“İnci, montunu giy. Yoksa amca kızacak.” Çocuk giymiyor.
Anne söylene söylene zorla montu İnci’ye giydiriyor.
Anne uyarılara devam ediyor: “İnci gitme gel. İnci dokunma oraya. İnci kime söylüyorum ben? İnci, düşeceksin!”
Zavallı İnci uçağa biniyor. Anne devam ediyor: “İnci uslu dur. Bak amca sana bakıyor.
İnci kemerini tak. Bak yoksa uçaktan indirecekler seni.”
Anne öldürücü cümleyi en sona saklamış: “İnci uslu dur. Yoksa baban seni sevmez.”
Annenin bu söylemlerle amacı ne acaba?
KONTROL MEKANİZMASI
Annenin tek amacı var: İnci’nin uslu durmasını sağlamak.
Bunu nasıl sağlıyor? Uyarı, bağırma, tehdit, sevgiyi geri çekme, ayıplama gibi dışsal kontrol mekanizmalarını kullanarak. Yani, “terbiye ederek.”
Annenin amacı ne olmalı? Çocuğuna sorumluluk ve değer kazandırmak. Yani, karakter oluşturmak.
Ancak anne bu hedeften çok uzak.
KARAKTER GELİŞİMİ
Çocuk, montunu giymek istemiyor. Baba ne bağırıyor ne de tehditte bulunuyor.
Sadece çocuğuna diyor ki “Oğlum mont giyme konusunda nasıl anlaşmıştık?”
– Baba 19 derecenin üstündeyse giymeme hakkım var. 19 derecenin altındaysa hasta olmamak için giymem gerekiyor.
– Şu anda kaç derece?
– 14
– O zaman?
– Evet, o zaman giymem gerekiyor.
Bu baba ne yapıyor? Çocuğunu ne yargılıyor, ne kontrol ediyor, ne ayıplıyor ne de terbiye etmeye çalışıyor.
“Ayıp” diyerek referans noktası olarak diğer insanları da göstermiyor. Koşullu sevgi de sunmuyor.
Sadece davranışı daha önce belirlenmiş bir prensibe ve kurala bağlıyor.
Aynı şekilde çocuk yere çöp atınca, ayıp da demiyor. “Oğlum biz çevreye saygılı bir aileyiz.” diyor.
Yine bir prensibe ve değere bağlıyor. Bu şekilde çocukta karakter ve değer oluşturuyor.
Onu terbiye etmiyor.
TERBİYE
Terbiye, karakter oluşturmaz. Tam tersi karakteri yok eder.
Terbiye, çocuğu kontrol eder ve ona baskı uygular. Ayıp ve korku kavramıyla bireyi öldürür.
Terbiye, kişiyi öz benliğinden uzaklaştır. Terbiye yöntemini kullanan aileler, dış kaynaklı ve başkalarına odaklı çocuklar yetiştirir.
Terbiye edilerek büyüyen çocuk başkalarının yargılarından korkar ve başkalarının yargılarını çok önemser.
Bu çocuklar “El ne der?” ya da “Yakalanmadan istediğimi nasıl elde ederim?” sorusunu sorar.
Kısacası, terbiye ile büyüyen çocuğun hayatı kırılgandır ve kendi kontrolü dışındadır.
KARAKTER
Ama karakter odaklı aileler, çocuğun öz benliğini geliştirir ve kişiyi birey olarak kabul eder. Dışardan kontrol etmeye çalışmaz.
Davranışları ayıba ve korkuya değil, değere ve prensiplere bağlayarak; iç kaynaklı birey yetiştirir.
Karakter sahibi kişi yargılanmaktan değil, değerlerini kaybetmekten korkar.
Karakter sahibi kişileri “ayıp” kavramı değil, kendi vicdanları ve değerleri yönetir.
Kısacası, karakter sahibi kişilerin hayatı güçlüdür ve hayatları kendi kontrolleri alıntıdadır. Tutumları ve seçimleri duruma ve kişilere göre değişmez.
Ne anlamlı ve güçlü bir hayat, değil mi?
Sonuç olarak terbiye ile çocuk yetiştirilmez. Çünkü terbiye karakteri öldürür.
Asıl olan değerlere bağlı karakter oluşturmaktır.
Özgür Bolat