Osmanlı Esnaf Teşkilatının Temelleri
Osmanlı Esnaf Teşkilatı, münferit bir çalışma olarak ele alınsa dahi tarihi derinliği bu konunun bir tez çalışması sınırları ve süresi içinde hakkıyla çalışılmasına imkan vermeyecektir. Konunun girift yapısı da bir ikinci etmen olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Her ne kadar bizim çalışmamız esası itibariyle esnaf teşkilatı ile alakalı değilse de, çalışmamızın ilgili bölümlerinde detaylandırdığımız tabloların ve verilerin nasıl bir anlam çerçevesi dahilinde anlaşılması gerektiğini göstermesi açısından Esnaf Teşkilatı’na ilişkin genel bilgiler vermekte fayda vardır.
Bir hayat tarzı olarak İslam’ın ortaya çıkışı beraberinde birçok sosyo-ekonomik değişim meydana getirmiştir. İslam’ın getirdiği ahlak anlayışı ve insanı yaratılmışların en üstü “Ehsen el Halikin” olarak tarif etmesi doğal olarak ideal Müslüman’ın hangi özelliklere sahip olması gerektiği konusunda araştırmaların önünü açmıştır. Bu araştırmalar Arap İslam mutasavvıflarının çalışmalarına yansımıştır. “Genç delikanlı”, “yiğit” manasında Arapça bir kelime olan “feta” ideal müslüman insanı ifade eden bir terime dönüşmüştür. Tirmizi, Cüneyd Bağdadi, Sülemi ve ibnü’l Arabi feta kelimesini bu şekilde tanımlayan mutasavvıflardandır.[1]
Fütüvvetname’ler de “Feta” kelimesinin Kuran’da geçen anlamlarını açıklayıcı nitelikte bilgiler içermektedir. İdeal insanın nasıl olması gerektiği, hangi özellikleri taşıması gerektiği ile ilgili ayet, hadis gibi kaynaklara dayanarak feta olarak kabul ettikleri kişilerden misaller vererek oluşturdukları eserler “Fütüvvetname” olarak isimlendirilmiştir.[2] “Fütüvvet”[3]kelime anlamı itibariyle gençlik anlamına gelir, bunun yanında Arap geleneklerinde kahramanlık, cömertlik ve misafirperverlik anlamlarına da gelmektedir. Fütüvvet kavramı zamanla İslami bir anlam kazanmış ve İslam’ın ilk yıllarında “fityan” denilen gençlik birlikleri kurulmuştur.[4]
Türklerin İslam’ı kabul etmesi ve İslam’ın Türkler arasında yayılması ile birlikte yetişen Türk mutasavvıfların arasında fütüvvet fikri yerleşmiştir. Bu mutasavvıfların yetiştirdiği ve Anadolu’ya gönderdiği talebeleri Anadolu’da muhtelif mahallere yerleşmiş ve yerleştikleri yerlerde Ahi Teşkilatı’nı kurmuşlardır. Ahi Evren işte bu şekilde İslam terbiyesi aldıktan sonra Anadolu’ya gelenlerin en önemlilerindendir. Anadolu’da kurulan Ahi Teşkilatı, nizamları ve teşkilatlanması açısından Osmanlı Esnaf Teşkilatı’nın oluşumunu etkilemiştir.[5] İbn Battuta, Anadolu seyahati
Gedik
Osmanlı Esnaf Teşkilatı da 17. yüzyılın ortalarından itibaren oluşmaya başlamıştır. Gedik esnaf birlikleri tarafından o işin ve mesleğin yapılabilme hakkının kime verileceğinin tespitidir. Ergin’in ifadesiyle gedik; “icra-yı san’at ve ticaret edebilmek selahiyeti” şeklinde tanımlanmıştır.[14]
Ustalık verme yetkisinin esnaf birliklerinde toplanması ve bu yetkinin esnaf nizamları ile düzenlemesiyle “gedik hakkı” tanımı ortaya çıkmıştır. Bundan sonra sınırlı olan gedik dükkânlarının hangi esnafa hangi şartlar ile işletilmek üzere verileceğinin tespiti esnaf nizamlarında kayıtlı hale getirilmiştir. Devletin bu nizamları tanıması bir anlamda esnafın tekel doğuracak haklarının verilmesi anlamına geliyordu. Gedik dükkanları ile mal sahipleri arasında oluşan analaşmazlıkların giderilmesi için yürütülen muamelat gedik hukukunu doğurmuştur denilebilir. Sonuç olarak esnafın mal ve hizmet satın alması, üretmesi ve satması ile ilgili düzenlemeleri yapmak noktasında en geniş yetkilerin esnaf birliklerine verilmesi ile gediklerin oluştuğu söylenebilir.[15]
Gedikler müstakar ve hevai olarak ikiye ayrılmıştır. Hevai gedikler kişiye ait olup kişi istediği yerde sanatını icra edebiliyorken, müstekar gedikler ise dükkan ve mağaza gibi mahallere mahsus olduğundan bunların dışında faaliyet gösterilmesi yasaktı. Ayrıca gediklerin zaman zaman genişletildiği veya kısıtlandığı bilinmektedir.[16]
Osmanlı Esnaf Teşkilatı’nın oluşmasında ahiliğin büyük etkisi vardır ancak Osmanlı Esnaf Teşkilatı’nın tamamen ahileştiğini söylemek mümkün değildir. Bunun yerine Osmanlı Esnaf Teşkilatı’nın her dönem ahilikten etkilendiğini söylemek daha doğru olacaktır. Aksi taktirde Ahi Teşkilatı’nın yalnız Esnaf Teşkilatı’nı etkilediği söylenmiş olacaktır ki bu da doğru değildir.[17]
Osmanlı Esnaf Teşkilatı’nın 17. yüzyıldan itibaren loncalaştığı tezine karşın Kala, bu görüşün doğru kabul edilemeyeceğini belirtmektedir. Ayrıca lonca yani esnafın hammaddesinin depolandığı, üyeleri arasında dağıtıldığı ve nizamlarının yapıldığı yerlerin daha önce de var olduğunu ancak bu tarihlerden sonra bu mekanlara lonca denmeye başladığını ifade eder. Gediklerin ise devletin esnafa bir müdahaleden ziyade esnaf teşkilatını geliştirmek için desteklediği ve bir anlamda devletin de bu teşkilat içerisinde bulunarak esnaf teşkilatını geliştirmek istediğini belirtmektedir. Gediklerin, esnaf teşkilatı üzerindeki etkilerini ahiliğin, esnaf üzerindeki etkilerinin
Piyasayı denetleme işini yapan kişilere muhtesip denilmekteydi. Bu Hz. Ömer tarafından kurumlaştırılan ve daha ziyade ticari faaliyetleri denetlemede kullanılan bir kurumdu. Ayrıca muhtesip, esnaf birliklerinde, devletin temsili görevini yerine getiriyordu. Osmanlıda bu görevin emanetle yapılması ile birlikte muhtesip, ihtisap emini adını almıştır. İhtisap emini çarşıları dolaşır, denetimi sağlar ve gerektiğinde ceza uygulardı.[24]
Şeyh
Esnaf grubunun başkanlığı görevini yerine getiren bu kişi esnaf tarafından seçilir, esnaf arasında çıkan ihtilaflar önce şeyh tarafından çözülmeye çalışılırdı.[25]
Nakip
Şeyhin, esnafın yanında bulunan temsilcisine verilen isimdir.[26] Ayrıca nakıb, Ergin tarafından şöyle tarif edilmektedir: “Bir cemaatin şahid ve nazırı ve ahvalinin zamin ü kefili ve arifi olan kimseye denir.”[27]
Kethüda(Kahya)[28]
Bazı esnaflarda nakibin görevlerini de üstlenmekle birlikte esnafın işlerinin takibi ve yapılan toplantıların idare edilmesi görevlerini yerine getirirdi. Kethüdanın yiğitbaşı tayini ve dükkan açma gibi hususlarla da ilgilendiği bilinmektedir. Ekseri her esnaf teşekkülünün kethüdası vardı ancak bazen yakın bir zanaat kolunun kethüdasına bağlı olan esnaf da vardı.[29] Kethüda, esnaf ile devlet arasındaki vasıta olduğundan hükümet nezdinde itibarlı bir konuma sahipti.[30]
Yiğitbaşı
Yiğit, fetanın karşılığıdır. Yiğitbaşı makam itibariyle kethüdadan sonra gelmekte olup esnafın itibarlıları arasından seçilirdi. Kethüda ile esnaf arasındaki irtibatı sağlamakla görevli olan yiğitbaşı, Müslim, Rum ve Ermenilerce kendi aralarından seçilirdi.[31]Görev olarak kethüdanın yardımcısı konumundaydı. Esnaf arasında çıkabilecek nizalarda ilk başvurulan kişi yiğitbaşı olurdu. Bir kalfa yahut ustanın bağımsız bir şekilde iş yapabilmesi için yiğitbaşından icazet alması gerekiyordu. Yiğitbaşı ayrıca disiplin işleri ile de ilgileniyordu.[32]
Ehli vukuf
Ehli vukuf, bilirkişi anlamına gelip bazı esnaflarda bulunuyordu. Kadıya esnaf ile ilgili konularda yardım eden bu kişi aynı zamanda fiyat tespiti, tartı aletlerinin damgalanması gibi işleri de yapardı.[33]
Bir sonraki hafta esnaf nizamları konusunda bir yazı yayınlanacaktır.
[1] Kala, s.18.
[2] age, s.19.
[3] Bu konuda örnekler için bkz. Muallim Cevdet, İslam Fütüvveti ve Türk Ahiliği (İbn-i Battuta’ya Zeyl), Cezair Yarar (Çev.), İstanbul, İşaret Yayınları, 2008, s. 23-29.
[4] Ahmet Tabakoğlu, “Ahilik ve Gençlik”, Ahilik ve Esnaf, İstanbul, 1986, s.196.
[5] Bkz. Ömer Lütfi Barkan, Konolizatör Türk Dervişleri, Hamle Basın Yayın, İstanbul
[6] Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, A.Sait Aykut (çev.), İstanbul, Yapı Kredi Kültür Merkezi., 1997, Cilt.I, s.404.
[7] Ömer Lütfi Barkan, “Osmanlı İmparatorluğunda Esnaf Cemiyetleri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt. 41, No.1-4, 1984, ss.39-46.
[8] Halil İnalçık, Devleti Aliyye, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, s.41.
[9] Hırfet hakkında detaylı bilgi için bkz. Osman N. Ergin,Mecelle-i Umur-ı Belediye,İstanbul, İBB Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, 1995, s.507.
[10] Kala, s.41.
[11] Lonca için Bkz. Suraiya Farooqhi, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak, Gül Ç.Güven Özgür Türesay (çev.), İstanbul, Yapı Kredi Kültür Merkezi, 2003,s.137.
[12] Kala, s.47.
[13] Ergin, Cilt.1, s.553.
[14] age, Cilt.2, s.641.
[15] Kala, s.59.
[16] Ergin, Cilt.2, s.641-642
[17] Kala, s.65.
[18] age, s.68.
[19] Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı Esnaf Teşkilatı”, Toplu Makaleler İktisat Tarihi, s.344
[20] Bkz. Fahri Solak, “ İstanbul’da Adını Esnaf Gruplarından Alan Semt, Mahalle ve Sokak İsimleri”, Dünü Bugünü İle Haliç, 22-23 Mayıs 2003, ss.225-228.
[21] Ergin, s.533.
[22] İzmir esnaf teşkilatı ile ilgili Bkz. Tuncer Baykara, “ XIII. Yüzyılda İzmir Esnaf Teşkilatı Hakkında Notlar”, Türkische Wirtschafts und Sozailgeschichte von 1071 bis 1920, Wiesbaden, 1995, s.27.
[23] Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi,Dergah yayınları, İkinci Basım, İstanbul,1994, s.280
[24] age, s.280
[25] age, s.280.
[26] age, s.280.
[27] Ergin, Cilt.1,s.538.
[28] Kethüda’nın ve Kahya terimleri için Bkz. Canatar, Mehmet, “Kahya ve Kethüda Terimleri üzerine”, Osmanlı Öncesi İle Osmanlı Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve Ekenomi Semineri, İstanbul Üniversitesi, 9-10 Mayıs 2002, ss. 180-199.
[29] Mübahat S.Kütükoğlu, “ Osmanlı Esnafında Otokontrol Müessesesi”, Ahilik ve Esnaf,İstanbul, 1986, s.59.
[30] Ergin, Cilt.1,s.540.
[31] age., Cilt.1, s.549
[32] Tabakoğlu, s.280
[33] age, s. 280.