Home » Tarih » Mezopotamya » Tarih (Yazı) Sonrası Mezopotamya » Sümerler » SÜMER HANEDANLARI VE KENT DEVLETLERi Bölüm4

SÜMER HANEDANLARI VE KENT DEVLETLERi Bölüm4

Sümerler, Önasya’da tarihsel süreci başlatan toplum olarak bilinmektedir. Gerçekten de MÖ dördüncü binyılın sonlarından itibaren en eski yerleşmelerin, nehirlerin, dağların, kralların, tanrı ve tanrıçaların isimleri yazılı belgelere kayıt edilmeye başlanmış ve unutulmamak üzere tarihin belleğine aktarılmıştır.

indir (2)

Bunların yanında sosyal yaşama ilişkin pek çok ayrıntı da bu sayede günümüze ulaşmıştır. Bu anlamda tarih Sümerlere çok şey borçludur. Sümerlerin konuştuğu dil, günümüzde bilinen diğer dil aileleri ile doğrudan akrabalı k bağı kurulamayacak farklı özelliklere sahipti. Mezopotamya’daki en yaygın dillerden biri olan Akkadca, Assurca ve Babilce gibi Sami kökenli dillere akraba değildir. iran’da yaygın olan Hint-Avrupa kökenli dillerden de oldukça farklıydı. Sümerce ile bazı Ural-Altay dilleri arasında birtakım benzer özellikler gözlenmekte, bu benzerliklerin ne tür bir akrabalık gösterdiği araştırılmaktadır. Sümerce, Mezopotamya çevresinde konuşulan ve yazıya geçirilen bütün dilleri etkilemiş ve bu dillere çok sayıda kelime vermiştir. Bunun nedeni, Sümerce’nin din dili olarak benimsenmesi, binlerce yıl boyunca duaların Sümerce okunmasıdır. Sümerler tarih sahnesinden tümüyle çekildikten sonra bile Sümerce dini metinlerin kopyalarının yapıldığı bilinmektedir. Mezopotamya dışında çivi yazısı kullanan Hitit ve Urartu gibi uygarlıkların yazılı belgelerinde de Sümerce kelimeler özgün biçimleriyle kullanılmaktaydı. “Yaratılış” ve “Tufan” gibi tek tanrılı dinlerde de karşı laşılan temel dinsel anlatıların kökeni Sümerlere dayanır. Yazılı kanunlar, matematik, tıp, fal, büyü gibi konularda atılan ilk adımlarda onların payı vardır. Sümerlerin Mezopotamya’nın yerli halkı mı yoksa dışarıdan göçle mi geldikleri konusu açık değildir. Güney Mezopotamya’nın geleneksel yaşam biçimi ile Sümerlerin yaşam biçimi arasında belirgin bir fark olmaması, bu toplumun yerli bir halk olabileceğini düşündürür. Ancak Sümerce belgelerde adları geçen Fırat (Buranun/ Purattu), Dicle (Idiglat/Diglat) gibi nehir adları ile Eridu, Ur, Larsa, Lagaş ve Nippur gibi önemli kent isimlerinin Sümerce olmaması, bu adların bölgede daha önce yaşayan bir toplumdan değiştirilmeden alındığını gösterebilir.

 

Sümerlerden günümüze kalan çiviyazılı belgeler siyasal gelişmelere yer vermezler. Bu dönemin tarihi ve devlet yönetimini anlamamıza katkı yapabilecek olanlar kral adı ile şehir devleti adını veren tabletlerdir. Yazıtlara zamanla kralların gerçekleştirdikleri bazı seferler ve inşa faaliyetleri de eklenmiştir. Böylece kent devletleri ile buradaki kralların isimlerini ve bazı faaliyetlerini bu belgelerden derleme fırsatı doğmaktadır. Sümerlerden sonra yazdırılmış olmasına rağmen, Erken Hanedanlar döneminden söz ettiği anlaşılan “Sümer Kral Listeleri”, mitolojiyle harmanlanmış tarihi olayları, birçok kahramanlık öyküsünü ve hanedanı anlatır. Bu listelerde en eski zamanlardan MÖ 1900 yıllarında hüküm sürmüş olan isin Hanedanı’na kadar Sümer kent devletlerini yöneten kralların adları ve hükümdarlık süreleri alt alta sıralanır. Her bir kent ayrı bir sülale tarafından yönetilmektedir. Ayrıca Sümer ülkesindeki kentlerden bazılarının siyasal ve dinsel bakımdan önem kazandığı, zaman zaman diğerleri üzerinde baskı kurduğu anlaşılmaktadır. Kral listelerinin baş tarafı daha çok mitoloji ile iç içedir. Bu listelere göre Sümer ülkesinde Tufan’dan önce hüküm sürmüş, adları bilinen efsanevi sekiz yönetici ve kentleri vardı. Tanrılar yeryüzündeki ilk krallığı kurma görevini Eridu kentine vermiştir. Tufan öncesine ait sekiz kralın her biri binlerce yıl iktidarda kalmıştır. Tufan sonucunda krallık yıkılmış ancak yeniden kurulduğunda egemenlik zaman zaman bir kentten diğerine geçerek el değiştirmiştir. Tufan’dan sonraki ilk üç Sümer Hanedanı, sırasıyla Kiş, Uruk ve Ur hanedanlarıdır. Listelere göre kralların iktidar süreleri Tufan’dan sonra azalmaya başlar. Bu üç kentin dönemin siyasal ve sosyal gelişmelerini yönlendiren gelişmiş devletlerin merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Kiş kralı Etana, üçüncü binyıl başlarında egemen olan ilk krallardan biridir. Onun döneminde bütün ülke istikrara kavuşmuştur. Bu dönemde Sümer kent devletlerinin kuzeyine, Sami kökenli toplumları n göç etmekte, Sümer kültürünü benimseyerek kent yaşamına uyum sağlamaktaydılar. Bu nedenle Kiş’te, Etana’dan sonra başa geçen krallardan bazıları Sami kökenli adlar taşımaktaydı. Güney Mezopotamya’da “Kiş Kralı” unvanı taşımak ayrıcalık olarak kabul edilmekteydi ve bu yüzden birçok kral kendini bu unvanla tanıtmıştır. Erken hanedanlar döneminde kent devletleri arasında birtakım çekişmelerin yaşandığı görülmektedir. Kral listelerinde sekizinci sırada adı verilen Enmebaraggesi döneminde ilk kez Sümerler ile iran’daki Elam arasındaki bir savaş da kayıtlara geçmiştir.

Uruk Hanedanı’nın kurucusu, kral Meskiaggaşer’dir. Onu izleyen kral Enmerkar hem Uruk kentinin kurucusu ve hem de Hazar Denizi yakınında olduğu düşünülen Aratta’ya sefer yapan ilk kral olarak anılır. Sümer döneminde Hazar bölgesiyle ilgili olarak anlatılan öyküler ve sefer kayıtları, onların bu bölgeden gelmiş olabileceklerinin göstergesi olarak da değerlendirilmektedir. Listelerde Uruk Hanedanı içinde Lugalbanda, Dumuzi ve Gılgamış gibi mitolojik kahramanlar da sıralanır. Bunlardan Gılgamış bütün Önasya’da bilinen Tufan, Yaratılış ve Ölümsüzlük Arayışı gibi mitlerin en ünlü kahramanlarından biridir. Ur Hanedanı’nın kurucusu ise Mesannepadda adlı kraldı. Üçüncü binyılın ortalarında Kiş kralı olarak tanıtılan Mesilim’in yazıtlarından bir bölümü Lagaş ve Kiş gibi ayrı şehirlerde ele geçmiştir. Bu dönemde güneydeki kentlerden biri olan Lagaş ile kuzeyindeki Umma arasında, tarım arazileri üzerindeki egemenlik yüzünden yaşanan sınır anlaşmazlığı uzun süreli savaşlara neden olmuştu. Kent devletleri arasında yalnızca savaşlar olmamakta, bazı durumlarda yapılan antlaşmalar sonucunda birlikler kurulmaktaydı. Zaman zaman da bir kentin çevresindeki birkaç kenti ele geçirmesiyle güç dengeleri değişmekteydi. Mesilim’in bu anlaşmazlıklardan birinde arabulucu görevi üstlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yazıtlarda ve tapınak duvarlarına asılan bazı kabartmalarda, Lagaş’ta iktidarı

eline geçiren kral Ur-Nanşe, yaptığı inşaatlar, kanallar ve kazandığı başarılarla ölümsüzleştirilir. Kral Urukagina ise ilk yazılı reformları ile anılır. Birçok kentte kenti yöneten kral, tapınağa hediye olarak yapılmış heykellerinden bilinmektedir. Örneğin Adab (Bismaya) kralı Lugaldalu, tapınağa hediye olarak yaptırdığı heykelin sağ omuzu üzerindeki yazıtından tanınmaktadır. Kutsal kent Nippur’da tanrı Enlil’e hizmet etmekle övünç duyan Lugalzagesi adlı güçlü bir kral daha vardı.