Tarihin Bilinen ilk gençlik sorumsuzluğu
Gençliğin sorumsuzluğu günümüzün en önemli problemi. Fakat çok eski çağlarda da bu konunun günümüzden farklı olmadığını bilmemiz bizi biraz olsun teselli edebilir. Binlerce yıl öncede bugünkü gibi başı boş, dik kafalı, değer bilmez çocuklar, aileleri için büyük bir üzüntü kaynağı idi. Onlar okula gidecekleri yerde, caddelerde., sokaklarda başı boş dolaşıyorlar, meydanlarda işsiz güçsüz, hatta belki de grup halinde geziyor, okuldan nefret ediyorlardı. Bu yüzde babalarını sonsuz üzüntülere sokuyor, onların yakınmalarına neden oluyorlardı. Bütün bunları son zamanlarda onyedi parçası bir araya toplanabilen bir Sümer hikayesinden öğreniyoruz. Bu hikayenin başlangıç çok eskilere gitmesine rağmen, ancak bundan 3700 yıl önce, kil tabletler üzerine yazılarak
günümüze aktarılmıştır.
Kompozisyon, baba ile haylaz oğlu arasındaki dostça bir konuşma ile başlıyor. Baha oğluna, okula gitmesini, çalışkan olmasını, sokaklarda başıboş dolaşmamasını öneriyor ve sonra sözlerini iyice anlayıp anlamadığını öğrenmek için delikanlıya onları kelime kelime tekrarlatıyor.
Hikayenin hundan sonraki kısmında babanın konuşması geliyor. Oğluna adam olması için, caddelerde sokaklarda serüven peşinde koşmamasını, sınıf yönetimine karşı alçak gönüllü olmasını, okula gitmesini,
geçmiş günlerdeki denemeleri öğrenmesini söylüyor. Bundan sonra babanın başıboş dolaşan çocuğunu acı bir şekilde azarlaması geliyor. Baba, oğlunun durumu için bitmez tükenmez üzüntüleri ve onun İnsancıl olmayan davranışları yüzünden ölüm haline geldiği anlatıyor. Oğlunun değer bilmezliği yüzünden son derece düş kırıklığına uğruyor. O, asla oğlunu, saban ve öküz arkasında çalıştırmamış. Ne ateş için odun getir, demiş, ne de diğer babaların çocuklarına yaptığı gibi, onun geçimini sağlamasını istemiş. Fakat ne yazık ki, o diğerleri gibi adam olamamış.
Bugünün düş kırıklığına uğrayan aileleri gibi, babada özellikle oğlunun kendisi gibi katip ( yazıcı ) olmayı istememesinden kırılmış görünüyor. Onu dostları, arkadaşları ve kardeşlerinden daha iyisini yapabilmesi, baba mesleğine girmesi için u yarmaya çalışıyor. Sanat ve beceri tanrısının düşünüp var ettiği bu sekreterlik mesleği bütün diğer mesleklerden daha güç. Baba, insan deneylerinin şiirsel olarak aktarılmasının yararından söz ederek , her ne olursa olsun oğlunun baba mesleğini sürdürmesi, tanrıların kralı Enlil tarafından konulmuş bir yargı, olduğunu belirtiyor.
Baba oğlunu bir çok hallerde suçladıktan sonra, anlaşılması bir hayli güç olan kısımda , acıklı sözlerle oğlunu, aklını doğru yolda kullanması için yönlendirmeğe çalışıyor. Herşeye rağmen hikayenin sonu babanın
oğluna iyi temennilerde bulunarak , özel tanrısı olan ay tanrısı Nanna ile karısı Ningal’in gözünde yücelmesi için ettiği bir dua ile bitiyor.
Şimdi hikayenin, metinde kırık olan birkaç satır veya anlaşılamayan
Bir kaç cümle dışında, iyi korunmuş kısmından kelime kelime çevrisini yapalım:
Baba oğluna soruyor:
” Nereye gittin? ”
“Hiç bir yere gitmedim.”
“Eğer bir yere gitmedi isen neden tembellik ediyorsun? Okula git, okul babasının önünde dur, ödevini al okul çantanı aç, tabletini yaz,” okul ağabeyine yeni tabletini yazdır, ödevini yazdıktan sonra sınıf başına bildir, bana gel, caddelerde dolaşma, gel , gel şimdi, ne söylediğimi anladın mı .?
“Anladım, onu sana söyleyeceğim .”
” Gel şimdi tekrarla bana : ‘
” Sana tekrarlayacağım .”
“Söyle bana”
” Haydi gel söyle bana .’ ‘
” Sen bana okula gitme mi, ödevimi almamı, okul çantamı açmamı, “okul · ağabeyim” yeni tabletimi yazarken tabletimi yazma mı söyledin .
Ödevimi bitirdikten ve yaptıklarımı toplayıp sınıf başına bildirdikten sonra sana geleceğim, işte bana söylediklerin.”
Bundan sonra baba uzun bir konuşma yapıyor: “Şimdi gel adam ol, meydanlarda durma veya caddelerde dolaşma, Sokakta dolaşırken etrafına bakma, alçak gönüllü ol, sınıf yöneticisi ne korkunu göster. eğer ondan çekindiğini görürse seni beğenir.”
. . . . . . . . . . . . . . . . . [on beş satır kadar kırık. ]
- ·Meydanlarda dolaşan sen başarı kazanabilir misin ‘ Geçmiş kuşakları düşün, okula git, sana yararlı olacaktır. Oğlum geçmiş kuşakları düşün, onları araştır. Haylaz birini gözlüyorum, eğer oğlumu gözlemezsem adam olamam, Akrabalarımla konuştum, onların erkekleriyle karşılaştırdım, fakat onların arasında senin gibisini bulamadım.
Benim seninle olan ilgim aptalı akıllı yapmak içindir. Tatlı dille yılanı deliğinden çıkarmaktır. Sana yanlış işler yaptırmayacağım. Kalbim senin üzüntülerinle yorulduğundan artık senin için korkmaktan ve üzülmekten vazgeçiyorum. Hayır korkmayacağım, üzülmeyeceğim . Senin gürültülerinin yüzünden, Evet senin gürültülerinin yüzünden sana kızgınım, evet sana kızgınım , çünki insanlıkla ilgin yok, kalbimi sanki bir şeytan eli sıkıyor, senin üzüntülerin benim sonumu getirdi. Beni ölüm noktasına getirdin .”
” ” Bütün hayatımda sana asla kamışlıktan kamış taşıtmadım. Sen hayatında hiç bir zaman gençlerin ve küçüklerin taşıdığı kamıştan taşımadığı. Yaşamımda sana asla kervanımla git, demedim, seni asla çalışmaya, tarlamı sürmeye göndermedim, seni asla tarlamı kazman için göndermedim, seni asla bir işçi gibi çalışmaya göndermedim, yaşamımda sana asla çalış, geçimimi sağla, demedim.
“Senin gibi olanlar çalışarak ailelerinin geçimini sağlıyorlar. Akrabalarımla konuşsan ve onları memnun etsen onlardan daha iyi olurdun. Onların her biri ailesi için 10 gur (tahminen 36 litre) arpa kazanıyorlar.
En küçükleri bile ailesine onar gur arpa getiriyorlar ve babalarının arpasını çoğaltıyorlar, onu arpa, yağ ve yün içinde yüzdürüyorlar. Fakat sen, haylazlık olunca sen bir adamsın, onlarla karşılaştırılınca sen asla adam değilsin. Tabi isen onlar gibi işçilik yapmıyorsun, onlar. oğullarını işçi yapan babaların çocukları. Fakat ben seni onlar gibi çalıştırtmadım. Bir haylaza kızan benim, hakikaten oğluna kızan adam benim . Akrabalarımla konuştum ve şimdiye kadar fark etmediğin bir şeyi anladım, seninle ilgili bir sözüm onları korkutuyor, onlardan kendini koru. Senin dostun, beraber olduğun kimselerin değerini bilemedin. Niçin onlardan daha üstün olmuyorsun·? Arkadaşının, beraber olduğunun değerini bilemedin, Niçin onlardan üstün olmuyorsun· Sanat ve beceri tanrısı Enki, ülkede meydana getirdiği bütün sanatkarlar arasında yazı sanatından daha zor olanı bulunmadığını belirtmişti. Eğer (deniz kıyısı, uzak kanalların kıyısı. uzaktaki şarkıların kalbi gibi) şiir olmasaydı benim fikirlerimi dinleyemeyecektin ve sende babamın bilgeliğini sana aktaramayacaktım. Enlil tarafından verilen yargıya göre bir oğul babasının yaptığı işi yapmalı ( ayni mesleğe girmeli ) . Gece ve gündüz senin sıkıntını çekiyorum, Sen ise gece ve gündüzü eğlence ile geçiriyorsun. Sen yemek tulumu gibi, enine boyuna şiştin, yağlandın. Akrabaların sonunun fena olacağına
inanarak gözlüyorlar seni ve insanlık yönüne aldırış etmediğin için sonunun kötü olacağını düşünerek o günü sevinçle bekliyorlar.”
Buradan sonra gelen 41 satırlık anlaşılamayan kısım atasözleri ve eski deyimleri kapsıyor gibi görünüyor. Hikaye babanın şiir tarzında söylediği bir dua ile sona eriyor:
Seninle kavga edenden, tanrın Nanna seni korusun,
Sana saldırandan tanrın Nanna seni korusun.
Tanrının gözünde değerli olasın ,
İnsanlığın senin sesini ve nefesini yüceltsin,
Şehirindeki akıllıların başı olasın,
Şehirin adını en gözde yerlerde ansın,
Tanrın seni iyi bir ad ile çağırsın .
Tanrın Nanna’nın önünde beğenilen kişi olasın .
Tanrıça Ningal tarafından beğenilmiş olarak görülesin .
Tarih sümerde başlar
Samuel Noah Cramer
Çeviren: Muazzez İlmiyye Çığ
Sf-10-13