gördü? Kim benim yanıma aç geldi ve doyurulmadı? Kim beni karımı döverken ya da çocuklarıma kötü davranırken gördü? Hangi kanunu çiğnedim? Kendimi sevmem yanlış bir şey mi? Derimin renginin kırmızı olması çok mu kötü; ya da bir Sioux olmam; babamın yaşadığı yerde doğmuş olmam; halkım ve topraklarım için canımı verebilecek olmam?”
Oturan Boğa (Tatanka Yotanka)
“Nerede bugün Pequotlar? Narragansettler, Mohawklar, Pokanoketler ve halkımın bir zamanlar güçlü olan diğer kabileleri nerede? Yaz güneşinin altında eriyip giden kar gibi, beyaz adamın aç gözlülüğü ve baskısıyla yok oldular”
Tecumseh (Shawnee Reisi)
“Yalnızca bir kere de ağlatmadılar bizi. Mavi ceketli askerler ve Uteler, her yer karanlık ve her şey durgunken, gecenin içinden çıkageldiler ve kamp ateşi yerine bizim çadırlarımızı yaktılar. Av hayvanları yerine benim cesur savaşçılarımı öldürdüler. Kabilenin hayatta kalan savaşçıları, ölüler için saçlarını kestiler.”
On Ayı (Parra-Wa-Samen / Comanche)
“Her şeyi açıkça bildikleri halde şimdi diyorlar ki, ben kötü biriymişim. Hatta oradakilerin en kötüsüymüşüm. Ben ne yaptım ki? Ağaçların gölgesinde ailemle birlikte yaşayıp gidiyordum.”
Geronimo (Goyathlay / Son Apache Reisi)
“Beyazlar hiçbir zaman toprağa ya da geyiklere ya da ayılara aldırmadılar. Biz Kızılderililer bir hayvanı öldürdüğümüz zaman, onun bütün etini yiyoruz. Kökleri kazdığımızda küçük çukurlar açıyoruz. Ev yaptığımızda, küçük çukurlar açıyoruz. Biz çekirgeler için otları yaktığımızda, hiçbir şeyi mahvetmiyoruz. Biz, meşe palamutlarını ve fıstıkları sallayarak düşürüyoruz. Ağaçları baltalayıp devirmiyoruz. Biz yalnızca kurumuş ağaçları kullanıyoruz. Ama beyazlar toprağı deşiyorlar, ağaçları söküyorlar, her şeyi öldürüyorlar. Ağaç diyor ki ‘Yapma. Acıyor. Canımı yakma.’ Ama onlar, onu baltalayıp kesiyorlar. Toprağın ruhu, onlardan nefret ediyor… Kızılderililer asla bir şeyin canını yakmaz, ama beyazlar her şeye zarar veriyorlar… Kaya diyor ki, ‘Yapma. Canımı yakıyorsun.’ Ama beyazlar hiç umursamıyor… Beyaz adamın ona dokunduğu her yer acıyor.”
Yaşlı bir Wintu kadını
“Büyük geniş ovaların, güzel tepelerin, kıvrılarak akan ırmakların vahşi olduğunu düşünmüyorduk biz. Yalnızca beyaz adama göre toprak, vahşi hayvanlarla vahşi insanlar tarafından istilâ edilmişti. Bizim için doğa vahşi değildi. Toprak cömertti, etrafımız Yüce Gizem’in bize verdiği nimetlerle doluydu. Bizim için doğa, ancak doğudan kıllı adamlar gelip de, gaddarca bir coşkuyla bize ve sevdiğimiz insanlara onca haksızlığı yaptığında vahşi oldu. Ormandaki bütün hayvanlar onun yayılmasından kaçmaya başladığında-işte ancak o zaman bizim için ‘Vahşi Batı’ başladı.”
Dinelen Ayı (Reis Luther / Sioux)
“Kadınlar ve çocuklar erkeklerden daha ürkek değil midirler? Cheyenne savaşçıları korkusuzdur, ama siz Kum Deresi’ni işittiniz mi hiç? Askerleriniz, orada kadınları ve çocukları boğazlayanların tıpkısı.”
Gaga Burun (Woquini / General W. Scott Hancock’a)
Standing Bear – Dinelen Ayı, karısı ve oğlu
“Beyazlar olup biteni tek yanlış anlattı. Kendilerini tatmin etmek için böyle anlattılar. Beyaz adamın anlattığı, kendi yaptığı en iyi işlerle Kızılderililerin en kötü işleri oldu.”
Sarı Kurt (Nez Perce’lerden)
“O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları, halâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o kanlı çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada. Güzel bir düştü evet… sonra bir ulusun umudu kırılıp paramparça oldu. Artık yeryüzünün merkezi yok, ölüp gitti kutsal ağaç.”
Kara Geyik
Kafa Derisi Yüzme!.. :
“Kızılderililerin beyaz adamın kafa derisini yüzmeye meraklı oldukları bilinir. Oysa işin aslı şudur: 1863 yılının Temmuz günlerinde Navaholar ile general Carleton arasındaki gerginlik sürmektedir. Soluk benizliler Navaholar’ı yıldırmak için hayvanlarına el koymaya, ekinlerini yakmaya başlar. Ama, bir grup Navaho savaşçısı Canby Kalesi’ni basarak koyunlarını, keçilerini geri alırlar. General Carleton, 18 Ağustos’ta askerlerine, getirdikleri her Kızılderili atı ya da katırına yirmi dolar, her koyuna ise bir dolar ödeneceğini duyurur. Yirmi dolar aylık alan askerler gözü dönmüş bir şekilde köylere saldırırlar… Ve, öldürülen Navaholar’ın kırmızı bir iple bağladıkları uzun, siyah saçları askerler tarafından kesilir. Zaman ilerledikçe Kızılderililer’in kafa derilerine ödül koyma alışkanlığı yaygınlaşır. Amerika’nın gerçek sahipleri hastalık, açlık, sürgün, tecavüz, işkence dışında beyaz adamdan yeni bir şey öğrenirler: Kafa derisi yüzme!..”
Sunay AKIN
“Kim bilir, kaç asker, tecavüz ettiği bir Kızılderili kadını öldürdükten sonra saçını kesip ‘Bir savaşçıyla dövüştüm’ diye kahramanlık hikâyeleri anlatmıştır!?.”
Sunay AKIN
Beyaz adam
küçücüktü ilk geldiğinde
ve oturmaktan
bütün kemikleri sızlıyordu
büyük teknesinde
Beyaz adam
kızılderililerin sunduğu yiyeceklerle beslenip
topraklarına uzandığında büyüdü
bulutlar arasında
barış içinde yaşayan
manitu yerine
tapmamızı istediği de
işkence görüp
çarmıha gerilen
bir ölüydü
Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına
Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi…
Sunay Akın
Kızılderili soykırımını meşru göstermek için Hollywood filmleri yapıldı, tarih kitapları saptırıldı. Kafatası avcılığı beyazlarca meslek haline getirilmişti. 1876’da yerel hükümetler Kızılderili kafası getiren herkese 5 dolar ödül veriyordu. Bugün ABD’nin resmî depolarında yüz binlerce kafatası saklanmaktadır. George Bush kolej yıllarında ‘kurukafa’ örgütü kurmuştu. Hattâ, Apache Reisi Geronimo’nun kafatasını kendi koleksiyonunda bulundurduğu biliniyor.
Kızılderililer’in Kökeni:
Bilim adamları arasında, Kızılderililer’in Asya kökenli olduğuna ve 11.000 yıl önceki Buzul Çağı’nda donan Bering Boğazı’ndan Amerika kıtasına göç ettiklerine dair bir görüş birliği bulunuyor. Buna göre, göçebe Sibiryalı topluluklar av peşinde Alaska’ya ve ardından güneye yönelmişlerdi (ATLAS, sayı 99-Haziran 2001). Hattâ, M. K. Atatürk’ün okumuş olduğu kitaplardan olan ve T. C. Maarif Vekâleti tarafından 1927 yılında Devlet Matbaası’nda basılan “Cihan Tarihinin Umumi Hatları” adlı kitabın yazarı Herbert George Wells, şu yargıya varmıştır: “Amerikan yerli halkı Moğol ırkına mensuptur.”
1. cildin 116. sayfasında yer alan söz konusu tümce Atatürk tarafından önemsenmiş ve altı çizilmiştir (kız kulesi’ndeki kızılderili, Sunay Akın).
Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkan, Prof. Dr. Aldülmecit Doğru ve Doç. Dr. Ahmet Ali Arslan, yaptıkları araştırmalarda Amerikan yerlileri ile Türk Dünyası’nın kültürel özelliklerinin benzerlikleri üzerinde durmuşlardır. Özellikle Sibirya Türkleri olan Saha, Tuva, Hakas, Altay, Televit ve Şor Türkleri ile Kızılderililer arasında, dil de dahil olmak üzere birçok kültürel paralellikler ulunmaktadır. Bundan dolayı bazı araştırma cılar Kızılderililerin Türk kökenli olduklarını iddia etmişlerdir. Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, 20 Şubat 1996 tarihli Hürriyet gazetesinde başlayıp iki gün süren yazı dizisinde Kızılderililer’in Türklerle akraba olduklarını belirtiyor. Türkkan, yazı dizisinde Kızılderili dillerinde 300-500 Türkçe sözcük olduğunu da belirtiyor ve bir de anısını anlatıyor: “New York’tayken televizyonda ‘Güller Resmi Geçidi’ni seyrediyordum; otomobil ve kamyonetler renk-renk desenler halinde güllerle donanmıştı. Çeşitli ülkelerin katıldığı bu şöleni televizyoncu Chet Huntley anlatıyordu. Bir takımı ‘Şimdi Meksika Kızılderililerinki geçiyor’ diye tanıtınca, yardımcısı elindeki kâğıdı işaret etti. Spiker de şöyle özür diledi: ‘Kızılderililer’in değil, Türkiye Konsolosluğu’nunmuş. Desenler o kadar benziyor ki şaşırdım’ ” (kız kulesi’ndeki kızılderili, Sunay Akın).
Kristof Kolomb:
Kristof Kolomb’un 1492’dekikeşfinden hemen sonra başlayan Amerika yerlilerini sindirme, topraklarına ve doğal kaynaklarına el koyma süreci, 1886’da son Kızılderili direnişçisi Apache Reisi Geronimo’nun teslim olmasıyla tamamlandı. Bütün Amerika kıtasında on milyonlarca yerli, Avrupalılar tarafından ortadan kaldırıldı, yüzlerce ulus, yüzlerce dil, yüzlerce kültür bir daha dönmemecesine yeryüzünden silindi.
Kolomb’un seyir günlüğünden bazı alıntılar: “… Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demir silâhları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar, ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silâhları yok. Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar.”
Ama, Kızılderililer’in yüzlerindeki gülümseme çabuk kaybolur. Çünkü, Amerika Fatihi(!) yukarıdaki sözlerinin hemen ardından şunları yazar: “Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz.” (kız kulesi’ndeki kızılderili, Sunay Akın)
Kolomb’un günlüğünden Kızılderililer’in dünyasını öğrenince, yapılan soykırımın korkunçluğu daha da ortaya çıkıyor.
İlk Katliamlar:
İlk katliamlardan birisi 1637’de Pequot kabilesinin aldığı askerî destekle İngiliz kolonici John Mason tarafından katledilmesidir. Mason hiç vicdan azabı duymadı, çünkü bu katliama Tanrı’nın aracı olduğunu düşünüyordu. Puritan inancına göre kâfirleri öldürmek bir cürüm değil, aksine iyi bir harekettir.
Amerika’nın bir çok bölgesinde Kızılderililer’in İncil’de yok edilmesi emredilen ırk olduğu iddiasıyla seri katliamlar işlendi. Kızılderililer, insan-altı yaratıklar olarak kabul edildiler; sömürülmeleri ve boğazlanmaları ilâhî bir etkinlikti. Hristiyanlığa geçmeye direnen Kızılderililer için kanunlar çıkartıldı, onlar için ölüm cezası uygun görüldü.
Altın ve ‘Gözyaşları Yolu’:
Kızılderililer topraklarında altın bulunmasına sevinemediler, çünkü bu onlar için sürgün ve katliam demekti. ABD ordusu, 1838’de Cherokee’leri esir kamplarına toplayarak yukarı Batı’ya doğru yürüyüşe geçirdiler. Zorlu ve çetin bir kış yolculuğu esnasında Cherokee kabilesinin üçte biri telef oldu. Zorla yaptırılan bu tehcir hareketi tarihe ‘Gözyaşları Yolu’ olarak geçti.
“En iyi Kızılderili, ölü bir Kızılderilidir” (!) / Pershing Füzeleri:
John Joseph Pershing, ardında çok ölü bırakması, kıyıcılığı, acımasızlığı ve toptan öldürme girişimleri nedeniyle kendisine ‘Black Jack’ (Kara Jack) adı verilmiştir. “En iyi Kızılderili, ölü bir Kızılderilidir” sözü Pershing tarafından tarihe kazınmıştır. Bu insan canavarının adı, Amerikan tarihine ‘kahraman’ olarak geçmiştir ve nükleer başlıklı Pershing füzelerinde yaşatılmaktadır.
Tarihçe ;
1492 _ Christoph Colomb yeni kıtaya, San Salvador Adası’na ayak basıyor. Daha on yıl geçmeden yüz binlerce Taino yok ediliyor.
1492-1800 _ Göçler sonucunda kıtanın neredeyse yarısı kızılderililerin elinden alınıyor.
1803 _ Louisiana Satışı. Başkan Jefferson 15 milyon dolar karşılığında Birleşik Devletler topraklarını iki katına çıkarıyor.
1803-6 _ Lewis ve Clark’ın keşif gezisi. Loisiana satışı ile batıda elde edilen yeni topraklar araştırılıyor.
1809-11 _ Shawnee Reisi Tecumseh Mississippi’nin batısındaki yerli kabilelerini birleştirerek, beyazları topraklarından atmaya çalışıyor. Sonuç yenilgi ve yıkım…
1813-14 _ Alabama’da Creeklere karşı savaş çıkan savaş iki taraf içinde kanlı sonuçlar veriyor.
1817-18 _ Geleceğin Başkanı Andrew Jackson, Florida’daki Seminolelerin çoğunu bölgeden sürüyor ve Keskin Bıçak lakabını alıyor.
1824 _ Sequoyah, Cherokee alfabesini geliştiriyor.
1827 _ Michigan’da Winnebago Reisi Kızıl Kuş teslim oluyor ve hemen ardından ölüyor.
1832 _ Mississippi’nin batısındaki tüm topraklar kongre tarafından Kızılderili Bölgesi ilan ediliyor.
1835 _ Samuel Colt revolver tabancanın patentini alıyor.
1837 _ Seminole Reisi Osceola ve diğer Kızılderili reisleri beyaz bayrak altında tutuklanıyorlar. Hemen ardından Okeechobee Gölü Savaşı’yla Seminole halkı tesli oluyor.
1838 _ Cherokee’ler gözyaşı ve ölüm dolu bir yolculukla eorgia’dan Mississippi’nin batısına sürülüyorlar.
1842 _ Doğudan batıya iki bin millik Oregon yolu açılıyor.
1844 _ Samuel morse telgrafı keşfediyor.
1845 _ John O’Sullivan Kader Bildirisini kaleme alıyor. Amerikan topraklarının zenginliklerini değerlendirmek ve yerli halkları uygarlaştırmak beyazların kaderi ilan ediliyor.
1847 _ Brigham Young ve Mormonlar Utah’ta Büyük Tuz Gölü bölgesine yerleşiyorlar.
1849 _ Altın bulunan Kaliforniya’ya büyük bir göç dalgası yaşanıyor.
1850 _ Kızılderili bölgesinde dört eyalet daha oluşturuluyor.
1860 _ Abraham Lincoln başkan seçiliyor.
1860-65 _ Kuzeylile ile Güneyliler arasında amerikan iç savaşı çıkıyor.
1862 _ Çiftçiler iskan yasasıyla bütün Amerika’da özellikle Büyük Ovalar’da binlerce küçük çiftlik kurulmasının önünü açıyor.
1864 _ Kum Deresi Katliamı. Albay Chivington, Cheyenne Reisi Kara Kazan’ın köyünü basıyor. 28’i erkek 133 Kızılderili öldürülüyor.
1866 _ Kızıl Bulut önderliğindeki Siouxlar topraklarından yol geçirip (Bozeman Yolu) kale yapmak isteyen askerlerle çatışıyor. 80 Asker ölüyor.
1867 _ ABD 7 milyon dolar karşılığında Alaska’yı satın alıyor.
1867 _ Texas’tan Abilen’e büyük sığır yolu açılıyor.
1868 _ Kızıl Bulut ve General Sherman anlaşıyor. Bozeman Yolu iptal ediliyor. Sioux ve Kuzeyli Cheyenne’lerin kendi topraklarının büyük bölümünde özgürce yaşamalarına karar veriliyor.
1868 _ Washita Kıyımı. Albay Custer komutasındaki Süvari Alayı suçsuz bir Cheyenne köyüne daha saldırıyor. Kara Kazan dahil 11’i savaşçı 103 kişi öldürülüyor.
1869 _ Güneyli Cheyenneler,Arapaho ve Comanche ittifakı yenilgiye uğruyor. Savaş reisleri Gaga Burun ve Uzun Boğa öldürülüyor. Tesli olan Comanche reisi Tosawi’ye ” EN İYİ KIZILDERİLİ ÖLÜ BİR KIZILDERİLİDİR!” sözü sarfediliyor.
1869 _ Union Pacific ve Central Pacific tren yollarının birleşmesiyle doğudan batıya kesintisiz tren yolculuğu dönemi başlıyor.
1871-75 _ Texas’ta yabansığırları alanında büyük savaş. Texas’lılar Kiowa-Comanche ittifakını çökertiyor. Bütün önemli liderler yakalanıyor.
1875-76 _ Ordunun beklediği madenciler Sioux’ların kutsal kabul ettiği Kara Tepeler bölgesine sızıyorlar. Gerilim artıyor ve çatışmalar başlıyor.
1876 _ Custer’in süvari alayı bu kez little Bighorn’da saldırıyor ancak Oturan Boğa ve çılgın At tarafından kaşılanıyor ve çarpışmada Amerikan askerlerinin tümü ölüyor.
1876 _ Silahsör, kumarbaz ve kanun adamı Vahşi bill Hickok öldürülüyor.
1877_ Çılgın At, Fort Robinson’da askerler teslim olduktan sonra öldürülüyor.
1877 _ Reis Joseph liderliğindeki Nez Perceler ordu önünde bin milden fazla kaçtıktan sonra teslim olmak zorunda kalıyorlar.
1878 _ Cheyenne sonbaharı. Sürgündeki 300 Cheyenne yurtlarına dönebilmek için son bir mücadeleye girişiyor. Büyük çoğunluğu açlık, soğuk ve kurşunlara yenik düşüyor.
1881 _ Oturan Boğa teslim oluyor.
1881 _ Wyatt Earp ve Doc Holliday düşmanları Clanton kardeşleri O.K.Corral’da yenilgiye uğratıyor.
1881 _ Silahşör Billy the Kid öldürülüyor.
1882 _ Banka ve tren soyguncusu Jesse James öldürülüyor.
1883 _ Buffalo Bill’in Vahşi Batı Gösterisi başlıyor.
1886 _ 15 yıldır savaşan Apache reisi Geronimo teslim oluyor.
1889-90 Beyazların kaybolup bufaloların geri döneceğini savlayan Hayalet Dansı yaygınlaşıyor.
1890 _ Hayalet Dansı’nı destekleyen Oturan Boğa öldürülüyor. Kabilesini sakin bir yere götürmek isteyen Koca Ayak, Yaralı Diz’de Yedinci Süvari Alayı’nın saldırısına uğruyor. 300 kızılderili öldürülüyor.
1909 _ Geronimo ölüyor.
Beyaz adamı anlamak ;
“Iyi bir Kizilderili, ölü bir Kizilderili’dir!” Amerika’daki isgalciler durumu o kadar vahsete dökmüslerdi ki bir Kizilderili kafa derisini getirene kafa derisi basina kirk sterlin ödül veriyorlardi.
Bu ödül bazi yerlerde yüz dolara kadar çikiyordu. Ancak kadin ya da çocuk kafa derisi bunun yarisi ediyordu. Isgalcilerin vahsiligi onlar için paradan baska kahramanlik demekti. Bu yüzden pek çok kafa derisi avcisinin bir Kizilderili kadininin kafa derisini yüzüp arkadaslarina nasil büyük bir Kizilderili savasçisiyla mücadele ettigi yalanini anlatirlardi.
Kuzey Amerika’daki Kizilderililerin sayisi kolonizasyon hareketine karsi zarar verecek denli kalabalik degildi. Ayrica onlarin beyaz adam gibi sinsi silahlari da yoktu. Beyaz adam her zaman yaptigi gibi onlari dost bilenlerin yüzüne gülmüs, sirtlarini çevirdiklerinde de hançerlemistir. Yine de Kizilderili direnisçileri mertlikleriyle bir destan yazmislardir.
Kuzey Amerika’ya ilk Avrupalilar geldiklerinde orada bulunan Kizilderililerin sayisinin toplam bir iki milyon oldugu söylenir (sadece o bölgede). Oysa o zamanda Amerika Kitasi’nda ortalama seksen milyon Kizilderili yasiyordu. Yasamlarini karada ve suda avlanmakla idame ettiren bu barisçil halk, ilk zamanlar beyazlarin saldirganliklarina ve tacizlerine sert bir karsilik vermedi. Fakat beyaz adamin niyeti soykirim yapmakti. Beyazlarin isledigi cinayetlerin artmasiyla birlikte bazi savasçi kabileler direnise geçti. Fakat Kizilderililerin isyaniyla beyaz adam gemi iyice aziya aldi.
1637 yilinda Connecticut Vadisi’nde yasayan Powhatan kabilesi üyeleri kadin ve çocuk demeden neredeyse tamamen katledilmistir. Bu savastan sonra aralarinda husumet olan bazi Kizilderili kabileleri bile göçmenlere karsi birlestiler. Daha sonra Kral Philip’in olusturdugu bir ordu irili ufakli birçok Kizilderili kabilesini iki yil süren bir savas sonucunda katletti.
Kizilderililerin geleneklerinde pusu kurmak ve arkadan vurmak yoktu. Böylesi bir savas ancak beyaz adama yakisirdi. Diger yandan beyaz adamin Avrupa’dan gelirken getirdigi birçok hastalik (sarihumma, tifüs, bagirsak parazitleri) Kizilderililerin arasinda yayildi. Savaslar, katliamlar ve bu hastaliklar nedeniyle ilk göçmenlerin gelisinin ardindan geçen yetmis bes yil içinde yalnizca orta Meksika nüfusu yaklasik yüzde doksan bes oraninda azaldi.
Kölelik nasil Kizilderilileri güçsüz düsürerek öldürücü mikroplara karsi dirençlerini kirdiysa, yasam biçimlerinin gemiler dolusu hastalik tarafindan mahvedilmesi de onlari kölelige karsi daha dayaniksiz hâle getirmistir. Kendini kölelige teslim etmek, bir sey yiyebilmenin tek yolu haline gelmisti. Plantasyonlara giderek ise alinmak için yalvariyorlardi. (23)
Bununla beraber Peru ve Sili nüfusu da yüzde doksan bes oraninda azalacak ve kitle katliaminin ve soykirimin vahim tablosu ortaya çikacakti.
Rakamlara ve oranlara baktigimizda bu vahsetin akil almazligi gözler önündedir. Kaldi ki o dönemin silahlarinin dahi neticede yalnizca top ve tüfeklerden olustugunu göz önünde tutarsak bu katliamin çok hunharca yapildigi da ortadadir.
Ispanyol Rahip Bartolome De Las Casas, 1542’de tanik oldugu olaylarin bir kismini söyle anlatiyor:
“Hristiyanlarin son kirk yil içinde gösterdikleri zorbaca ve insanlik disi davranislar, iyimser bir tahminle aralarinda kadinlarin ve çocuklarin da bulundugu on iki milyondan fazla kisinin haksiz ve yersiz bir biçimde öldürülmelerine yol açmistir. Milyonlarca yerli de Avrupalilarin altin ve servet hirsi için kölelestirilmis, topraklarindan, yerinden, yurdundan edilmistir.”
Rahibin yalnizca sahit oldugu ve bir kismini anlattigi katliam ve zulüm, güneye ve diger bölgelere dogru yogunlasarak sürmüs on altinci yüzyil bittiginde ise iki yüz bini bulan Ispanyol; Hint Adalari’ndan, Meksika’ya, Orta Amerika’ya ve Güney Amerika’nin en ucuna kadar yayilmis ve yerlesik bir hayat kurmustur. Bu cografyalarda katliam ve hastaliklar neticesinde, çiftçilik ve toprak isleme yöntemlerinden sanata ve kültüre dek dünyanin en gelismis medeniyetlerinden bir dizisi yok olmus, bu medeniyetlere ait seksen milyon Kizilderili katledilmistir.
Amerika’nin veya Amerikalilarinin var olusu demek Kizilderililerin yok olusu demektir. Fakat bu yok olus yalnizca Kizilderili halkalarinin imhasi degil, ayni zamanda bir kültür kirimi anlamina gelmektedir.
Kizilderili soykirimi ve onlarin topraklarinin isgali isgalci Amerika Birlesik Devletleri’nin var olus kaynagi ve sebebidir.
Amerika deyim yerindeyse bir vampir gibi Kizilderililerin kaniyla beslenmistir. Kizilderililere yapilan soykirim aslinda iki asamada gerçeklesmistir. Birinci asamada bu topraklara gelen kolonicilerin tek tek ve sistematik olmayan cinayetleri, ikinci asamada ise Dört Temmuz Bagimsizlik Bildirgesi’nden sonra resmî devlet politikasi olarak sistemli ve organize bir sekilde yapilan bir soykirimdir.
Bu dramatik nihayeti Cherokee Kabilesi’nin seflerinden Kara Geyik söyle anlatir: “O zaman kaç kisinin öldügünü anlayamamistim. Simdi kocamisligimin su yüksek tepesinden gerilere baktigimda, yerde birbirleri üzerinde yigili duran bogazlanmis kadinlari ve çocuklari hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, kanli çamurun içinde bir seyin daha öldügünü ve o kar firtinasina gömüldügünü görebiliyorum. Evet, bir halkin düsü öldü orada. Güzel bir düstü evet… Sonra bir ulusun umudu kirilip paramparça oldu. Artik yeryüzünün merkezi yok, ölüp gitti kutsal agaç.”
Tarihçi Bancroft, 1861–65 seneleri arasinda devam eden iç savasi takip eden otuz yili “bu yerlerin en eski sahiplerinin kitlesel imhasi” olarak degerlendirir:
“Washington, 1779 yilinda askerî komutan John Sullivan’a Iroquoilar’i katledip ‘etraftaki bütün yerlesim yerlerini isgal etmekle yetinmeyip, tamamen imha edecek biçimde yakip yikma ve bu mekânlarin tamamen tarumar edilinceye kadar da baris maksatli hiçbir anlasma teklifine kulak asmama’ talimatini vererek bu zulüm sürecini doruga tirmandirmistir.
Amerikan resmî tarihinin “kahraman” olarak tarihe lanse ettigi bu soykirimciya, bu katliamlarindan dolayi daha sonra Kizilderililer, “Sehir Yakan” lakabini taktilar. Zira dogrudan onun talimatiyla Mohawk, Onondaga ve Cayugalarin sehir ve köylerinin tamami bes yildan az bir zamanda yok edilmis, Erie Gölü’nden Mohawk Nehri’ne kadar bütün Kizilderili yerlesimleri ortadan kaldirilmisti.
1828’de ABD Baskani olan Andrew Jackson, ayni sekilde hareket ederek 1814 At Nali Dirsegi Savasi sirasinda, öldürülen Kizilderililerin derilerin yüzülmesine bizzat nezaret etmekle kalmamis, ayni zamanda cesetlerden alinan hatira esyalarinin “Tennessee Bayanlari”na dagitilmasini saglamistir.
“Bu vahsilerle ugrasirken, vahsi hayvanlarla oldugu gibi, ulusal onur söz konusu bile olamaz. Savasmak, kaçmak ya da hileye basvurmak yalnizca bir uygarlik sorunudur.” (16)
Bir devlet politikasi ve sistematik bir soykirim seklini alan Kizilderili Soykirimi’na, kölecilik politikasi eslik ediyordu. Beyazlarin bu bölgeyi istilasindan ve isgalinden önce Ingiliz Columbiasi, Washington, Oregon ve Idaho’da on bes farkli dil grubunu temsil ediyordu. 100’den fazla kabilenin 2 milyonun üzerinde olan nüfusunun %94’ü, yüzyil sonunda ortadan kalkmisti. Ayni sekilde Florida’dan Massachusetts’e kadar uzanan Atlantik sahili düzlüklerinde ilk Avrupalilarin gelisinden önce 2 milyondan fazla olan Kizilderili sayisi % 91 oraninda düsmüstü. Kizilderili Soykirimi’nda ölenlerin oranini kavramak için sadece Kuzey Amerika’nin en büyük ve en savasçi uluslarindan olan Creekler, Seminoleler ve Cherokeeler’in ölüm oranlarinin 1939-1945 yillari arasinda Almanya, Macaristan ve Romanya’da ölen Yahudilerin oranina esit oldugunu hatirlatmak sanirim yeter.(15)
Kuzey Amerika Kizilderililerinin kökü hemen hemen kazindiktan sonra, çogunlukla zorla Bati’ya göç ettirilme politikasinin ürünü olan, hükûmet destekli “Kizilderili Ölüm Yürüyüsleri (Indian Removals)” sonunda sag kalan azinliklar, yalitilmak ve çürütülmek üzere Avrupa’daki Nazi dönemi toplama kamplarinin ve bugün Guantanamo’nun, Ebu-Garib’in atasi olan Kizilderili rezervasyonlarinda toplaniyordu.
14 Ekim 1865’te Güney Cheyenneler’i ve Arapaholar’dan kalan reisler ve önderler “sürekli baris”i kabullenerek yeni bir anlasma imzalamaya zorlandilar. Bu anlasmanin özellikle ikinci maddesi artik hiçbir etkinligi kalmamis Kizilderililerin sembolik sonunu da ifade edecektir:
“Buradaki Kizilderili gruplari, bundan böyle, sinirlari asagida saptanan topraklar üzerindeki bütün hak ve iddialarindan vazgeçeceklerini ayrica kabullenmislerdir. Platte Irmagi’nin kuzey ve güney çikintilarinin kesistigi noktadan baslayip Kayalik Daglari’nin kuzey noktasina kadar uzanarak oradan güneye kivrilip Arkansas Irmagi boyunca ilerleyen sinirlar içindeki bütün topraklar. Daha önce sahip olduklari bu ülke üzerinde bundan böyle hiçbir hak iddia edemeyeceklerdir.”
19. yüzyilin sonuna gelindiginde ise Kizilderili arazileri üzerine kurulan zengin maden rezervlerinin islenmeye baslamasiyla beraber, sanayinin gelisimi de büyük bir hiz kazanmis; iktidar, kuzeyde sanayi ve ticaret burjuvazisinin, güneyde ise tarim isletmecilerinin eline geçmisti. Açilan kanallar ve yollarla tarim ve ticaret alanlari hizla gelistirilmis, orta batida büyük hayvancilik ve tarim kompleksleri kurulmustu. Ülkenin dogusu neredeyse tamamen Kizilderililerden arindirilmis, ama Kizilderililerden gasp edilen topraklardaki yer alti zenginlikleri Beyazlarin eline geçmisti.
Mississippi’nin dogusundaki bütün Kizilderililer Missouri Irmagi’nin öteki ucundaki çöllere ya da çorak ovalara sürülmüstü.
Geçmiste yasanan bu olaylari kitap sayfalarindan okuyarak algilamamiz elbette mümkün degildir. Kizilderililer bu olayi bire bir yasadilar Bir sabah uyandiklarinda karsilarinda eli silahli Amerikan askerlerini gördüler. O askerler tipki Felluce’de oldugu gibi patlayici silahlar ile çocuklarinin gözlerinin önünde Kizilderilileri öldürdüler. Sonra sürgün edildiler yasadiklari topraklardan.
Bu acili süreç, 1886’da simgesel bir biçimde son Kizilderili direnisçisi Apache Reisi Geronimo’nun teslim alinmasi ve 1890’daki Yarali Diz (Wounded Knee) Katliami ile sona erdi.
14. yüzyilin ikinci yarisinda doruga ulasmis olan soykirim ancak tüm Kizilderili halkin hemen hemen tamami yok oldugunda son bulacakti.
Kizilderililer bugün ABD toplumunun sadece binde birini olusturmaktadir. Nüfusun bu denli tükenisini aslinda örneklerle açiklamaya da gerek yoktur.
Bir medeniyetin yok olusunun ve soykirimin asagi yukari öyküsü bunlardan ibarettir. Bugünkü Amerikalilar içten içe çürüyen ve kokusu her yana yayilan “medeniyet”lerini böylesi bir vahset ve soykirim üzerinde kurmuslardir. O yüksek binalarin, metropollerin, yollarin ve evlerin altinda hâlâ bütün dünyanin aci çigliklarini duydugu ve onlar tarafindan katledilmis olan soylu bir halk yatiyor
Bu dünya bize atalarimizdan miras kalmadi, biz onu çocuklarimizdan ödünç aldik”
Kizilderili Atasözü
Etnolog Eric Navet, Kizilderili medeniyetleri hakkinda sunlari söyler:“Bir bolluk ve bereket toplulugu olan Amerikan yerli halki ancak gün içinde birkaç saat çalisarak yasamlarini sürdürebilmekteydi. Bu asiret topluluklari müzik yapmak, cachiri yudumlamak (bir çesit içecek) ve dans etmek için yeterince zaman bulabiliyorlardi. Lirik ve enstrüman repertuvari muazzam geliskindir.”
Bundan da anlasilabilecegi gibi ekonomik anlamda da son derece sorunsuz, huzur ve refah içinde yasayan Kizilderililer isgalden önce oturmus bir yapiya sahipti. Bunun disinda bazi büyük Kizilderili topluluklari (Mohawk, Oneida, Onondaga, Cayuga ve Senega) ortak hukuku olan bir birliktelik olusturmuslardi. Bu iliski için Amerika isgalcilerinin ‘konfederasyon’u bu modeli örnek alarak kurduklari söylenir.
Ayrica Kizilderili topluluklarinda kadinin çok özel ve önemli bir yeri vardi. Erkekler avcilikla ugrastigi dönemlerde kadinlar da ziraatla ugrasmislar, onu gelistirmisler ve etten daha uzun süre muhafaza edilebilecek ve özellikle kis aylarinda yetistirilebilecek ürünler elde etmislerdir. Bu durum bazi sikintili kis aylarinda kabilenin imdadina yetismis ve takdir kazanmistir.
Kadinlar ekonomide bir anlamda erkeklerden daha fazla söz sahibi olmus ve kendilerine her zaman saygi duyulmustur.
Oysa Amerikan isgalcileri öyle hürriyet diye yana yakila ortalikta gezmelerine ragmen uzun yillar kadinlarini bile insan yerine koymamis ve onlara oy hakki vermemistir. Bes Kizilderili toplulugunun kurdugu birliktelik olan Iraquoilarin en önemli hükmü sudur:
“Kadinlar insanlarin atalaridir ve bu topraklarin sahipleri onlardir. Diger erkek ve kadinlarin statüsü annenin statüsünden sonra gelecektir.”
Bu örgütlenmenin diger hükümleri ve isleyisi de oldukça sasirticidir.
Söz gelimi ne bu hükümleri ne de topraklari koruyacak askerî ya da benzeri kol kuvveti düsünülmemistir. Ne kral ne hükûmet ne de birlik ve beraberligi koruyacak ve düzeni saglayacak baska bir kurum yoktur. Zira böyle bir sey olmayacaktir. Yasam kültürleri geregi yüzyillardir olusan dogal düzeni kimse bozmaya çalismak niyetinde degildi ve olamazdi da… Eger böyle bir durum olursa diger kabile üyeleri sorunlu kisiyi dislar ve kovardi. Böyle bir girisimde bulmak isteyenin alabilecegi yegâne ceza da buydu. Bütün topraklarin ve mülklerin sahibi Ölümsüz Ruh’tur. Insanlar ve kabileler ancak yasadiklari ve izin verildigi sürece onlardan yararlanabilirler. Bu yüzden bütün mülkler herkesin esit oranda yararlanabilecegi ortak mallardir. Onlarin yüzünü hayata ve dogaya ne kadar döndügünü anlatmaktadir. Herkes tanrinin verdigi nimetleri yalnizca tüketmekle yükümlü degildir. Ayni zamanda dogayi korumali ve ona saygi duymalidir.
Bugünün Amerika’sina gelince, sergiledikleri tutumlarda hiçbir farklilik yoktur. Onlar yalnizca bu katliamlarina modern silahlarla ve “baris ve özgürlük” sloganlariyla devam ediyorlar. Devam eden soykirimlarla, nükleer denemelerle yok olma noktasina gelen yeryüzü manzarasi karsisinda Sef Seattle’in su sözlerini akildan çikarmamak gerek:
“Canlilarin yok edildigi bir dünyada insan ruhu yalnizlik duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayin, bugün diger canlilarin basina gelen yarin insanin basina gelir. Çünkü bütün hepsinin arasinda bir bag vardir. Su gerçegi iyi biliyoruz: Toprak insana degil, insan topraga aittir. Ve bu dünyadaki her sey, bir ailenin fertlerini birbirine baglayan kan gibi ortaktir ve birbirine baglidir. Bu nedenle de dünyanin basina gelen her felaket insanin da basina gelmis sayilir.”
ABD’nin Kizilderililere yaptigi katliam, tarihin hiçbir döneminde esine rastlanmamis bir olaydir. Kendi topraklarında yasayan milyonlarca insani katleden bir düşüncenin dünyaya “demokrasi”yi getirme sevdasını simdi daha iyi anlayabiliyor musunuz?
Özgür Öztürk Tarih: Eki 29, 2011