Home » Z_Ders Notları » Uluslar_arası_İlişkiler » 8.Dönem » ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm

Giriş

Kavramlaştırma ve ölçüm siyaset hakkında geliştirilen kuramsal (teorik) önermeleri görgül (ampirik) gözleme dayalı sistematik sınama yoluyla yanlışlama etkinliğinin temel merhalelerinden birisi, hatta ilkidir.

Kavramlaştırma gözlemlediğimiz ya da ileride bir zamanda gözlemlemeyi hayal ettiğimiz bir olgunun (fenomenin) veya olayın (event) anlamlandırılması için zihnimizde yaptığımız bir canlandırmadır.

Bilimde görgül gerçekle ilgili bir kavram oluşturduğumuzda bunu başkalarının kullanımına sunarız. Bu yolla bu kavramın sadece bizim hayalimizin ürünü olan bir düşünce olup olmadığını, başkalarının da bu kavramı aynen bizim kafamızda kurguladığımız gibi düşünebilmelerinden anlarız. O zaman öznel aşırı (inter- subjective) anlaşabilirliğe bu kavram aracılığıyla ulaşarak belirli bir olgu hakkında düşünmeye, onun oluşum, gelişim ve yok oluş koşullarını düşünmeye, anlamaya ve nihayet açıklamaya çalışabiliriz.

Görgül Siyasal Gerçek ve Kavram

Toplum bilimlerinden olan siyaset bilimi de Siyasal Felsefe veya Düşünce alanı dışında kalan Uluslararası ilişkiler dâhil tüm alt dalları da bu varsayıma dayalı olan bilimsel önerileri içerir ve bu çerçevede yapılan gözleme dayalı görgül çözümlemelerin (empirical analysis) saptadığı bulgulara dayanarak bu önermeleri sınamaya tabi tutar ve bunların gerçek olup olmadıklarına dair hüküm verir.

Kavramlar bizim düşünce yapı taşlarımızdır. Onlar olmadan hangi nesneden (object) veya özneden (subject) bahsettiğimizi anlamak, bilmek ve dolayısıyla bir konuyu anlatmak ve onunla ilgili toplumsal bir iletişimde bulunmak  olanaksızdır.

Etrafımızda gördüğümüz bitki, hayvan veya eşyaların üzerinde herhangi bir dilde onların türlerine ait adları yazmıyor. Biz onlara belirli adları yakıştırıp veriyoruz.

Belirli nesne, özne ve olguları belirli bir biçimde tanımlıyoruz. Bu tanımlar genel kabul görürlerse o dile yerleşiyor ve ondan sonra da bir kuşaktan diğerine aktarılarak sürüyor.

Kavram ve Tanımlama

Bir kavramın tanımlanması onun etiketlenmesi ile aynı anlamı taşır. Tanımlamak suretiyle bir kavramın ne anlama geldiği ifade edilmiş olur.

Tanımlar anlaşılması zor oldukları, birden fazla anlam taşıdıkları, zaten var olan bir tanıma çok benzedikleri, başka bir kavramla ifade edilen bir olguya yeni bir kavram önermenin anlamsızlığı vb. eleştirilere uğrayabilirler.

Bilimsel kavramlar olabildiğince mutlaklığa, anlaşılmazlık veya zihinsel bulanıklığa yol açmayacak bir sadelikte ifade edilebilmelidirler ki onları her duyan araştırmacı onlardan aynı ve değişmez tek bir şeyi anlayabilsin.

Aslında birkaç anlama gelen kavramlar, özellikle bir dilin edebî değerini yükseltirler. Birçok şair, öykü ve roman yazarı veya hatip bu tür çok anlamlılıkları kullanarak kendilerine yöneltilen eleştiri, yergi, hatta hakarete yanıt üretmişlerdir.

Kavramlar ve Değişkenler

Bilimde kullanılan kavramlar edebiyatta ve hitabette olduğunun tam tersine olabildiğince yalın ve tekil anlama sahip olmak zorundadır.

Bilimde temel amaç kavramların atıfta bulunduğu görgül olgunun varlığını beş duyumuzu kullanarak saptamak, bu görgül gerçeğin başka görgül olgularla olan ilişkisini anlayabilmek, betimleyebilmek ve en önemlisi öngörebilmektir. Bu nedenle siyaset biliminde de çok boyutlu kavramlardan oldukça uzak durmaya yönelik bir gayret sürmektedir.

Bir bilimsel denenceyi (hipotez) bu yalınlık içinde ifade edebilmemiz mümkün olduğunda çok temel bir buluşa yaklaşmış oluruz. Bu tür bir ilişkinin her zaman ve her yerde mevcut olduğuna inanmamızı sağlayan verilere ulaşmamız durumunda ortaya determinizm (değişmez mutlaklık, gerekircilik) temelinde bir ilişki önerisi çıkmış olur. Bu tür bir ilişkinin yanlış olduğunu göstermek için tek bir zaman ve mekânda bu ilişkinin böyle olmadığını görgül olarak saptamak yeterlidir.

Kavramları değişken olarak algılamak ve araştırmalarda kullanılmak, onlarla bağlantılı olarak gördüğümüz siyasal olguların var olup olmadığının görgül olarak saptanmasını sağlar.

Eğer gözlem birimlerine veya değişkenlerin kategorilerine raptettiğimiz rakamların daha az veya daha fazlayı gösterdiğini düşündüğümüz zamanlarda ise bu gözlem birimlerinin karşılaştırmalarını daha ayrıntılı yapacak bir aşamaya ulaşırız. Burada rakamlar sadece birimleri veya kategorileri ayırmaz, bize aynı zamanda her bir birim veya kategoride bir nitelikten daha fazla veya daha azının bulunduğun bilgisini de aktarır.

Nominal ve sıralama ölçeklerinin aritmetik ortalamalarını hesaplamak, serinin değerlerinin toplanıp gözlem sayısına bölünmesi söz konusu olduğundan anlamsızdır. Eğer bir de aralık ölçeğinin özelliklerine ek olarak gerçek sıfır “0” tanımını, yani bir kategoride belirli bir nitelikten hiçbir şey bulunmaması tanımını yapabiliyorsak, o zaman bir oransal ölçeğe (ratio scale) ulaşırız ki artık bu düzeyde dört aritmetik işlemi de her türlü matematiksel hesaplamayı da yapma olanağı buluruz. Nominal, sıralama veya aralık ölçeklerinde de sıfır rakamı kullanılabilir, ama bu gerçek sıfır olmayıp, keyfi olarak tanımlanmış bir rakamsal simgeden ibarettir.

Kavramlar değişken olarak algılanmalarından ve tanımlanmalarından itibaren ölçmeye uygun olarak kabul edilirler. Ölçüm düzeyi olarak ne kadar yüksek düzeyde olursa o kadar fazla bilgi taşır ve o derecede güçlü matematik  veya  istatistik  hesaplamalarına  uygun  hale gelirler. Onun için ölçülecek olan kavramların tanımlarındaki berraklık ve sadelik önemli olduğu kadar, onları ölçmeye yarayacak olan çeşitli göstergelerin hesaplanmasında da aynı sadelik önem taşıyacaktır.

Değişken olarak araştırmaya dahil edilecek olan kavramlar her zaman kendiliklerinden ölçek haline dönüştürülemezler. Siyaset biliminde kullanılan birçok kavram zihinsel olgulara, örneğin bireylerin bir durumla karşılaştıklarında başvuracakları davranışlar hakkındaki zihinsel hazırlıklar olarak tanımladığımız tutumlarla veya sahip olduğu değerlerle, inandıkları ideolojilerle ilgilidir.

Toplumun temel değerlerinden bir tanesi olan güç, herkesin sahip olmayı (güçlü olmayı) arzu ettiği, tıpkı servet, saygı, esenlik, eğitim bir değerdir. Onun için de toplumda güç sahibi olmak için bir uğraş ve zaman zaman da çatışma yaşanır.

Uluslararası siyasette de devletlerden sivil toplum kuruluşlarına hatta bireylere kadar pek çok kişinin çatışmasına, hatta yaşamlarını tehlikeye atmalarına neden olan temel değerlerden birisi de güçtür. Bu konuda geliştirilmiş olan uluslararası siyaset çözümlemelerinde de güç ve özellikle devletlerin gücü esas alınmıştır. Bu çözümlemelerin iddia ve önermelerinin yanlış olup olmadığını saptamak için gücün işlemselleştirilerek ölçülmesi zorunludur.

Ölçümde  Gerçeklik

Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan dört yol vardır. Bunlardan ilki yüzeyde geçerlilik (face validity) olarak ifade edilen mantık yürütmeye dayalıdır. Ayrıca, siyasal yetkelerin (otoritelerin) ne derecede kendisi gibi olan kişileri ciddiye aldıklarını düşündüklerini sorgulamak yoluna da gidilebilir. Nihayet, hayatını kendisinin mi yönettiğini düşündüğünü, yoksa bir yaprak misali kontrol edemediği bazı güçler tarafından oradan oraya sürüklendiğini mi düşündüğünü saptamak yoluna gidilebilir.

Kendimizce yüzeyde geçerli olduğunu düşündüğümüz bir ölçeğin mantıken ölçmek istediği kavramı ölçüp ölçmediğini bu konunun uzmanı olan bilim adamlarına da sorarak yolumuza devam edebiliriz. Bu durumda uzman bilim adamlarının yapacağı mantıki inceleme sonunda ulaşılacak olan sonuç eğer olumlu olursa, o zaman daha güçlü bir biçimde ölçeğimizin içeriğinin geçerli olduğuna veya ölçeğin içerik geçerliliğine (content validity) sahip olduğuna hükmedebiliriz. İki yolla mantıki geçerlilik olgusu daha da geliştirilebilmektedir.

Bu yollardan ilki ölçüte ilişkin geçerlilik (criterion- related validity) adını verdiğimiz bir geçerlilik türüdür. Yeni geliştirdiğimiz ve mantıki olarak geçerliliğinden emin olduğumuz bir ölçek, daha önce başka araştırmalarda kullanılmış olan ve geçerli olduğu genel kabul görmüş olan başka bir ölçekle görgül olarak ilişkilendirilir.

Ölçüt  geçerliliğinin  biraz  daha  kapsamlı  bir  türü  olan yapılanma  geçerliliği  (construct  validity)  türünden  de bahsedebiliriz. Burada hem mantıki olarak bir ölçeğin ölçülmek istenilen kavramı ölçtüğü ileri sürülebilir hem de geliştirilen ölçeği kullanmak suretiyle onun temsil ettiği kavramın temel rol oynadığı bir kuramın görgül olarak sınanması mümkün olur.

Ölçümün  Güvenilirliği

Aynı ölçümü iki, üç veya çok defalar yaptığımızda değişik sonuçlar aldığımızda, bu sonuçlar güvenilir olmayan bir ölçekten mi kaynaklanmaktadır yoksa ölçtüğümüz olgu nitelik değiştirdiği için mi biz bu sonuçlara ulaşmaktayız sorusunu yanıtlamak için ölçeğin güvenilirliğini saptamak gerekir. Güvenilirliğin saptanması için ilk yapılacak olan bir ölçeği aynı gözlem birimlerine iki kere tatbik etmektir. “Sınama ve yeniden sınama” (test-retest) yöntemi adı verilen bu güvenilirlik saptamasında aynı sorular aynı kişilere arada bu soruları tamamen anımsayamayacakları kadar bir zaman bırakarak sormaktır.

Genellikle, toplum bilimleri araştırmalarında siyasal etkinlik, yabancılaşma, hoşgörü gibi konularda sorulan soruların sayılarını arttırmanın ve bunları soru cetvelinin farklı yerlerine yerleştirmenin güvenilirlik ölçümü için iyi bir strateji olduğu kabul edilir. Bunun daha gelişmiş bir türü ortadan ikiye ayrılmış güvenilirlik sınama (split-half method) yöntemidir.

Gerek geçerlilik gerek güvenilirlik için önemli bir öneri daha önce geçerlilik ve güvenilirliği saptanmış olan ölçü veya ölçeklerin kullanılmasının tercih edilmesidir. Bu durumda araştırmaya yöneltilebilecek olan eleştirilerin azaltılması sağlanmış olur. Tabii, dikkat edilmesi gereken bir husus özellikle bireylerden görüşme yoluyla toplanan alan taraması sonuçlarında anketörlerin ve yanıtları kodlayan elemanların iyi eğitimli olmaları ve bu güvenilmez yanıtların onların dikkatsizliklerinin eseri olmamasıdır.

Bu durumda ölçümde dikkat edilecek temel husus kavramların tanımlarının olabildiğince açık, belirgin olması ve her işiten için tek ve aynı anlama gelmesinin sağlanmasıdır. Bu durum genellikle toplum bilimlerinin hiçbir alanında mükemmelen yoktur. Onun için bir kavramın birden fazla anlamı varsa, hepsini aynı biçimde ölçmeye çalışmamız gereklidir.

Sonuç

Bu ünitede kavramların bilimsel düşüncenin temel taşlarını oluşturduğunu, onların zihnimizde soyut olarak üretilen tanımlar olduğunu ve görgül gerçekleri ve olguları etiketlemekte kullanıldıkları işlendi ve inceleme fırsatı verildi. Geçerli ve güvenilir ölçeklere sahip olmanın yollarının araştırılması böylece, neden – sonuç ilişkisi içinde gördüğümüz siyasal olgular arasında, zihnimizde kavramsallaştırdığımız ilişkilerin değişkenler olarak ifadesini, bu değişkenlerin geçerli ve güvenilir ölçülerini kullanarak söz konusu ilişkilerin görgül olarak yanlış olup olmadıklarını saptamanın önemini de böylece belirlemiş olduk.

NEDENSEL İLİŞKİLER, ARAŞTIRMA KURGULARI, DENEYSEL YAKLAŞIMLAR VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER

Giriş

Etrafımızda cereyan eden olaylarla ilgili bizi düşündüren ve bazen de şaşırtan sorulara cevap ararken zaman zaman araştırma yapmak durumunda kalırız. Araştırma denilen olgu sistemli olarak gerçekleştirilen, bazı fikirler ve dünya görüşleri ile teknik uygulamaların birleştirilmesi ile ortaya çıkan gerçek hayatta olan biteni anlamımıza ya da açıklık getirmemize katkıda bulunan bir bilgi üretme sürecidir. Bu süreçte, neyin cevabını aradığımız ve nasıl aradığımız çok önemlidir. Cevabını aradığımız soruya kuram ve yöntem rehberlik etmelidir. Genelde hayatımızın erken evrelerinde öğrendiklerimiz araştırma yapılarak değil de ailemizden, yakın çevremizden, televizyon haberlerinden ve diğer iletişim kaynaklarından, ya da içgüdü ve sağduyu ile ulaştığımız bilgilerdir.

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanlarında devletlerin siyasi sistemleri, seçmenlerin oylarla ilgili tercihleri, savaşlar, devrimler, terörizm ve iç savaşlar gibi konuları bir neden-sonuç örüntüsü içinde açıklamayı hedefliyoruz. Örneğin, “Devletlerin yönetim biçimleri savaşları nasıl etkiler?”, sorusunu cevaplarken bir devletin demokrasi ya da otokrasi ile yönetilmesinin o devletin bir dış tehditle başa çıkarken ne şekilde hareket ettiği üzerindeki etkisini inceleriz.

Bilimsel Çıkarım

Yöntem ne olursa olsun, ortak amaç araştırmaya konu olan değişkenler arasında nedenselliği açıklayıcı bilimsel bir çıkarım yapmaktır. Tümdengelim ve tümevarım sadece bilimsel çıkarım yapmakta kullanılan iki yöntem değil, aynı zamanda günlük yaşamımızda da kullandığımız mantık yürütme  yöntemleridir. Belirli bir  durumdan genele ulaşmaya tümevarım ve genelden daha özel ve belirli bir gözleme ulaşmaya tümdengelim denir. Bu iki yöntemin sağlıklı işleyebilmesi için de bilim adamları açık ve tam olarak gerçek olayları gözlemlemek ve yansıtmak durumundadırlar.

Uluslararası ilişkiler alanında çalışan siyaset bilimciler ise, etrafımızda olup biten siyasi içerikli olayları araştırmak, açıklamak ve tahminler yürütmekle ilgilenirler.

Nedensellik ve Araştırma Kurguları

Birçoğumuzun düşüneceği gibi negatif propaganda seçmeni kötü yönde etkiler ve seçim adaylarından uzaklaştırır. İhtiyacımız olan, bilgi toplamaya ve analiz yapmaya yönelik bir plan geliştirmek ve bulgularımızın sadece fikirlere değil de açık kanıtlara dayandırıldığı konusundaki güvenimizi arttırmaktır. Bir araştırma kurgusu araştırmacının bir soruyu nasıl çalışacağını belirten bir plan ya da tasarıdır.

Araştırma kurgusunun niteliği ne olursa olsun, amaç iki ya da daha fazla değişken arasında bir neden/sonuç ilişkisi olup olmadığını saptamaktır. İki değişkenin birbirleri ile ilişkili olduğunu söylemek için, bir değişkenin belli değerlerinin diğer değişkenin belli değerleriyle örtüşmesi gerekmektedir. Uluslararası ilişkiler alanındaki örnekler

arasında, uluslararası organizasyonların devletlerarası iş birliğine katkısı, güç dağılımının savaşın başlaması üzerindeki etkisi ve dış müdahalenin etnik savaş ya da demokratikleşme üzerindeki etkisini sayabiliriz. Her araştırma kurgusu bir kuram ile başlar ve kuram ise bir bağımsız değişken, açıklamaya çalıştığımız olay, bir bağımlı değişken, açıklamaya yardımcı olacağını düşündüğümüz faktörler ve bir de bu ikisini bağlayan ya da ilişkilendiren nedensel bir beyandan oluşur.

İkinci aşamada, araştırma kurgusu kuramın hangi örneklem (sample) kullanılarak test edileceğini belirler. Burada önemli olan, ilgilendiğimiz olayın hem pozitif hem de negatif türlerini örneklemimize dahil etmektir.

Örneklemi belirlerken sadece hızlı büyümeyi başaran değil, başarmayan ülkeleri de analize eklemektir.  Eğer analiz sonunda hızlı büyümeyi başarmayan ülkelerin de benzer şekilde işgücünü baskı altında tuttuğunu gözlemliyorsak o zaman iş gücü baskısı ve büyüme arasında nedensel bir bağdan söz edilemez. Sonuçta, büyümeyi başaramayan ülkelerde iş gücünün bastırılmadığını görürsek o zaman nedensel bir ilişkiden bahsetmek söz konusu olabilir.

Bir araştırma kurgusu, herhangi bir kuramı test etmeye çalışırken aşağıdaki hedefleri dikkate alır:

1.         İki ya da daha fazla değişken arasında bir bağ kurmaya çalışmak,

2.         Bulguların gerçek hayatta da genel olarak doğru olduğunu göstermek,

3.         Bir olgunun diğer olgudan daha önce ya da sonra geldiğini göstermek,

4.         Mümkünse alternatif açıklamaları elemek.

İnsanların seçimlerde oy kullanmaları ve televizyonda sürekli adaylarla ilgili negatif propaganda görmeleri ve duymaları arasında negatif bir ilişkiden söz edilebilir. Sürekli negatif propagandaya maruz kalan seçmen hiçbir adayın oyuna layık olmadığını düşünüp seçimde oy kullanmak  istemeyebilir.

Bilimsel çalışmalar, gerçek ve gerçek olmayan ilişkileri birbirinden ayırt etmeyi hedeflerler. Üç aşamayla bu hedefe ulaşılır:

1.         Eş zamanlı değişkenlik (covariation)

2.         Zaman sırası

3.         Alternatif açıklamaların elenmesi

Bir araştırma kurgusu, araştırmanın nasıl yapılacağı ile ilgili mantıksal yapıyı sunar. Genelde araştırma, araştırmacı açısından ilginç, o zamana kadar çalışılmamış ya da az çalışılmış ve düşündüren bir soru ile başlar. Soruyu iyi bir şekilde cevaplayabilmek  için ne tür bir araştırma yapılması gerektiğini bilmektir.

Deney dışı yöntemler nedensel çıkarım yapmak ve bir bağımlı değişken ile bağımsız değişken arasındaki neden- sonuç ilişkisini daha kesin bir şekilde ortaya çıkarma konusunda deneysel yöntemler kadar güçlü değillerdir.

Deney dışı araştırma kurgularında, bağımsız değişkenin uygulanması ve katılımcıların gruplara atanması üzerinde araştırmacının hiçbir kontrolü olmadığı gibi bazı durumlarda bağımlı değişkenin bağımsız değişken etkisini göstermeden önce ölçülmesi imkânı yoktur.

Güçlü vaka analizi çalışmaları net olarak tanımlanmış bir kuram ile başlarlar ve vakaları kuramı test etmek için kullanırlar. Tabi, vaka analizi çalışmalarının bazen tanımlamaya ve keşfetmeye yöneldiği zamanlar da olur. Bu tür çalışmalar deneysel yaklaşımlar kadar olayın geçtiği yer ve aktörler üzerinde fazla kontrol imkânı sağlamasa da iyi kurgulanmış vaka çalışmaları bir deneysel çalışmaya yakın bulgular üretebilir.

Vaka analizi çalışmalarının bilimsel ve nedensel çıkarım konusunda en çok vurgulanan eksikliklerinden birisi, olasılıklı yanıtlar içermemesidir. Fakat birçok araştırmacı iki değişken arasından nedensellikten bahsederken, belli bir olasılık oranı verirler.

Kısımlar arası analizde, araştırmacı bağımlı ve bağımsız değişkenlerle ilgili ölçümleri aynı anda yapar ve bağımsız değişkenin, araştırmaya konu olan kişileri, ülkeleri ya da diğer kümeli aktörleri, bağımlı değişkeni etkilediği ortamı kontrol etmez.

Genel olarak nicel yaklaşımların temel çeşitlerinden olan kısımlar arası ve boylamsal analiz, nedenselliğin ispatlanması açısından zayıf yöntemlerdir. Araştırmacı nedenselliği araştırmanın en başında var olan kuramlara göre belirler. Bağımsız değişken üzerinden gözlemlenen etkinin bağımsız değişkenin nedensel bir sonucu olup olmadığını gözlemlemek hem deneysel kurguya hem de vaka analizine göre daha zordur.

Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki zaman sırasını kontrol etme imkânı vardır. Fakat kişilerin özgürlükleriyle ilgili kararların sadece anket esnasında okutulan haberlerle ilgili olduğunu iddia edemeyiz. Bu nedenle araştırmacılar, kişilerin genel siyasi görüşlerini de anlamaya yönelik bir dizi soru sormuşlardır.

Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler

Deneysel yaklaşımlar, psikoloji ve doğal bilimlerde uzun süredir ve sıkça başvurulan yöntemler olmalarına rağmen, ekonomi ve uluslararası ilişkiler alanlarında son on yılda kullanılmaya  başlanmışlardır.

Deneysel yaklaşımların geçmişte uygulandığı araştırma alanlarından bir başkası savaş ve kriz konularıdır. Ne tür psikolojik süreçlerin ve eğilimlerin savaşa karar verme aşamasında etkili olduğu temel deney konusunu oluşturmuştur.

Deneysel yaklaşımları içeren çalışmalarda önemli olan kurgunun detaylı bir şekilde planlanmasıdır. Katılımcıların gözlemlenmeye başlamasından önce araştırmacı şu adımlardan geçer: bir araştırma sorusu geliştirir, konuyla ilgili öne çıkan kuramları belirler, bağımlı ve bağımsız değişkenleri   tanımlar   ve   nasıl   ölçüleceğini   belirler,

hipotezleri ortaya koyar, çalışmanın konusu olan popülasyonu tanımlar, deney katılımcılarını seçer ve uygun olan gruplara yerleştirir, deney esnasındaki gözlemlerle ilgili prosedürü belirler, deneyin geçerliliğini (validity) etkileyebilecek tehditler için hazırlık yapar, deneyde kontrol olarak kullanılabilecek şartları belirler ve deney sonunda elde edilen verinin analizi için takip edilecek yöntemleri ortaya koyar.

Deneysel yaklaşımları diğer yöntemlerden ayıran en önemli iki özellikleri;

•          Rastgele atama (random assignment) ve

•          Kontrol grubudur.

Bu iki özellik deneylerde hem dâhilî geçerlik, deneyde gözlemlenen neden-sonuç ilişkisinin gerçekten deneye konu olan bağımsız değişken tarafından belirlendiği, hem de harici geçerlik, deneysel bulguların daha farklı ortamlara genellenebilir olduğu, için karşılaşılabilecek sorunlara çözüm oluşturur.

Rastgele Atama (Random Assignment)

Temelde deneysel bir kurgu bir deney grubu ve kontrol grubundan oluşur.

Aydınlatılmış Onay (Ethical Consent)

Araştırmaya başlamadan önce etik kurallara uygunluk açısından katılımcılara yapılan araştırma ile ilgili bilgi verilmeli ve yazılı onayları alınmalıdır.

Değişkenlik (Variation) ve Kontrol

Deneysel ya da diğer yaklaşımlarda araştırma kurgusunun amacı, konusu olan popülasyon içerisindeki değişkenliği sistemli bir biçimde açıklamaya çalışmaktır.

Gruplar-Arası Sistemli Değişkenlik

Bir deney esnasında, bağımsız bir değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisini ölçmeye çalışırız.

Bağımsız değişkenin en az iki farklı değerinin olması ve katılımcıların bağımlı değişken için nasıl tepki gösterdiklerini ölçmek gerekir.

Gruplar-İçi Sistemli Olmayan Değişkenlik

Grup-içi değişkenlik ya da yanlış değişkenlik grupta bir kaç kişinin farklılık göstermesi ile ortaya çıkar.

Deney Yeri: Laboratuvar, Saha ya da İnternet?

Deneysel yaklaşımların bir boyutu da deneyin nerede yapıldığı ile ilgilidir. Laboratuvar deneylerinde, katılımcılar aynı yerde toplanır ve araştırmacı katılımcıların davranışları dışında çevre ile ilgili tüm etkenleri kontrol eder. Alan ya da saha deneylerinde ise katılımcının müdahale etme olanağı daha kısıtlıdır.

İnternet Üzerinde Deney

Internet sosyal araştırmalar için yeni bir ortam ve olanak sağlamaktadır. Internet üzerinden ya da web ortamında deney yapmanın çeşitli avantajları arasında, çok fazla sayıda  katılımcıya  kısa  sürede  ve  düşük  bir  maliyetle ulaşma, araştırmacının beklenti etkisi gibi yanlı olmasına sebep olacak durumların önüne geçme ve sonuçların büyük kitlelere ulaşıldığı için daha genellenebilir olmasını sayabiliriz.

Deneysel Kurgu Çeşitleri

Bu kısımda bahsedilen deneysel kurgular genellikle laboratuvar ve alan deneyleri (field experiment) için geçerlidir.

Deney Öncesi Test (Pretest)-Deney Sonrası Test (Posttest)-Kontrol Grubu Kurgusu

En temel deneysel yaklaşım kurgusu dört aşamadan oluşmaktadır (S:44, Şekil 2.1):

•          Öncül ya da deney öncesi test, deney katılımcılarının başta farklı olmadıklarını göstermek içindir.

•          İkinci aşamada, katılımcılar tamamen rastgele bir prosedüre göre deney ve kontrol gruplarına atanırlar.

•          Üçüncü aşamada deney grubu işleme tabi tutulduktan sonra, son aşamada, ilgilendiğimiz bağımsız değişkenin etkisini anlamak üzere deney sonrası test yapılır.

•          Deney grubunun kontrol grubundan farklı davranması beklenir.

Deney Sonrası Test-Kontrol Grubu Kurgusu

Bu kurguda deney katılımcılarının başlangıçta eşit olduğunu gösterecek direk bir test yapılmamaktadır. Fakat rastlantısal atama (random assignment) bir anlamda hem deney hem de kontrol grubu katılımcıların eşit şartlara sahip olduğunu sağlamak için yeterlidir.

Bu deney kurgusunun bir dezavantajı, öncül testin deney işlemi (experimental treatment) üzerindeki etkisinin anlaşılamamasıdır. Bu dezavantajı aşmak için önerilen deneysel kurguya Solomon Dörtlü Grup Kurgusu denilir.

Solomon kurgusu, öncül test-deney sonrası test ve deney sonrası test kontrol grubu kurgularının birleşiminden oluşmaktadır.

Dâhili Gerçeklik

Deneysel bulguların yorumlanmasında, dâhili geçerlik önemli bir role sahiptir.

Dâhili geçerlik, deney sonucunda gözlemlenen etkinin sadece deneyin uyaranı (treatment) olan faktörlerden ya da bağımsız değişkenden kaynaklandığı anlamına gelir.

Dâhili geçerliğin sağlanmasında bazı sorunlar yaşanabilir. O sorunları şöyle özetlenebilir:

•          Geçen Zaman-Tarih (History)

•          Olgunlaşma  (Maturation)

•          Ölçüm (Measurement)

•          Seçim Yanlılığı (Selection Bias)

•          Deneysel Kayıp (Experimental Mortality)

Harici Gerçeklik

Harici geçerlik, bir deney sonucu bağımlı değişken üzerinde etkisi olduğu söylenen bağımsız değişkenin ve bu etkinin nasıl ortaya çıktığına dair nedensel sürecin, farklı bir grup katılımcı ve farklı bir ortamda yine aynı şekilde ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunu tanımlamak için kullanılan bir tabirdir.

Deney sonucu elde edilen bulgular genele dökülürken hem katılımcılar hem de araştırmacı tarafından sebep olunan problemleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

•          Katılımcı Popülasyonu Sınırlaması

•          Katılımcı Farkındalığı

•          Araştırmacının Beklentileri ve Yanlı Tutumu

•          Beklenti Etkisi Çözümleri

•          Haricî Geçerlik Nasıl Belirlenir?

•          Sağlamlık (Robustness): Deney Tekrarlanabilir mi?

Simülasyon  (Simulation)

Simülasyon araştırmacıların dâhili ve harici geçerlikle ilgili tehditlerle başa çıkmak için kullandıkları bir yöntemdir. Gerçek yaşamdaki bir ortam ya da olay bilgisayar üzerinde taklit edilir.

Uluslararası İlişkiler alanında genelde oyun kuramı diye adlandırdığımız birçok kuram simülasyon ile yaratılan deney ortamında test edilmiştir.

Simülasyonun en çok bilinen örneklerinden biri, aynı zamanda Uluslararası İlişkiler alanında klasik olarak nitelendirilen çalışmalardan biri, Robert Axelrod’un 1984 yılında yayınladığı Ortaklığın Gelişmesi (the Evolution of Cooperation) isimli eseridir.

Kısasa kısas (tit-for-tat): Oyun kuramları arasında yer alan, karşı taraf eğer düşmanca bir tavra girerse aynı şekilde karşılık vermek, dostça bir tavır sergilerse yine aynı şekilde karşılık vermek prensibine dayalı bir oyundur. Dünya Ticaret Örgütünün savunduğu karşılıklılık ilkesinin temelinde bu oyun kuramı yatar. Eğer bir ülke diğer bir ülkeye karşı ticaretle ilgili korumacı politikalarını kaldırıyorsa, diğer ülkenin de aynısını yapması gerekir.

Beriker ve Druckman 1996’da yayınlanan çalışmalarında Birinci Dünya Savaşı sonunda toplanan uluslararası bir konferansın simülasyonunu yapmışlar ve sonuçları Lozan’da 1922-23 yıllarında toplanan konferansla karşılaştırmışlardır.

Dengeli ve dengesiz güç yapıları iki konu üzerinde yoğunlaştı:

•          Boğazlardan Karadeniz’e geçmek ve

•          Azınlık hakları.

Konferans tutanaklarına dair içerik analizi iki güç yapısı arasında yapılan pazarlık açısından farklılıkları ortaya koymuştur.

İçerik Analizi; yazılı dokümanların dikkatlice okunarak iletişim dilinin ve biçimlerinin detaylı olarak incelenmesidir. Yazılı dokümanlar arasında uluslararası anlaşmalar, organizasyonların ve siyasi partilerin kuruluş sözleşmeleri yer alabilir.

Simülasyonun başarısı iki boyut üzerinde değerlendirilebilir:

•          Çeşitlilik (range) ve

•          Uzantı (extension).

Taklit edilen senaryo sayısının kısıtlı olduğu simülasyonlara dar kapsamlı, fazla sayıda olduğunda geniş kapsamlı denir. Senaryolar ya da modeller gerçek olayla ilgili çok fazla detay içerdiğinde derin uzantılı, az detay içerdiğinde ise yüzeysel uzantılı olarak adlandırılırlar.

Doğal Deneyler

Laboratuvar ve saha arasındaki fark temelde araştırmanın yapıldığı ortamların farklı olmasıdır. Laboratuvar deneyinde, katılımcılar deneyin yapılacağı yere giderler. Doğal deneyde ve saha deneyinde ise araştırmacı deneyle ilgili her şeyi katılımcılara kendi doğal ortamlarında sunar. İnternet’in gelişmesi ile beraber, araştırmacılar neredeyse katılımcıların evlerinin içine kadar girebilmişlerdir. Laboratuvar ortamı ve saha arasındaki fark İnternet’in gelişimi ile beraber iyice belirsiz bir hal almıştır.

Genel bir araştırma stratejisi olarak laboratuvar ve saha ortamları arasında gidip gelme iki yönlü bir yol üzerinde olmalıdır. Sosyal bilimcilerin ilgilendiği birçok konu doğal ortamların ya da gerçek hayatın gözlenmesi sonucu ortaya çıkar. Saha ve doğal deneylerde, araştırmacının deneyin yapıldığı ortam, katılımcıların seçimi ve deneyin sonucunu etkileyebilecek diğer değişkenler üzerinde laboratuvar deneylerinde olduğu kadar kontrolleri olmadığı için, doğal ve saha deneylerine yarı deneyler de (quasi-experiments)  denir.

Doğal davranış, gözlemlenen etkilerin deneydeki yönlendirmeler sonucu değil de doğal bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkması demektir. Doğal yönlendirme, araştırmacı olsun ya da olmasın doğal olarak oluşan bir durumdur. Doğal ortam, laboratuvar dışında gerçekleşen deneysel gözlem demektir. Ortam araştırmacı tarafından bir deney yapmak için oluşturulmamıştır. Doğal deneylerde öne çıkan diğer bir konuda gözlemi yapan araştırmacının, araştırmaya konu olan kişilerle nasıl bir iletişim geliştireceğidir. İletişimin seviyesi katılımcı gözlemi ya da uzaktan gözlem arasında değişebilir. Doğal deneyler, uluslararası ilişkilerin analizinde son zamanlarda daha sık kullanılmalarına rağmen, henüz çok yaygın kullanıldıkları söylenemez. Araştırmacıların, deneyden önce uzun zaman ayırıp her türlü detayı düşünmeleri, deneye konu olabilecek uluslararası organizasyon ve aktörlerle önceden iletişim kurup, bağlantılarını geliştirmeleri  gerekmektedir.

Sonuç

Deneysel yöntem siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerle ilgili birçok konunun araştırılmasında kullanılabilecek birçok yöntemden bir tanesidir. Deneysel yaklaşımlar, fizik, biyoloji ve tıp gibi doğal bilimlerde; psikoloji ve ekonomi gibi sosyal bilimlerde etkili olarak kullanılagelmişlerdir. Maalesef Uluslararası ilişkiler alanında deneylerin kullanımı, özellikle genellenebilirlikle ya da dış geçerlik ile ilgili kaygılar yüzünden, daha yavaş ilerlemiştir.

Uluslararası ilişkiler alanında deneysel yöntemin kullanımının yaygınlaşması daha önceden çalışılmamış konular hakkında bilgi edinmek için fırsatlar sunmaktadır. Bu tür konular arasında, kültürel farklılıkların siyasi görüşler üzerindeki etkisi, devletin yönetim sisteminin kişilerin davranış ve tutumları üzerindeki etkisi, kimlik oluşumu ve ittifakların kurulması, sürdürülmesi ve bozulması sayılabilir.

ÖRNEKLEME YÖNTEMLERİ

Giriş

Türkçede örnekleme derken; örnek seçmek, daha geniş bir kitlenin temsilcisini seçmek demektir. Örnek seçim yöntemi daha geniş bir kitle hakkında çıkarım yapma, o geniş kitleyi temsil etme sorunu üzerine inşa edilmiş bir tartışmadır. Sosyal araştırmalarda örneklem sadece bireylerden oluşan hedef kitleleri temsil amacıyla bir araya getirilmez. Temsil etmek isteyeceğimiz kitle belgeler ya da medyadaki içerik dışında farklı özelliklerde bireyler olabileceği gibi şirketler, sivil toplum kuruluşları gibi kurumlar da olabilir.

Örneklem Seçim Sürecinde Temel Terimler

Hedef kitle ya da çalışma evreni çalışmamızda üzerine eğildiğimiz ögelerin toplamıdır. Bu kitle çoğu zaman oldukça soyut bir tanımdır. Türlü belirsizlikler, görüşme yapılamayan, ulaşılamayan durumlar nedeniyle bu kitlenin hedef evrenin dışında bırakılması kaçınılmazdır. Benzer şekilde ulaşılamayacak nüfus coğrafi olarak da belli olabilir. Amaçlanan hedef kitleye ulaşılamamakla birlikte çerçevesi iyi belirlenebilirse çalışma hedef kitlesi açıklanarak kısıtlanabilir. Hedef kitle içinde yer alan ögelerin seçilecek örnek içine dahil olma olasılığı olanlarının listesine örnek listesi diyoruz. En basit şekliyle örnek listesi örneğimize dahil edebileceğimiz tüm ögeleri içeren bir listedir. Eğer bir hedeflenen evren ögesi örnek listesinde yer alıyorsa bu öge listemiz tarafından “kapsanıyor” demektir. Bazı ögeler hedef evrenimizde olabilirler ancak örnek listemize giremeyebilirler. Bu durumdaki ögelere “kapsam dışı” kalan ögeler diyoruz. Örneğimize katılım hakkı olmayan ögeler örnek listemizde olabilirler. Bir diğer kapsama sorunu da örnek listemizde birden fazla ögenin aslında hedef kitlede aynı ögeye karşılık gelmesi olarak tanımlanabilecek yinelenme sorunudur. Diğer yandan kümeleme sorunu diye nitelenebilecek bir diğer sorun kümesi de bazı örnek listelerinde tek bir ögeye tek bir hedef kitle ögesi karşılık gelirken bazı ögelerin kümelenmiş öge gruplarına karşılık gelmesi nedeniyle birden çok ögeye ulaşma olanağı vermesidir. Hedef kitleyi temsil amacıyla araştırma amaçlarımıza uygun olarak seçilmiş ögelere örneklem ya da örnek grubu diyoruz. Örneklem örnek listesinden seçilen ögelerdir ve sadece bu ögeler üzerinde gözlem ve ölçümler yapılır. Üzerinde gözlem ve  ölçümlerin yapılacağı örnek ögelerini seçme sürecine örnekleme diyoruz. Gözlem ve ölçümlerin başarıyla yapıldığı ögeler örnek ögeleri ya da denekler olurlar ve başarıyla seçilip ölçümleri yerine getirilerek örneğe dahil edilirler. Kimi örneklemimize dahil edilen ögeler ya da deneklerin bazı ölçümleri eksik olabileceği gibi kimi örnekleme dahil olmak üzere seçilen ögelerden ölçüm almak mümkün olmayabilir. Her iki durumda da bir temsil sorunuyla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Gözlem yapamama ya da deneklerden cevap alamama durumları açıktır ki örneklem seçiminde önemli bir sorundur. Bu sorunu örnekleme sürecinde alınabilecek önlemlerle en aza indirme gayretinde olmak gerekir.

Sık Kullanılan Hedef Kitleler ve Bunların Örnek Listeleri

Haneler ve Bireyler

Türkiye’de yaygın olarak kullanılan örnek listeleri arasında adrese dayalı nüfus kayıt sistemi (ADNKS) içinden seçilen hane adres listeleri, kentsel yerleşim bölgelerinden sokak isimleri, kırsal yerleşim bölgelerinden köy isimleri ve telefon listeleridir. Bu tür listelerin kişileri seçmek için kullanılması durumunda listede kayıtlı olmayan sokaklarda oturanlarla herhangi bir sokak olmaksızın şehirlerin uç bölgelerinde gecekondularda yaşayan vatandaşların kapsama dışı kalmaları söz konusudur. Bu aşamada her sokaktan gidilecek hane adresleri tespit edilmekte ve ardından her hane içinden görüşülecek bireylerin tespiti için bir yöntem takip edilerek hane içinden görüşülecek birey tespit edilmektedir. Birden çok hane sahibi olanlar için de bu tür listelerde yineleme nedeniyle örnek içine dahil olma olasılıkları daha yüksektir. Elbette bu tür bir örnekleme yönteminde kümeleme sorunu da yaşanmaktadır. Açıktır ki sokaklardan seçilecek hane adreslerinde eşit sayıda birey yaşamamaktadır. Çok kişinin yaşadığı hanelerdeki bireylerin örnek içine dahil olma şansları daha düşük olmaktadır. Telefon listeleri de benzer örneklem seçim sorunlarına yol açmaktadır.

Müşteri, Çalışan ya da Dernek, Kulüp vs. Üyelikleri

Pek çok zaman anket çalışmalarında müşteri, firma çalışanları, kulüp ya da dernek üye listeleri örnek listesi olarak kullanılmaktadır. Bu tür listelerin en büyük sorunu güncelleme sorunlarıdır. Pek çok zaman bu tür listelere bir defa giren kişiler  üyelikten ayrılsalar, artık müşteri olmasalar bile listeden silinmemekte ve bu şekilde listede olmaması gereken pek çok kişi listede görünmektedir. Bu tür güncelleme ve listeye dahil olma süreçlerinin yakından takibi sağlıklı bir örnek listesi oluşturmanın en temel gereğidir.

Kurumlar

Kurumlardan oluşan hedef kitle ve bunların temel verdiği örnek listeleri farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Örneğin firma isim ya da adresleri farklı il ticaret odalarından elde edilebilir. Firma listelerinde temel sorun iflas eden ya da hâlen faaliyetine ara vermiş olan firmaların kullanılan listelerden düşülmemeleridir. Dolayısıyla listeler aktif olmayan firmayla doludur ve bu listelerde firma büyüklüklerine genelde ulaşılamamaktadır. Kurum listelerinin en sık rastlanılan sorunu da bu kurumlara ulaşılabilecek adres ve telefon numaralarının güncel olmamasıdır.

Olaylar

Pek çok zaman hedef evren evli çiftlerden ya da bir servisi almış müşterilerden, bir tür hastalığa yakalanmış ya da tedavi görenlerden, trafik cezası almış olanlar gibi belli özellikleri olan olaylara bağlıdır. Burada önemli olan açık bir “olay” tanımı bağlantısıyla mevcut arşivlere erişmek ve listeleri oluşturmaktır. Hangi tür olayların hangi zaman içinde gerçekleştiğine bağlı olarak örnek listelerinin oluşturulması gerekir. Bu tür örnek listelerinde de kümelenme ya da yinelenme gibi sorunlar gözlenebilir.

Nadir Hedef Kitleler

Kimi zaman hedef kitleleri nadir yapan doğrudan söz konusu özelliğin az bulunurluğudur. Kişilerin değişik nedenlerle söz konusu özelliklerini saklama eğilimine girmeleri de diğer bir nadir olma nedenidir. Örneğin cinsel tacizle karşı karşıya kalmak, ya da uyuşturucu kullanımı veya ilaç bağımlılığı gibi sorunlarla karşı karşıya olmak sıradan bir anket çalışması içerisinde kişilerle konuşularak bulunabilecek olgular değildir. Çoğu zaman ne derece yaygın olursa olsun kişiler bu tür tecrübelerini araştırmacıyla paylaşmayacak ve gerçek durumlarını saklama eğilimine gireceklerdir.

Neden Örneklem Seçelim Ki?

Bu soruya “zaman ve maliyet masraflarının yüksekliğinden kaçmak” diye cevap verilebilir. Kısıtlı büyüklükte bir örneklem ile görüşüldüğünde maliyetler çok daha uygun fiyatlı olmaya başlamaktadır. Yüksek sayıda saha çalışanı gereksinimi çalışmanın gerçekleştirilme süresini uzatacak ve sonuç olarak toplanan verinin hangi zamana ait bir veri olduğu belirsiz hâle gelecektir. Örneklem ile çalışırken öncelikle çalışma amaçlarına uygun hedef kitlenin belirlenmesi gerekecektir. Daha sonraki aşamada seçilecek örnek grubunun hedef kitleyi temsil edebilir özelliklere sahip olacak şekilde seçilmesi gerekir. En son olarak da seçilmiş olan örneklemin sadece örneklemden kaynaklanan hata boyutlarının belirlenmesi gerekir. Bu aşamalar sonunda elde edilen sonuçlarının tüm hedef kitleye nasıl genellenebildiği üzerinde düşünmek gerekir. Gözlem ve sorgulamalar bize temsil edilmeye çalışılan hedef kitleye dair genellemeler yapma olanağı sunabilmektedir.

Örneklemi Nasıl Seçelim?

Örneklem seçiminde iki temel farklılaşma var. Kabul gören ve istatistiki analiz için uygun örneklem seçim yöntemi rastsal örneklem seçimidir. Diğer rastsal olmayan örneklem yöntemleri türlü sorunlar içerir ve istatistiki analize de olanak tanımazlar. Rastsal olan örneklemlerin avantajlarının gözlenebilmesi de bazı özel şartlara bağlıdır. Bu şartların başında geniş örneklem ile çalışabilmek gelir. Rastsal örneklemin mantığı hedef kitlenin özelliklerinin bilinmediği sadece örneklem temelinde istatistiki olarak çıkarsama yöntemiyle tahmin edilmeye çalıştığı durumlarda işleyecektir. Seçim araştırmaları bu tür araştırmalarda özel bir yere sahiptir. Rastsal olan örneklem ile artı eksi belirlenebilen örneklem hatası varken diğer örneklem için böyle bir aralık üretilemez. Rastsal seçilmiş bir örneklemin rastsal olmayan örneklemlerden daha doğru sonuçlar üreteceği de garanti değildir.

Rastsal Olmayan Örneklem Seçimi

Rastsal olmayan yöntemlerin temel ortak özelliği uygulama kolaylığıdır ve seçilen ögelerin temsil yeteneği zedelenmiştir. Pek çok zaman bu yaklaşım bir elverişlilik örneklemesi yaklaşımıdır. Bir futbol maçında “haksız” penaltı kararını iki takım tarafları tamamen farklı değerlendirebilmektedir o hâlde tek bir tarafa ağırlık veren bir değerlendirmenin taraflı olma olasılığı yüksektir. Bir tipik mahalle ya da köy seçileceğinde hedeflenen “tipik” özelliklere sahip bir yerin seçiminde uzman değerlendirmesine başvurularak bir seçim yapılabilir. Bu yöntemin en önemli avantajı, seçilen kestirme gücü en yüksek “kilit ya da tipik” yerleşimdeki durumu  en iyi şekilde sezerek ya da ölçerek daha geniş ve tahmin yapması çok daha güç bir hedef kitle için kestirmeden bir tahmin üretmektir. Kota örneklemi hedef kitledeki temel bazı özellikler temelinde grupların örnekleme kullanılan kotalar ile yansıtılmasından ibarettir. Detaylı kotalarla çalışıldığında elde edilen örneklemler seçilmiş kota değişkenlerinin özelliklerini mükemmel olarak yansıtabilirler. Ancak bu örneklemlerin yapamadığı şey elde edilen örneklemin hata düzeyinin tahminidir. Kota örneklemleri örneklem hatası tahmini yapamazlar. Kota örnekleminde unutulmaması gereken bir pratik kısıt da kota değişkenlerinin sayısı arttıkça kotaya uygun kişi bulmanın da git gide zorlaşmasıdır. Örneklem hatası hakkında bir çıkarımda bulunulamaması nedeniyle de bilimsel çalışmalarda da kota örneklemi yine kullanılmaz.

Rastsal Örneklemin Mantığı

Tüm ögelerin türdeş (homojen) bir yapıya sahip olduğu durumda ne örneklem büyüklüğünün ne de bu örneklemin seçiliş şeklinin bir önemi kalacaktır. Herhangi bir tek örnek tüm hedef kitleyi temsil edebilecektir. Şeker testi için kan örneği almak ya da beyaz peynir kalıbından bir ufak parça tatmak hep bu tür bir mantığın parçasıdır. Rastsal örnekleme “rastgele” örneklem demek değildir. Rastsal örnekleme gayet basit bir temel prensibe dayanır: rastsal örneklemde hedef kitledeki tüm ögelerin örnekleme seçilme şansları eşittir. Moser ve Kalton sınırlamasız rastsal örnekleme yöntemini hedef kitledeki tüm ögelerin örnekleme seçilme şanslarının eşit olduğu yöntem olarak tanımlar. Sınırlamasız rastsal örnekleme aynı zamanda ikameli bir örneklemedir. İkamesiz örneklemeye geçildiğinde basit rastsal örnekleme geçilmiş olur ve burada da hedef kitledeki her ögenin örnekleme seçilme şansı eşitlenmiştir. Prensip olarak hedef kitledeki ögelerin örnekleme seçilme şanslarının bilinmesi ya da hesaplanabilmesi ve bunların sıfırdan farklı olması rastsal örneklem için yeterlidir. Yani izlenilen yöntem seçilme şanslarının eşitliği prensibine dayanır. Bu temel prensibe uyan rastsal örneklem seçiminin iki temel avantajı vardır. Birincisi, her  ne kadar  hiçbir zaman  tam olarak  hedef kitleyi temsil edemese de diğer tüm yöntemlerden daha yüksek temsil gücüne sahiptirler. İkinci ve daha önemli bir avantaj rastsal örneklem ile seçilmiş örneklerde olasılık teorisi yardımı ile örneğimizin ne derece hata payı olduğu ya da doğruluk derecesi hesaplanabilir.

Birkaç İstatistiki Kavram

Herhangi bir istatistiğin standart hatası o istatistiğin örneklem dağılımının standart sapmasıdır. İstatistikte standart sapma bir dağılımın ortalama etrafında ne derece yayık bir şekilde dağıldığının bir ölçütüdür. Bir istatistiğin örneklem dağılımı o istatistiğin kuramsal olarak mümkün olan tüm değerlerinin eşit örneklem büyüklüğünde mümkün olan tüm örneklemler içindeki dağılımıdır. Merkezî limit teoremi ortalamanın örneklem dağılımının normal dağılım olduğunu ve bu dağılımın ortalamasının hedef kitle ortalamasına eşit olduğunu söyler. Ortalamanın örneklem dağılımının standart sapması da hedef kitlenin standart sapmasının gözlem sayısının kare köküne bölümüdür. Merkezî limit teoremi hedef kitlenin dağılımından bağımsız olarak buradan çekilecek bir örneklem dağılımının bu örneklemin büyüklüğü arttıkça normal dağılıma yaklaşacağını söylemektedir. Bu da örneklem dağılımlarının istatistiki kestirimlerde bulunmakta kullanılabileceğini belirtir. Örneklem büyüklüğü arttıkça ortalamanın kestirilen standart hatası düşmektedir. Standart hatayı düşürmek amacıyla örneklemenin büyüklüğünü arttırma eğilimi oldukça maliyetlidir. Kestirilen ortalamanın standart hatasını yarıya indirmek için örneklem büyüklüğünü dört katına çıkarmak gerekir.

Örneklem Büyüklüğü

Genellikle örneklem büyüklüğünün ne kadar olacağını pratikte projenin bütçesi belirler. Ana prensip olarak görece büyük örneklemler küçüklerinden daha avantajlıdırlar. Ancak elbette her zaman sorunun nihai cevabı araştırmacının amaçlarına bağlıdır. Çoğu zaman örneklem seçim yöntemi basit rastsal örneklem olmasa da sanki öyle olduğu varsayımı altında basit bir nominal evet- hayır cevaplı değişken ile çalışıldığı varsayımıyla oran için bir güven aralığı denklemi kullanılarak farklı varsayımlarda gerekli örneklem büyüklükleri hesaplanır. Örneklem büyüklüğü ile standart hata arasında negatif bir ilişki olduğu görülür. Güven aralığını daraltmak için git gide büyüyen örneklemlerle çalışmak gerekmektedir.

Basit Rastsal Örnekleme (Simple Random Sampling)

Basit rastsal örnekleme tüm rastsal örnekleme yöntemleri arasında bir referans noktası olarak kullanılan yöntemdir. Örnek listemizin elde edilmesini takiben yapmamız gereken bu listedeki her ögeye bir referans numarası vermektir. Örnek listemizin yinelenme ve kümelenme sorunlarından arındırılmış ve her ögenin tek bir referans numarası olmasıyla herhangi bir rastsal rakam tablosu ya da basit bir kişisel bilgisayar programı kullanarak istenilen sayıda rastsal olarak belirlenmiş rakam kullanılarak örneğimiz seçilebilir. Basit sistematik örneklem eğer örnek listemiz baştan rastsal bir şekilde oluşturulmuş bir listeyse basit rastsal örneklem seçim yöntemiyle bir farklılık göstermez. Ancak basit sistematik örneklem yönteminin bir tehlikesi vardır. Eğer örnek listesinde dönemsellik  varsa  ve  bu  dönemsellik  örnek  listesinde örneklem oranı ile örtüşürse o zaman basit sistematik örneklem yöntemi sistematik yanlı örnekler seçebilir.

Katmanlı Örnekleme (Stratified Sampling)

Katmanlı örnekleme yöntemi daha önce değinmiş olduğumuz temel bir gözleme dayanır. O gözlem de hedef kitlenin ne derece türdeş (homojen) ise çekilen örneklemin de o derece daha az örneklem hatası ürettiğidir. Eğer bir hedef kitlede var olan ögelerin %99’u bir görüşte ve sadece %1’i karşıt görüşte ise o zaman çekilen örneklemin bu farklılaşmayı çok ıskalama olasılığı düşüktür. Oysa hedef kitlenin yarısı bir fikirde diğeriyse bunun karşısında ise o zaman çekilen örneklemin hedefteki bu 50-50 bölünmüşlüğe uzak sonuç verme olasılığı daha yüksek olacaktır. Katmanlı örnekleme yöntemi bu gözlem temelinde işler ve hedef kitleyi türdeş alt gruplara ayırıp her birinden gerekli büyüklükte örnekleme yoluyla toplam örneklemi oluşturur. Sonuç olarak katmanlama elde hangi değişkenlerin olduğuna bağlıdır. Ancak başka pek çok değişkenle de yüksek oranda ilgileşim gösteren cinsiyet, eğitim, yaş, coğrafi bölge gibi değişkenler sık sık katmanlamada kullanılan değişkenlerdir.

Katmanlama yapılırken öncelikle seçilen değişkenler temelinde hedef kitle alt gruplara bölünür ve seçilecek örneklem içerisinde her alt grubun sahip olması gereken pay tespit edilir.

Küme Örneklemesi (Cluster Sampling)

Şimdiye kadar verilen örnekleme yöntemlerinde sonuç olarak bir liste oluşturulup bu listeden rastsal bir seçim ile örneklem seçiliyordu. Ancak pek çok sosyal araştırmada çalışılacak listeler ya bulunamaz ya da pratik olarak böyle listelerle çalışmak mümkün değildir. Küme örneklemesi iki adımdan oluşur: önce bir listeleme yapılır ardından da bu listeden bir seçim yapılır. Bu şekilde birincil örnekleme birimleri oluşturulur ve hatta gerekli şekilde katmanlanır. Sonra bu birimlerden örnekler seçilir. Bir sonraki aşamada da bu birimlerden ikinci örneklem birimleri aynı şekilde bir listeleme sonrasında örnek ikincil örnekleme birimleri seçilir ve bu şekilde bir aşamadan diğerine geçilerek nihai ölçümlerin yapılacağı birime kadar ilerlenir. Küme örneklemi etkinlik açısından tavsiye edilir. Ancak bu etkinlik bir başka maliyeti de beraberinde getirmektedir. Tek bir listeden yapılan basit rastsal seçim tek bir örneklem hatası içerirken, örneğin iki aşamalı bir küme örnekleminde iki örneklem hatası söz konusudur.

Büyüklüğe Orantılı Olasılıklı Örnekleme (BOOÖ) (Probability Proportionate to Size Sampling)

Önceki örneklemelerde listelenen kümelerin büyüklük açısından farklılıkları dikkate alınmamıştı. Yani her gidilen sınıfta farklı sayıda öğrenci varsa örneğin bu sınıflarda eşit sayıda öğrenci çekilmesi durumunda her ögenin seçilme olasılığı eşitlenmiş olmayacaktır. Az sayıda öğrencinin olduğu bir sınıfta herhangi bir öğrencinin seçilme olasılığı çok sayıda öğrenci olan bir sınıftakinden yüksek olacaktır. Oysa öncelikle sınıfları seçerken seçilme şanslarını her sınıftaki öğrenci sayısına oranlı olarak hesaplasak ve ardından da her sınıftan eşit sayıda öğrenci seçersek o zaman her öğrencinin seçilme şansını eşitleyebiliriz. Elbette eğer bütün kümeler eşit büyüklükte ise bu yönteme gerek kalmayacaktır.

Anket/kamuoyu çalışmalarında  temel olarak  hatalar iki ayrı kaynaktan gelir. Birinci hata kaynağımız ölçüm sorunlarımıza ilişkindir. Burada kavramlaştırmayı takiben soruların dillendirilmesi ve sahada veri toplamaya kadar değişik kaynaklarda hata yapılabilmektedir. Nihai olarak elde edilen verilerin işleme sokulması aşamasında da kodlama, bilgisayara geçirme gibi süreçlerde de hata yapılması beklenir. İkinci ana hata kaynağı ise örneklemin temsil yeteneğine dairdir. Örnekleme sürecinde karşılaşılan güçlükler, saha çalışması sırasında deneklere ulaşılamamasından kaynaklanan hatalar dikkate alınmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki tüm çabalara rağmen örnekleme süreci hiçbir zaman hedef kitledeki gerçek değerleri bilinen değişkenlerin tam bir yansımasını veremeyecektir.

Ağırlıklandırma

Türkiye nüfusunun illere ve kır-kent ayrımına göre nüfus bilgileri doğrultusunda örneklem seçimi yapılsa, elde edilen örneklemin bölgesel dağılımı eldeki bu verilerden farklılaşmaktadır. Bunun pek çok değişik nedeni olabilir. Örneklemde bulunması gereken görüşme sayıları bölgelere dağıtılmış olsa da her bölgede yürütülen saha çalışmasında istenilen sayıda anket belirlenen süre içinde tamamlanamayabilmektedir. Yapılan kontroller sonucu bazı anketlerin iptal edilmesi  de gerekebilmekte sonuç olarak bölge dağılımını tam yansıtmayan bir sonuç elde edilmektedir. Bu sonuçları ağırlıklandırma ile amaçlanan dağılıma  benzetebiliriz.

Her bölgeden aynı büyüklükte örneklemler bir araya getirildiğinde ülke  genelindeki bölge  dağılımından sapılmış olunacaktır. Bunu düzeltmek için verilecek ağırlıklar hesaplanır. Ağırlık değerleri bu şekilde hesaplandıktan sonra tüm işlemleri gözlemlerin farklı ağırlıkları dikkate alarak gerçekleştirmektedir.

VAKA ANALİZİ

Giriş

Siyaset bilimi, sosyal bilimler ve uluslararası ilişkilerde kullanılan nitel araştırma yöntemleri arasında en önemlilerinden ve en çok kullanılanlardan birisi vaka analizleridir. Bir ülkenin alt bölgelerini (coğrafi bölge, eyalet, il, ilçe, köy vs.) inceleyen vaka analizleri olduğu gibi dil, din, ekonomik gelişmişlik gibi bir takım özelliklerine istinaden pek çok ülkeden oluşan bölgelerde, vaka analizlerinin inceleme birimi olarak ele alınmıştır.

Neden ve Nasıl Vaka Analizi?

Vaka analizleri doğrudan bir veya birkaç vakadaki neden- sonuç ilişkilerine odaklanır. Bu odaklanma sonucu, pek çok vakada rastlanan bir korelasyonun ardında yatan neden-sonuç ilişkisini ve mekanizmasını ortaya çıkarmaya yardımcı olur. Vaka analizi bazı karmaşık durumlarda devreye girer ve şüphelenilen değişkenler arasında bir neden-sonuç ilişkisinin olup olmadığını, eğer varsa hangi doğrultuda olduğunu ve en önemlisi de bağımsız değişkenin tam olarak nasıl bir mekanizmanın ya da gelişim sürecinin sonucu olarak bağımlı değişkendeki gelişmelere sebep olduğunu ortaya çıkarmak için kullanılır.

Vaka Analizi Çeşitleri: En Benzer ve En Farklı Sistem Tasarımı

Bir vaka analizinin tasarımını, cevabı aranan soru ya da sorular  belirlemektedir.

En Benzer Sistem Tasarımı

En benzer sistem tasarımında, önemli olduğu düşünülen tüm bağımsız değişkenlerde birbirine benzeyen ama ilgilenilen bağımlı değişkende farklılık gösteren vakalar bir arada ele alınır ve sonuçtaki farklılığa sebep olan etkenin ne olduğu aranır. En benzer sistem tasarımında kullanılan yönteme, John Stuart Mill’e istinaden “Mill’in farklılık yöntemi” (Mill’s method of difference) denilmektedir. İncelenen vakalarda pek çok bağımsız değişken aynı olduğu halde bağımlı değişken farklı olduğundan, araştırmacı ‘farklı’ olan ve dolayısıyla bağımlı değişkenin de farklılığının nedeni olan bağımsız değişkeni aramaktadır.

Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde en benzer sistem tasarımı kullanan çalışmalar pek çoktur. Mounira Charrad, en benzer sistem tasarımı örneği olan çalışmasında, ekonomik, sosyal, etnik, dini, kültürel ve tarihi olarak birbirine son derece benzeyen Cezayir, Fas ve Tunus vakalarını ele almış ve tüm benzerliklerine rağmen neden kadın haklarının Tunus’ta gözle görülür şekilde daha ileri, Fas’ta nispeten geri ve Cezayir’de ise ikisinin ortası bir noktada olduğunu araştırmıştır.

En Farklı Sistem Tasarımı

En Farklı sistem tasarımında, birbirinden hemen her konuda çok farklı oldukları halde belli bir sonucun aynı olduğu vakalar birlikte incelenir. Bu sistemde pek çok bağımsız değişkenin değerinin vakalar arsında birbirinden

mümkün oldukça farklı olmasına dikkat edilir. Bağımlı değişkenin ise aynı olması gereklidir. Araştırmacı farklı olan vakalar arasında ilk bakışta görünmeyen bağımsız değişkeni aramaktadır. O bağımsız değişkenin, ilgilenilen sonucun (bağımlı değişkenin) sebebi olduğuna işaret sayılmaktadır.

En farklı sistem tasarımının amacı, birbirinden çok farklı vakaları aynı sonuca götüren ortak bağımsız değişken(ler)i ve nedensellik yapısını ortaya çıkarmaktır. Bu açıdan en farklı sistem tasarımı yeni kuramların ortaya konmasında ve eski kuramların da gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır.

En Benzer ve En Farklı Sistem Tasarımlarının Birlikte Kullanımı

En farklı ve en benzer sistem tasarımlarına yöneltilen ortak bir eleştiri, bu yöntemlerin aynı sonuca varan farklı neden-sonuç zincirlerini dikkate almamasıdır. Daha genelleştirecek olursak, aynı bağımlı değişkene sebep olan farklı bağımsız değişkenler ve neden-sonuç zincirleri olabilir. Bu durum eşsonuçluluk (equifinality) olarak tanımlanır.

En benzer ve en farklı sistem tasarımları aynı araştırmanın değişik safhalarında olmak üzere bir arada da kullanılabilir. Bunun için öncelikle en farklı sistem tasarımına uygun vakalar belirlenir, daha sonra da bu vakalar bağımlı ve bağımsız değişkenin farklılık gösterdiği zaman dilimlerine bölünür. Bu durumda her vakanın kendi içindeki zaman dilimlerinin karşılaştırması en benzer tasarımı, vakaların birbirleriyle karşılaştırılması ise en farklı sistem tasarımını örneklemiş olur.

Eğer araştırmanın amacı, şimdiye kadar sebepleri yeterince incelenmemiş, hakkında fazlaca kuramsal ya da ampirik bulguya dayalı çalışma yapılmamış bir bağımlı ya da bağımsız değişken üzerine en geniş anlamıyla değişik hipotezler üretme, test etme ve kuramsal inşa (theory building) ise en farklı sistem tasarımı böylesi bir keşif çalışmasına müsait bir yöntem olabilir.

Oysa araştırmanın amacı hâlihazırda siyaset bilimi veya uluslararası ilişkiler sahasında üzerinde çok çalışılmış, kuramsal ve ampirik aşama kaydedilmiş bir bağımlı veya bağımsız değişkenin sebepleri veya sonuçlarını araştırarak test etmek ve incelemek ise en benzer sistem tasarımı bu bağımlı veya bağımsız değişkenin izole edilerek daha yoğun olarak incelenmesine olanak sağlar.

Tek Vakalı Analizler: En Olası ve En Az Olası Vakalar

Tek bir özel vakanın derinlemesine araştırılmasının kuramsal ya da kavramsal fayda sağlayacağı durumlarda, tek vakalı analizlere yönelinmiştir. Tek vakalı analizlerin ancak çok özel şartlarda ve ancak karşılaştırmalı vaka analizinden daha fazla yarar sağlayacağı ispat edildiği takdirde kullanılabileceğini vurgulamak gerekir.

Tek vakalı analizlerin bilimsel açıdan tercihe şayan ve meşru   sayılabilmesi   içinde   öncelikle   ele   alınması düşünülen vakanın, tüm benzer vakalar arasındaki karşılaştırmalı yeri tespit edilmelidir. Tek vaka analizinin kuramsal bir fayda sağladığı durumlar vardır. Bu durumların başında “en olası vaka” ve “en az olası vaka” olarak adlandırılan araştırma tasarımları gelmektedir.

En Olası Vaka Analizi

En olası vaka (most likely case) belli bir konuda ele alınan bir kuramın tahminlerinin gerçekleşme ihtimalinin en yüksek olduğu vakanın incelenmesidir. Eğer ele alınan kuramın tahminleri en olası vakada bile gerçekleşmiyorsa, bu durum o kuram için gerçekten çok büyük bir eksikliğe işaret eder ve kuramın inanılırlığı ciddi şekilde zedelenir. En olası vaka, belli bir veri tabanı içerisinde, ilgilenilen bağımsız değişkene sebep olduğu varsayılan bağımlı değişkenin en yüksek olduğu vaka da olabilir.

En Az Olası Vaka Analizi

En olası vaka analizinin tam tersidir. En az olası vaka analizi, belli bir konuda ele alınan bir kuramın tahminlerinin gerçekleşme ihtimalinin en düşük olduğu vakanın incelenmesidir. Eğer böylesi bir vakada bile ilgilenilen kuramın tahminleri gerçekleşiyorsa, o zaman o kuramın analitik gücü konusunda son derece güçlü bir destek bulunmuş olur. Eğer kuram ‘en az olası vaka’da bile doğrulanmışsa, ele alınabilecek tüm vakalarda doğrulanma ihtimali de yüksektir.

Özetlemek gerekirse, en olası ve en az olası vakalar da başlangıçta belirtildiği gibi ancak karşılaştırmalı bir yelpazede tespit edilebilir. Tek vakalı analize yönelecek bilim insanı, incelediği vakanın en olası ya da en az olası vaka olduğunu açıkça ispatlamak zorundadır. En olası ve en az olası vaka analizleri, tek bir vakanın bile, belli koşulları sağladığı sürece, yerleşik kuramları sarsabileceğini ve yeni kuramlara ve kavramsal keşiflere yol açabileceğini göstermektedir.

Tek Vakalı Analizler: Kritik ve Sapkın Vakaların Önemi

Sapkın vaka (deviant case), belli bir nedensellik ilişkisinin işleyişine dair yerleşmiş kuramlar bütününe, bağımlı ve bağımsız değişkenler arasında keşfedilmiş korelasyonlara, ters bir durum arz eden vakadır. Sapkın vakalar var olan hiçbir kuramın açıklayamadığı, yerleşmiş genelgeçer kuramların ve varlığı ispatlanmış ampirik kalıpların öngördüğü modelden belirgin bir şekilde sapmış olan vakalardır.

Tanımı gereği, sapkın vakaların tespiti de ancak karşılaştırmalı bir yelpazede yapılabilir. Tüm  vakaların dağılımı ortaya çıkarıldıktan sonra eğer varsa, herhangi bir vakanın sapkın olup olmadığı tespit edilebilir. Dolayısıyla büyük ölçekli istatistiksel analizler sapkın vakaların tespitinde çok yararlı ve yaygın bir rol oynar. İstatistiki analizdeki dağılımı gözlemleyen araştırmacı, aynı zamanda mevcut dağılımın çok dışında kalan vaka ya da vakaları  da  tespit  etme  imkânına  sahiptir.  Eğer  varsa,

mevcut dağılımın en uzağında kalan vaka ya da vakalar sapkın vaka incelemesine tabi tutulabilir.

Sapkın vaka analizlerinin yanısıra, tek vakalı analizlerin en önemli türlerinden bir tanesi de ‘kritik vaka’ (crucial case) incelemesidir. Kritik vaka, belli bir nedensellik ilişkisinin işleyişine dair yerleşmiş kuramların birçoğu için açıklanması mutlak gerekli olan bir vakadır. Her kuramın, açıklayamadığı veya açıklama iddiasında olmadığı, kapsama alanı dışında bazı vakalar olabilir.

Kritik vakalara uluslararası ilişkiler kuramlarından daha büyük ve önemli örnekler vermek gerekirse Gerçekçilik, Liberalizm ve İnşacılık gibi temel uluslararası ilişkiler kuramlarının tamamı için Birinci ve İkinci Dünya Savaşı birer kritik vakadır.

Kritik vaka kuramsal önemi bakımından en olası ve en az olası vakaların toplamı gibidir çünkü kritik vakayı açıklayabilen kuramın doğruluğu ispatlanmış, açıklayamayan kuramın ise başarısızlığı tescil edilmiş olur. Oysa en olası vakayı açıklayamayan kuramın başarısızlığı tescil edilir ama açıklayabildiği takdirde doğruluğu ispat edilmiş olmaz çünkü  zaten bu vaka o kuram için ‘en olası vaka’dır. Tam tersi olarak, en az olası vakayı ise açıklayabilen kuramın doğruluğu ispatlanmış olur ama açıklayamadığı takdirde başarısızlığına hükmedilemez çünkü tanımı gereği bu vaka o kuram için ‘en az olası vaka’dır.

Vaka İçi Analizler

Vaka içi (within case) analizlerde karşılaştırma mantığı tek bir vakanın kendi içinde uygulanır. Karşılaştırmalı siyasette genellikle her bir ülke bir vaka olarak ele alındığından, vaka içi analizler çoğunlukla bir ülkenin tarihteki değişik dönemlerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi suretiyle yapılmaktadır. Vaka içi analizler ‘en benzer sistem’ tasarımına benzemektedir. Vaka içi analiz yapabilmek için bağımlı değişkenin değerinde önemli bir değişiklik gözlenmiş olması gerekir. Vaka içi analizinde yol gösterici prensip, bağımlı değişkene sebep olduğunu düşündüğümüz etmenlerin dağılımındaki değişikliklere göre bir dönemsel ayırım yapmaktır.

Vaka içi analiz yöntemiyle tek bir vakadan yola çıkarak varılan sonuçların genellenebilir olup olmadığı konusundaki tartışma ve endişeler, bu yöntemin sosyal bilimlere katkısını sınırlayan en önemli etkendir. Eğer vaka içi analiz yapılan, en az olası, en olası, kritik veya sapkın bir vaka ise en azından bu hususiyetinden dolayı varılan sonucun kuramsal değerinin yüksek olacağı varsayılabilir. Vaka analizlerinde en önemli hususlardan biride sorulan soruya uygun ve savunulabilir vakaların seçilmesidir.

Süreç Takibi Yöntemi

Rastlantısal ilişkilerin üstesinden gelerek hakiki neden- sonuç ilişkilerini ortaya çıkarmanın en önemli yollarından birisi vaka analizlerinin başlıca yöntemlerinden olan ‘süreç takibi’ (process tracing) yöntemidir. Süreç takibi, ilgilendiğimiz sonuca (bağımlı değişkene) neden olduğu sanılan bağımsız değişkenlerin adım adım nasıl o sonuca sebep olduğunun izlenmesidir. Süreç takibi, nedensellik sürecindeki neden-sonuç zincirini ve neden-sonuç mekanizmasını ortaya çıkarmakta kullanılır. Süreç takibi, nedensellik hikâyesi (causal story) de denilen ilişkiler zincirini ortaya koymak için gereklidir. Böylesi nedensellik hikâyelerinde sebep ve sonuç arasında pek çok ara değişkenler olabilir, hatta büyük sıklıkla vardır ve bunlar ancak süreç takibi sayesinde ortaya çıkartılabilir.

Süreç takibine  yoğunlaşan araştırmacıların  sıklıkla vurguladıkları gibi, dar anlamda sebebe ve sonuca odaklanmış araştırma yöntemleri hakiki nedensellik zincirini ve mekanizmasını kavrayamazlar. Siyaset biliminde ilgilenilen soru ve sorunların pek çoğu bir nedensellik zincirini ifade etmektedir. Karşılaştırmalı siyaset alanındaki nitel çalışmaların en fazla başvurduğu yöntemdir. Uluslararası ilişkilerde süreç takibi analizine başvuran çalışmalar pek çoktur.

Doğal Deneyler

Doğal deney (natural experiment), siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde pek az rastlanılan ve en benzer sistem analizinin uç noktası olarak tarif edilebilecek bir yöntemdir. Doğal deney, hemen her bakımdan birbirinin aynı olan, zaman ve mekân da dahil olmak üzere aynı çevresel ve bağlamsal etmenler tarafından kuşatılmış, sadece değişken etkisi araştırmanın odağında olan etmen söz konusu olduğunda birbirinden farklılaşan, iki ya da daha fazla vakanın karşılaştırmalı incelenmesidir. Doğal deney, neredeyse laboratuar ortamındakine benzer bir şekilde, tek bir etmenin diğer tüm etmenlerden bağımsız etkisini izole ederek ölçmemize olanak sağlar.

Karşı-Olgusal Akıl Yürütme Deneyleri

Doğal deneylere, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde pek az rastlandığı göz önünde bulundurularak, doğal deneyin kuramsal muadili olarak “karşı olgusal akıl yürütme deneyleri” (counterfactual thought experiments) diye adlandırılan bir yönteme başvurulmaktadır. “Birbirine çok benzeyen iki tarihî vaka bulunamazsa, kontrollü bir karşılaştırma yapabilmek için var olan bir vakayla icat edilen bir vaka eşleştirilir” (George ve Bennett, Case Studies, s.167). Bu yöntemde, gerçek olan bir vakaya, etkisi ölçülmeye çalışılan bağımsız değişken eklenerek veya eğer hâlihazırda varsa, çıkarılarak, karşı olgusal bir vaka icat edilir. Bu manipülasyondan hareketle, icat edilen bu yeni vakada bağımlı değişkenin değerinin nasıl veya ne kadar değişeceği üzerine akıl yürütülür.

Bir bakıma her ciddi siyasal bilimler ve uluslararası ilişkiler çalışması, en azından bir boyutuyla karşı olgusal akıl yürütmeyi gerekli kılar. Çünkü her çalışmada araştırmacı savunduğu tezin bilimsel olduğunu kanıtlayabilmesi için o tezin kendini çürütme yollarını ve olasılıklarını da açıklaması gerekir.

Karşı-olgusal akıl  yürütme deneylerini  kullanırken uyulması gereken koşullar vardır. Bu koşullar şöyle sıralanabilir:

•          Gerçek vakanın nedensellik ilişkisine nispetle karşı olgusal vakanın icat edilmesi gerekmektedir.

•          İcat edilen karşı olgusal vakada değişkenler arasındaki ilişkinin gerçek vakadaki ilişki örgüsüne paralel ve güçlü kurumsal desteğe sahip olmalıdır.

•          Karşı olgusal bir vaka icat edilirken değiştirilen bağımsız değişken eğer varsa diğer bağımsız değişkenlerden özerk olmalıdır.

Karşı olgusal vakaların en önemli faydası, bağımsız değişkenlerden sadece bir tanesinin bağımlı değişken üzerindeki etkisini ölçmektir.

Uygunluk Yöntemi

Nedensellik zincirindeki halkaları oluşturan her bir ayrı nedensellik iddiasının, değişik vakalardaki gerçekliğe uygun olup olmadığı uygunluk yöntemiyle (congruence method) test edilebilir. Uygunluk yönteminde süreç takibine ya da kontrollü karşılaştırma yöntemlerinin ayrıntılı koşullarının herbirini sağlamaya gerek yoktur. Tek bir nedensellik iddiası ele alınır ve tek tek vakaların bu iddianın tahminiyle uygunluk içinde olup olmadığına bakılır. Uygunluk yönteminde nedensellik süreci parçalarına ayrılır ve her bir halkası diğerlerinden izole edilerek incelenir.

Tipolojik  Kuramlar

Tipolojik kuramlar (typological theories) farklı bağımsız değişken kombinasyonlarının her biri için belli bir bağımlı değişkeni öngören kuramlardır. Araştırmacının tipolojik kuramda bütün olasılıkları öngörmesi gerekmektedir.

Tipolojik kuramların ortaya koyduğu böylesi görece muğlak nedensellik örgüleri, daha kesin ve basit nedensellik ilişkileri arayan sosyal bilimciler için pek de tatminkâr açıklamalar ortaya koyamaz. Fakat hangi sebeplerin üst üste gelişinin hangi sonuçlara (patolojinin “sendromları”) sebep olduğunun disiplinli ve muğlaklıktan uzak bir açıklıkla belirtilmesi, bilimsel bir araştırma için yeterli olacaktır. Tipolojik kuramlar da bu amaca hizmet eder.

Vaka Analizlerinin Zaman Boyutu

Sosyal bilimlerde nedensellik ilişkileri için zaman boyutu son derece önemlidir. Fizikte yer çekimi hangi çağda olursa olsun değişmez. Işık hızı zamandan bağımsız olarak sabittir ve değişmez. Oysa sosyal bilimlerde incelenen pek çok bağımlı ve bağımsız değişken ancak içinde bulundukları tarihsel bağlamda anlam ve değer kazanırlar. Zaman boyutunun bu kadar belirleyici oluşunun en önemli sebeplerinden birisi sosyal bilimlerin incelediği süreçlerin ve o süreçlerin aktörü olan birey ve grupların bilen, anlayan, öğrenen, direnen ve evrilen varlıklar olmalarıdır.

Siyaset ve uluslararası ilişkiler alanındaki nedensellik ilişkilerinin mahiyeti zaman boyutu açısından dört kategoride incelenmeyi gerektirmektedir:

1.         Tornado ile sebebin ve sonucun zamansal olarak birbirine çok yakın olduğu olayları kastetmektedir. Bağımsız değişkenin ortaya çıkışından çok kısa süre sonra bağımlı değişken ortaya çıkar.

2.         Göktaşı metaforu ile ifade edilen süreçlerdeyse, sebep (bağımsız değişken) kısa süre zarfında gerçekleşirken, sonucun (bağımlı değişken) ise çok uzun süreler zarfında gerçekleştiği süreçlere işaret eder.

3.         Deprem metaforu ile işaret edilen süreçlerdeyse, sebep (bağımsız değişken) çok uzun süre zarfında gerçekleşirken, sonuç (bağımlı değişken) ise bir depremde olduğu gibi çok kısa sürede ortaya çıkmaktadır.

4.         Küresel           ısınma  metaforu         ile        nedensellik örgülerinde   hem   bağımlı   hem   de   bağımsız değişkenin               incelenmesinde           geniş    zaman dilimlerini ele alan süreç takibi yönteminin gerekeceği aşikârdır.

Sonuç

Vaka analizi yöntemleri kendi içinde çok çeşitlidir. Bu yöntemlerin pek çoğunun süreç takibi analizini gerektirdiği düşünülecek olursa, vaka analizlerinin araştırmacılar için son derece uzun sürelerde ve yoğun çalışmayı, yanı sıra vaka olarak incelenen ülkelerin diline, kültürüne ve sosyal bağlamına hakimiyeti gerektirdiği ortaya çıkar. Niteliksel vaka analizine yönelen araştırmacıların diğer yöntemleri kullanan meslektaşlarından daha uzun ve zor araştırma koşullarını göze almaları gerekebilir. Vaka analizinde önce yanıt aranan soru veya soruların belirlenmesi ve ancak bu sorular ışığında hangi vaka analizi tasarımının seçileceğine karar verilmesi gerekmektedir. Sosyal bilimlerde bilgi birikimi ve kuramsal ilerlemelerin önemli bir kısmı vaka analizi yöntemlerini kullanan araştırmaların sonucu olarak gerçekleşmiştir. Gelecekte de vaka analizlerinin bilimsel gelişmeye katkılarının artarak devam etmesi muhtemeldir.

NİTEL YAKLAŞIM İLE GÖRÜŞME, GÖZLEM VE ODAK GRUP YÖNTEMLERİ, İÇERİK ANALİZİ

Giriş

Nitel alan araştırmaları istatistiksel analizler için gerekli verilerin toplanmasına yönelik araştırma yöntemlerinden farklı gözlemsel metotları içerir. Nitel alan araştırmaları genellikle sayılara indirgenemeyecek nitel veriler elde ederler. Nitel alan araştırmaları sadece bu yönleriyle nicel yöntemlerden ayrılmazlar. Nitel alan araştırmalarının önemli bir özelliği de sadece veri toplamaktan ibaret olmamalarıdır. Bu tip araştırmalarda çoğunlukla önceden hazırlanmış test edilecek hipotezler bulunmamaktadır. Gözlemler ve görüşmeler gibi araçlar vesilesiyle yeni gözlemleri gerektiren geçici sonuçlara varılabilir. Bu bağlamda nitel alan araştırmalarının teori geliştiren bir faaliyet olduğunu söyleyebilmek de mümkündür.

Nitel alan araştırmalarını oluşturan metotlara genel olarak “etnografik metotlar” adı da verilir. Nitel alan araştırmaları en iyi doğal ortamında anlaşılacak olan tavır ve davranışların çalışılmasında kullanılırlar. Nitel araştırmalar aynı zamanda sosyal süreçlerin zaman içinde geçirdiği değişimlerin çalışılmasında da önemli rol oynamaktadır.

Nitel alan araştırmalarında kullanılan yöntemler araştırmanın sorduğu sorulara bağlı olarak farklılık göstermektedir. Bazı araştırma konularında birebir görüşmeler tercih edilirken diğerlerinde katılımcı gözlem ya da odak grupları tercih edilebilir. Bunların bir ya da birkaçı bir arada da kullanılabilir.

Nitel alan araştırmaları gerçekleştirirken göz önünde tutulması gereken bazı temel hususlar vardır:

•          Araştırmaya başlamadan önce araştırma konusu ile ilgili literatürün taranması gerekmektedir.

•          Araştırmacı çalışılacak alana ne şekilde giriş yapacağına karar vermelidir.

•          Alan çalışması yapacak olan sosyal bilimcilerin alanda ırkları, sınıfları, cinsiyetleri, eğitim düzeyleri, milliyetleri ve diğer birtakım özellikleriyle var olduklarının bilincinde olmaları gerekmektedir.

•          Araştırmacı çalışılacak alanda kullanılmakta olan dile hakim olmalıdır.

•          Araştırmacının alan çalışmasının kapsamındaki kişilerle ilk iletişimini ne şekilde kuruyor olduğu da önem taşımaktadır.

•          Araştırmacı araştırma kapsamında görüşeceği kişilere görüşmenin nedeni ve araştırmanın ana hedefi üzerine bilgi vermelidir.

•          Kişilerin isim ve  kimliklerini belirtmemenin mahremiyet ilkesini çiğnememeli, ayrıca kişilerin tanınmasına neden olabilecek dolaylı bilgilerin verilmemesi  gerekmektedir.

Nitel alan araştırmalarının en güçlü yanları tavır, davranış ve söylemlerin çalışılmasında ve sosyal süreçlerin zaman içerisinde uğradıkları değişimlerin gözlemlenmesinde etkili olmalarıdır.

Nitel alan araştırmalarının bir diğer avantajı ise esnek olmalarıdır. Alan araştırmasının tasarımını nicel anket araştırmalarının aksine araştırmanın birçok aşamasında değiştirmek mümkündür. Anket çalışmalarına göre daha az masraflıdır. Bu araştırmaların geçerliliği (vadility) yüksektir. Kapsamlı nitel araştırmalar derinlemesine analizi mümkün kılmakta ve böylece ölçülmekte olan (ya da çalışılmakta olan) konudan uzaklaşılmamaktadır.

Öte yandan nitel alan araştırmalarının en zayıf noktalarından biri güvenirlik (reliability) düzeylerinde sorun görünme ihtimalidir. Başka bir deyişle aynı araştırmanın tekrarlanması durumunda aynı sonuçlara varılıp varılamayacağı nitel alan araştırmalarında tartışmalı bir konudur. Söz konusu araştırmalar derinlemesine oldukları gibi, aynı zamanda oldukça kişisel de olabilirler. Bu duruma literatürde “gözlemcinin çelişkisi” (observer’s paradox) adı verilmektedir.

Nitel alan araştırmalarında verilerin objektif olması beklenemez. Veriler araştırmacının varlığından etkilenirler. Birçok  araştırmacı bu  sorunu “nirengi” (triangulation) yoluyla aşmaya çalışmaktadır. Nirengi prensibi uyarınca nitel bir metot, bir ya da birden fazla nitel ya da nicel metotla bir arada kullanılabilir.

Buna ek olarak araştırmacıların tüm araştırma boyunca kendi ön yargılarının, yaşam deneyimlerinin, statülerinin, güç ve karakterlerinin araştırmanın bulgularını ve yorumlarını nasıl şekillendirdiği konusunda düşünmeleri ve açık olmaları gerekmektedir. Nitel alan araştırmalarındaki bu sürece “dönüşlülük” (reflexivity) adı verilmektedir.

Yukarıda belirtilmiş olan özellikler tüm nitel alan çalışmalarına, yani etnografik yaklaşımlara, ortak zemin teşkil etse de nitel alan çalışmaları kapsamında veri toplama ve veri analizinde kullanılmakta olan farklı metotlar mevcuttur. Bunlardan ilk olarak görüşme ve katılımcı gözlem ele alınacak, daha sonraysa odak grupları tanıtılacaktır.

Görüşme ve Katılımcı Gözlem

Nitel alan çalışmalarının büyük bir kısmı görüşmelerden ve katılımcı gözlemlerden faydalanırlar. Katılımcı gözlem, araştırmacının araştırma konusuna ilişkin belirli bir yer ya da alanda katılabilecek faaliyetlere katılarak olayları gözlemlemesini ve bu gözlemleri yorumlamasını içerir. Katılımcı gözlem, alan araştırmacısının kendi katılımından dolayı bir şeyler öğrenmesi, zaman içinde araştırdığı alandaki kişilerin gündelik hayatının bir parçası haline gelmesi anlamına gelmektedir. Genellikle araştırmacılar katılımcı gözlem yöntemini uzun zaman zarflarında kullanarak, belirli bir alanda aylar, hatta yıllar geçirebilirler.

Katılımcı gözlem kullanılacaksa çok bölgeli alan araştırmalarının (multi-sided field research) daha yararlı olacağı iddia edilmektedir.

Katılımcı gözlemlerin başarılı olması için araştırmacının çalışmanın yapıldığı bölgede konuşulmakta olan dili konuşması, iyi bir dinleyici olması, fazla müdahaleci olmaması, kendi ön yargılarının farkında olması ve insanların gündelik hayatına karışması şart koşullardır.

Son olarak belirtilmesi gereken bir husus ise katılımcı gözlemin olaylar ya da bir kültüre ilişkin formal ve idealize edilmiş anlatılarla pratikte yaşananlar arasındaki farkı gösterebilmekte etkili bir yol olduğudur.

Nitel alan araştırmalarında en sık kullanılan görüşme yöntemi yarı-yapılandırılmış (semi-structured) görüşmelerdir. Bu görüşmeler en basit anlamıyla araştırmacıların alan araştırması kapsamında sağlayacakları bulgulara ulaşmak amacıyla ilgili bireylere soru sormasını ve cevapları kaydetmesini gerektirir.

Nitel alan araştırmalarında ise daha esnek sorular sorulmasına olanak tanıyan yarı-yapılandırılmış görüşmeler tercih edilmektedir. Bu bağlamda her görüşmeden sonra sorular tekrar elden geçirilerek araştırma esnasında tekrar tasarlanabilir ya da görüşme esnasında verilen bir cevap önceden hazırlanmamış yeni soruları da beraberinde getirebilir.

Araştırılan konuyla ilgili bilgiler derinleşip genişledikçe, her görüşme bir öncekinin üzerine inşa edilir.

Nitel görüşmelerin çoğu görüşülen kişilerin birden fazla durumlarda kendileriyle çelişkiye düşebileceğini, kendilerini araştırmacıya daha farklı yansıtmak isteyebileceklerini dikkate alırlar.

Nitel yaklaşımlarda söylemsel tutarsızlıklar görüşülen kişilerin kültürel kimliklerinin bir parçası olarak ele alınırlar. Bu değişkenliğin ve tutarsızlığın kendisi başlı başına bir veri olarak değerlendirilir.

Görüşmenin genel hatlarıyla tasarlanmasının akabinde görüşmeler gerçekleştirilir. Görüşme esnasında sorular sorulmalı, cevaplar dikkatlice dinlenmeli, cevabın anlamı araştırmanın amacı göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli ve verilen cevap kapsamında daha derin bir bilgiye ulaşmak için başka bir soru tasarlanmalıdır. Bu nedenle nitel görüşmelerde araştırmacının iyi bir dinleyici olmasının yanı sıra aynı zaman zarfında iyi düşünebilmesi ve konuşabilmesi de gerekmektedir.

Görüşme esnasında ve görüşmenin bitimi takiben görüşmeye ilişkin detaylı notlar alınması büyük önem taşımaktadır. Görüşmelerde kayıt cihazı bulunması önemlidir. Özellikle görüşmelerin analizi dilsel ya da söylemsel bir çerçevede yapılacaksa (konuşma analizi, söylem analizi gibi) konuşmada kullanılan birebir kelimelerin, sessizliklerin, dönüşlerin kayda geçirilmesi şarttır. Kaydedilen konuşmanın yanı sıra araştırmacının kendi aldığı notlarda ampirik gözlemlerini ve bu gözlemlere ilişkin yorumlarını belirtmesi de faydalı olacaktır.

Görüşmelerin sonrasında görüşme kayıtlarının yazıya geçirilmesi aşaması başlar. Deşifre edilen görüşme kayıtlarının ve araştırmacının görüşme boyunca tuttuğu notların çalışmanın amacı kapsamındaki anlamları değerlendirilerek analizi yapılır.

En son aşama ise araştırma sonuçlarının derlenerek diğerlerine aktarılmasıdır. Gerek analiz gerek yazım aşamasında tekrarlayan ve farklılaşan temalara, bu bağlamda alıntı yapılabilecek parçalara yoğunlaşılır.

Odak Grupları

Odak grupları yakın zamanda sosyal bilimlerdeki nitel yaklaşımlarda çokça tercih edilmekte olan bir metottur. Odak grupları en sık olarak araştırmacıların kolektif ya da bireysel fikirleri araştırdığı ya da araştırılmakta olan fikirlerin ve inançların ne derece sabit ya da değişime açık olduğunun sorgulandığı durumlarda kullanılmaktadır. Bu yaklaşım, özellikle çalışılan konu hakkında sahip olunan bilginin az olduğu, dolayısıyla da anketin planlanmasının zor olduğu durumlarda gerçekleşir. Odak grupları aynı zamanda etnografik yöntemleri benimseyen çalışmalarda birebir görüşmelerle birlikte de kullanılabilir.

Odak grupları aracılığıyla araştırmacılar birkaç kişiyi sistematik olarak ve aynı anda sorgulama imkânı bulurlar. Odak grupları aracılığıyla grup iletişimi ve etkileşimi veri sağlanmasına yol açmaktadır.

Bu grupları araştırmacı ya da araştırmacının atadığı kişi(ler) moderatör olarak yönetir. Moderatörün esas görevi tartışma konularını ortaya sunmak ve tartışma sürecinin yönünü belirleyerek kolaylaştırmaktır. Moderatör, kendi görüşlerini ön plana almamalıdır. Öncelikle odak grubundaki katılımcıları dinlemeli ve tartışmaların araştırılan konuya odaklı kalmasını sağlamalıdır. Odak gruplarının temel amacı moderatörün asgari düzeyde müdahalesiyle rahat bir ortamda yapılmalarıdır. Ancak moderatörler tartışmaya sıkça müdahale etme durumunda kalabilirler. Bu müdahaleler kişileri sorgulamadan kabullendikleri gerçeklikleri ve tutarsızlıkları tartışmaları için, teşvik etmek için ve grup içi iletişim dinamiklerinde denge gözetme durumunda yapılabilir.

Odak gruplarındaki katılımcılar sadece grubun moderatörüyle değil, moderatörün belirlediği konular ya da tartışmaların öne çıkardığı hususlar çerçevesinde birbirleriyle de etkileşime girmek durumundadır.  Odak gruplarının ideal katılımcı sayısı altı ila sekiz arasında olmalıdır. Odak gruplarında grupları oluşturan katılımcılar tartışılacak konuya ilişkin özellikleri temel alınarak seçilirler. Dikkate alınan katılımcı özellikleri genellikle cinsiyet, etnik köken, din, yaş ya da paylaşılan ortak deneyimlerdir. Belli bir işyerinin çalışanları, aile grupları, sosyal gruplar hatta arkadaş grupları bile odak gruplarında katılımcı olabilir.

Odak gruplarında tartışmaların çerçevesinin doğru çizilmesi  büyük  önem  taşımaktadır.  Moderatörün  öne çıkartacağı konular, araştırmanın kavramsal çerçevesinden ve tasarımından  hareketle  belirlenir. Ana  sorgulama alanlarının belirlenmesinden sonra bu alanlara özgü farklı sorular oluşturularak katılımcılara moderatör tarafından sorulur. Moderatörün sorduğu sorular grubun belirli bir konuya ilgisini ve grup içinde o konuya ilişkin iletişimi sağlayan “odaklanma egzersizleri” olarak değerlendirilebilir.

Bir odak grubu toplantısının en fazla doksan dakikada tamamlanması beklenmektedir. Odak gruplarındaki tartışmaların kayıt cihazıyla kayda alınması gerekmektedir, aksi takdirde verilerin zenginliği kaybedilecektir. Bir saatlik bir odak grubu tartışmasının deşifre edilmesi yaklaşık sekiz saat alabilir ve  yüzden fazla sayfayı kapsayabilir. Akademik çalışmalarda kullanılan odak gruplarının en temel özelliği, akademik araştırmalarda kayıtların deşifre edilerek sistematik analizinin yapılmasıdır. Deşifre sürecini takiben verilerin kodlanarak analize uygun hâle getirilmesi gerekmektedir. Böylece belirli bir temaya, konuya ya da hipoteze ilişkin tüm veriler bir araya toplanır.

Bazı bilgisayar programları (örneğin Ethnograph) araştırmacının atadığı kodları temel alarak verilerin kaydını ve erişimini kolaylaştırır. Belirli bir koda ilişkin bütün metinlerin kolaylıkla bulunmasını sağlar. Odak grubu metinlerinin analizi konuşma analizi ya da söylem analizi gibi farklı metotlar kullanılarak yapılabilir.

Odak gruplarının en önemli avantajları esnek olmaları, çabuk sonuç vermeleri, masraflı olmamaları ve geçerliklerinin yüksek olmasıdır. Bazı zorlukları da mevcuttur. Araştırmacının kontrolünün birebir görüşmelerden daha az olması, grup içi farklılıkların idaresinde sorunlar yaşanabilmesi ve grupları oluşturma süreçlerinin zor olabilmesi bunlardan bazılarıdır.

İçerik Analizi

İçerik analizi metinlerden çıkarım yapılmasını sağlayan prosedürlerin geliştirilmesine ilişkin bir metottur. İçerik analizi, iletişimde sembollerin nasıl kullanıldığı ve iletişime ne çeşit anlamlar yüklendiğine ışık tutmaktadır.

İçerik analizi özellikle iletişim çalışmalarında kullanılmış ve kimin, kime, neyi ve hangi etkiyle söylediği soruları üzerine yoğunlaşmıştır. İletişimden anlam çıkarma odaklı araştırma sorularında içerik analizi kullanmak anlamlı olabilir. Araştırma sorusunun ve kullanılacak metodun belirlenmesini takiben incelenecek malzemeler seçilir.

Yapılan içerik analizleri nitel ya da nicel olabilir. Örneğin araştırmadaki odak noktası liderlerin belirli bazı özelliklere ne derece sahip oldukları konusu ise, nicel içerik analizi daha uygun olacaktır. İçerik analizleri çoğunlukla nicel olsalar da, nitel çalışmalar da mevcuttur.

Nitel içerik analizleri özellikle incelenen malzemelerin belirli bağlam ve durumlarda ne anlama geldiklerinin araştırıldığı, söylenmeyenlere söylenenler kadar önem atfedildiği durumlarda tercih edilebilir.

Nicel içerik analizlerini üç ana gruba ayırmak mümkündür:

•          Bunlardan ilki, metinlerdeki belirli kelimelerin ya da           ifadelerin sıklığına odaklanan “sıklık analizi”dir (frequency analysis).

•          Bir diğer nicel içerik analizi ise “koşulluluk analizi” (contingency analysis) olarak bilinir. Bu tip analizde belirli kelimelerin, ifadelerin ya da temaların bir arada görüldüğü durumlara odaklanılır.

•          Son nicel içerik analizi türü ise “değerlendirmeli ifade analizi”dir (evaluative assertion analysis). Bu            tip analizler söylenilenlerin kuvvetine odaklanır.

İnsana ilişkin tüm çalışmalarda olduğu gibi iletişimin çalışıldığı durumlarda da araştırılmak istenen hususun tümünü direkt olarak gözlemlemek çoğunlukla mümkün olmadığından örneklem almak gerekmektedir. Ancak örneklem aşamasına geçilmeden önce araştırmanın analiz biriminin (unit of analysis) belirlenmesi gerekmektedir. Analiz birimi, önceki bölümlerden de hatırlanabileceği gibi, araştırmacının hakkında tanımlayıcı ve açıklayıcı ifadelerde bulunduğu birimlerdir. Ancak örneklem alımı analiz birimine ulaşıldığında sona ermek durumunda değildir. Her analiz birimi için alt örneklem (subsample) seçilebilir.

Bazı nicel içerik analizi kullanılmakta olan çalışmalarda bilinen örnekleme tekniklerinin hepsini kullanmak gerekir. Analiz biriminin belirlenmesini ve örneklemin seçilmesini takiben içerik analizinde kodlama süreci başlar. Nicel içerik analizinde kodlama, ham verinin bilgisayar yoluyla analizini mümkün kılacak şekilde standardize edilmesi sürecine verilen addır.

İçerik analizi esasen bir kodlama işlemidir. İçerik analizinde sözel ya da yazılı iletişim yolları belirli bir kavramsal çerçeve uyarınca kodlanarak sınıflandırılır. Nicel içerik analizlerinde kodlamanın sayısal olması gerekmektedir. Belirgin içeriğin analizine odaklanan bazı araştırmalarda bir metindeki belirli bir tutumu ya da tutumları anlamaya yönelik olarak farklı kodlama kategorileri geliştirilebilir. Bazı araştırma sorularında ise iletişimin arkasındaki anlamlara bakılır. Buna “gizli içerik” (latent content) adı verilmektedir.

Diğer tüm metotlarda olduğu gibi içerik analizinin de güçlü ve zayıf yanları vardır. İçerik analizinin en büyük avantajı zaman ve para açısından masraflı olmamasıdır. Büyük bir araştırma kadrosu gerektirmez, bir üniversite öğrencisi tarafından bile yapılabilir. İçerik analizinde hataların düzeltilmesi de daha kolaydır. İçerik analizi aynı zamanda uzun zaman aralıklarında gerçekleşen süreçlerin çalışılmasına da izin vermesi açısından avantajlıdır. İçerik analizinin en zayıf noktalarından biri kayıtlı iletişimle sınırlı kalmasıdır. İçerik analizinde de güvenirlik ve geçerlik konuları büyük önem taşımakta ve bazı durumlarda sıkıntılar doğurabilmektedir.

NİCEL YAKLAŞIM İLE GÖRÜŞME TEMELLİ SAHA ÇALIŞMALARI: ANKET ÇALIŞMALARINA GİRİŞ

Giriş

Nicel veri elbette sadece anket çalışmalarıyla toplanmaz. Uluslararası ilişkilerde çatışmalar hakkında ayrıntılı nicel veri toplama çalışmaları süregelmektedir.

Kamuoyu yoklamaları ya da kısaca anket çalışmaları diyebileceğimiz çalışmalara Türkiye’de gösterilen ilgi son yıllarda hızla artmaktadır.

Temel olarak kamuoyu araştırması ya da anket çalışmalarından anlaşılan kişilere sorulan sorular temelinde sistematik bilgi toplanmasına karşılık gelir.

Kamuoyunun değişik konularda politika tercihleri, beklentileri ve değerlendirmeleri tipik olarak değişik ortamlarda yürütülen anket çalışmalarıyla tespit edilmektedir. Uluslararası ilişkilerde politika tercihleri de git gide artan bir sıklıkta geniş halk kitlelerinin tercihleriyle de ilişkilendirilmektedir.

Kamuoyu ve Akademik Çevrelerin Türkiye’de Anket Çalışmalarına Bakışı

Türkiye’de, yapılan araştırmaların büyük bir bölümü yüz yüze yapılan görüşmelerle yürütülmektedir. Ancak, günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler ve daha düşük maliyetlerden dolayı telefon ve internet üzerinden yapılan çalışmalarda da hızlı bir artış gözlemlenmektedir.

Örneklem tekniklerinin yanlış ve eksik kullanımı, örneklem pratiğinde kamuoyunun yanlış anlamalarına sebep olabilmektedir. Türkiye’de hangi tür soruların nasıl dile getireceği bilinmemesinden dolayı anket çalışmalarına eleştiriler söz konusudur.

Bilimsel Araştırma Alanı olarak Kamuoyu/Anket Çalışmaları

Kamuoyu araştırmaları ve Anket çalışmaları;

•          Kamuoyu/Anket Araştırmalarının Amaçları,

•          Soru Sorma Tekniklerindeki Gelişmeler,

•          Örneklem Teknolojisindeki Gelişmeler ve

•          Veri Toplama Tekniklerindeki Gelişmeler

şeklinde tasnif edilmektedir.

Kamuoyu/Anket Araştırmalarının Amaçları

Nüfus sayımları, sosyal sorunlarının  doğasını anlamak, “sokaktaki insanlarının” görüşünü anlamak, ürün pazarlaması, tüketici tutum ve tercihleri, siyasi tercihler ve siyasi partileri belirlemek, sosyal dinamikleri belirlemek ve hipotezleri test etmek amacıyla kamuoyu ve anket çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu iktisadi hayat bağlamında çeşitli araştırmalar gerçekleştirmektedir.

Soru Sorma Tekniklerindeki Gelişmeler

Bireyler tarafından  içselleştirilen  ve doğrudan gözleme imkân vermeyen öznel durumların ölçümüne duyulan ilgi, soru sorma tekniklerini besleyen en önemli etmendir. Bununla birlikte ortaya çıkan bulgular soruların ifade ediliş   biçimlerinde   ufak   değişikliklerin   elde   edilen

sonuçlarda önemli farklılıklar yarattığını gösterince soruları ifade etme üzerine daha dikkatli eğilmeye başladılar.

Örneklem Teknolojisindeki Gelişmeler

20.       yüzyılda tarımsal ürün mahsulüyle ilgili yapılan çalışmalarda alan olasılığı örneklem tekniği geliştirilmiştir. Bu teknik örnekleme dâhil edilmek istenilen hedef kitleye dâhil olan tüm kişilerin  bir listesinin oluşturulması gereği olmadan da çalışabilecek şekle indirgenebilmiştir. Bu temelde rastsal bir tekniğe dayanmaktadır.

Veri Toplama Tekniklerindeki Gelişmeler

Anket çalışmalarının başlangıcında bilgi toplama tekniklerinin temelinde olabildiğince çok kişiyle görüşme yatmaktaydı. Ancak bu durum gerek maddi gerekse zamansal bir takım sorunlar yaratmaktaydı.

Ayrıca geçmişte posta sistemindeki aksaklıklar, güvenilir veri toplamayı engellemekteydi. Daha sora gerek telefon servis hizmetlerinin genişlemesi gerekse de cep telefonu hizmetlerindeki artış veri toplamayı kolaylaştırdı. Ancak bu seferde bireyleri rahatsız etmekle ilgili yasal kısıtlar meydana geldi.

Son yıllarda internetin yaygınlaşması ve kişisel bilgisayardaki artış veri toplama tekniklerindeki en önemli gelişmelerdendir.

Veri Çözümlemesi ve Deneysel Çalışmalar

Anket çalışmalarının çözümlenmesinde tabüler çözümleme teknikleri olarak başlamış ve daha sonra kompüter teknolojisiyle birlikte “en yüksek olasılık kestirmesi” geniş kitlelere yayılmıştır.

Ayrıca istatistiği tekniklerde yaşanan gelişmeler eksik cevap verme nedeniyle yaşanan sorunların tamir edilmesini sağlamıştır.

Hipotezlerin sınanmasında ve pazar araştırmalarında veri çözümlemesinden sıklıkla yararlanılmaktadır.

Anket Çalışmalarının Kurgulanması

Tüm veri toplama süreci kavramsallaştırma ve ölçüm alanında verilen karar ile başlar. Bu kavramların hangi düzeyde ölçüleceğine ilişkin dair vereceğimiz kararlar daha sonra bu tür verilerle ne tür çözümlemeler yapabileceğimizi de belirleyeceğinden son derece önemlidir. Bu bağlamda veri toplama sürecine başlamadan önce araştırmanın kuramsal temellerini ve nedenselliklerini ortaya çıkarmak son derece önemlidir.

Portföy yönetimi ise işletmelerin belli stratejik hedeflerine ulaşmasını sağlamak üzere yürütülen programlar, projeler ve diğer faaliyetlerin yönetimi anlamını taşımaktadır.

Açık ve Kapalı Uçlu Sorular

Nicel araştırmalarının çoğu kapalı uçlu sorulardan oluşmaktadır. Kapalı uçlu sorularda görüşülen kişilerin cevapları araştırmacı tarafından verilmiş birkaç seçenek ile sınırlandırılmıştır.

Açık uçlu sorularda cevaplar görüşülen kişinin dile getirdiği şekilde alınır ve sorunun anlaşılıp cevapların dile getirilmesinde kişiden kişiye olabilecek farklılaşmalar olduğu gibi cevaba yansıtılır.

Kapalı Uçlu Sorularda Bazı Sorunlu Alanlar

Bu tarz cevaplarda kimi zaman verilen seçenekler arasında seçim yapamayan denekler herhangi bir cevabı kafadan atarak ya da rastsal bir şekilde seçebilmektedir. Bu durum araştırmacı tarafından yanlış yorumlar yapmaya neden olacaktır.

Ayrıca kapalı uçlu soruların bilgisayara girişi sırasında da bir takım hatalar yapılabilmektedir.

Kapalı uçlu sorularda dikkat edilmesi gereken hususlar şöyle sıralanabilir:

•          Soru cetvelinin iyi kurgulanması gerekmektedir.

•          Seçeneklerin   birbirleriyle   örtüşmüyor   olması gerekmektedir.

•          Daha   önce    kullanılmış      soru     formatlarının kullanılmasında fayda vardır.

•          Her bir seçeneğe ayrı bir mantıklı numerik değer verilmesi gerekir.

•          Cevap kategorilerinin sıralamasına dikkat etmek gerekir.

•          Bazı  sorularda  birden  çok  cevap  ve  hatta  bu cevapların da bir sıralaması alınmaya çalışılır.

Soruların Dillendirilmesinde Dikkat İzlenecek Ana Prensipler

Prensipler kısaca şöyle özetlenebilir:

•          Soruları dile getirirken deneklerin ne düzeyde bir lisan hâkimiyeti ve konumuna dair bilgisi vardır.

•          Sorular kısa, basit ve anlaşılır olmalıdır.

•          Teknik kelime ve bilgilerden kaçınılmalıdır.

Soru Cetvelinin Ön Testleri (Pre-Test) ve Bilişsel (Cognitive)  Görüşmeler

Araştırmacının sorularını hedef kitledeki farklı grupları ufak gruplar halinde de olsa yansıtan bir küçük örneklem ile görüşerek küçük ölçekli bir deneme yapmasıdır.

Bu küçük ölçekli sınamalarda öncelikle soruların anlaşılırlığına bakılır.

Böyle bir ön sınama çalışması genelde 40-80 arası görüşme ile yürütülür.

Bilişsel görüşmeler (cognitive interviews) ile kastedilen ön sınama ile yapılan çalışmanın temel fikri üzerine daha geniş bir sorgulamaya gidilmesidir.

Açık Olmayan ve Çok Anlamlı Sorular

Özellikle burada sorularla ilgili belirsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Soruların net olmadığı zamanlarda katılımcılar    soruları    cevaplamaktan    kaçınacaklardır.

Bunun yanında, sorunun ne atlatmak istediğini anlamayacaklardır. Böyle durumlarda bazen parantez içinde kelimeyi ve/ya cümleyi açıklamak yerinde olacaktır.

Yönlendirici Sorular

Sorunun soruluş biçimi veya dillendiriliş şekli alınan cevapların dağılımının değişebilmesi soruları ifade ederken dikkat edilmesi gereken bir başka husustur.

Özellikle soruların anlaşılması için yapılan açıklamalar soruları verilen cevapları bir yöne doğru yönlendirilmesine neden olabilmektedir.

Saha Görüşmeler Yoluyla Veri Toplanması

Değişik şekillerde hazırlanıp kullanılan soru cetvellerinin çalışma süresince çeşitli veri toplanma süreçlerine sokulmaktadır. Bu süreçler kapsamında yapılan çalışmalar genel olarak şu başlıklar altında toplanabilir:

•          Kişilerin Kendi Kendilerine Verdikleri Cevaplar

•          Telefonla Yürütülen Çalışmalar

•          Yüz Yüze Görüşmelerle Yürütülen Çalışmalar

Kamuoyu/Anket Çalışmalarının Sınırları ve Güçlü Yönleri

Kamuoyu/anket çalışmaları değerlendirilirken örneklem teknolojisindeki gelişmelerin sağlamış olduğu avantajlarla başlamak yerinde olur.

Pratik olarak hakkında bilgi elde etmenin çok güç olduğu pek çok hedef kitle hakkında pratik bir şekilde bilgi elde etmek kamuoyu/anket çalışmalarıyla mümkün olmaktadır.

Pek çok kamu siyasası açısından önemli değerlendirmenin yapılması anket çalışmaları sayesinde olmaktadır. Ancak bu tür anketler bireylerin tutumları üzerinden değerlendirme yaptıkları için değişken ve sorunlu olduğu da unutulmamalıdır.

NİCEL VERİ ANALİZİ VE RAPORLAMA

Giriş

Veri toplamaya başlarken kendimize koymuş olduğumuz ana amaçlarımıza geri dönmemiz ve bu amaçları nicel veri raporlamakta temel kılavuz olarak kullanmamız gerekmektedir.

Günümüzde araştırma sonuçlarının internet siteleri üzerinden pek çok değişik makale ve hatta kitaba erişim bağlantısı verilerek paylaşıldığı gibi dinamik veri analizi yapma olanağı ile de desteklendiğini görmekteyiz. Bilimsel yazının paylaşıma sunulduğu en “değerli” mecralar iki taraflı kör hakemlik sürecinden geçirilmiş makale ve kitaplardır.

Ancak bazı alanlarda bu tür çift taraflı bir “kör” değerlendirmenin zor ya da olanaksız olduğu düşünülebilir. Zaten ufak bir grup olan uzman kadro birbirinin ilgi ve araştırma alanları ve hatta yazma sitilini dahi gayet iyi bilir ve bu yüzden yazarın kimliğinin gizlenmesi hemen hemen olanaksızdır. Bu tür ufak grupların oluşturduğu alanların dergileri de genelde dar bir okur çevresine ulaşır.

Her makale öncelikle işlenilen konunun kuramsal, görgül vb. yönlerden önemi ve bu yönlerden ana amaçlarının kısaca ortaya konduğu bir giriş ile başlamalıdır. Ardından çalışmaya temel oluşturan yazın gayet disiplinli ve amaca uygun şekilde ortaya konmalıdır. Bu yazın taramasında amaç konuyla ilgili ne kadar çok yayın olduğunu ve yazarların bunlar arasından ne kadarını okumuş ve kullanmış olduğunu göstermek değildir. Sadece bir yazının tüm detaylarıyla ortaya konulması amaçlanan makale ve kitaplar haricinde böyle bir yazın taraması hiçbir zaman yapılmaz. Asıl amaçlanan ayrıntılı bir analiz öncesinde konuyu ana hatlarıyla ön plana çıkarmak ve daha da önemlisi takip eden analize neden ihtiyaç olduğunu gösterecek ve yazındaki eksiklikleri öne çıkaracak bir tarama yapmaktır.

Ayrıca her çalışmanın yöntemsel özellikleri detaylı bir şekilde ortaya koyulmalıdır. Bu bazen farklı bir başlık altında aktarılabileceği gibi bazen de ilgili diğer başlıklar altında okuyucuya izah edilir.

Bilimsel çalışmalarda en geniş yer genelde en son analiz teknikleriyle elde edilen bulguların sunumu ve bunların tartışılmasına ayrılır. Bulguların tartışılması deyince ne kast edildiğinin üzerinde durmak gerekir. Burada kast edilen analiz tekniğine hâkim herkesin okuyabileceği bir takım tabloları bir de yazar olarak tekrar edip okura sunmak değildir. Sonuç olarak yazardan beklenen “bir artı bir iki eder” türünden bir analiz okuması değil bu elde edilen “iki” sonucunun mevcut yazın içerisinde nasıl yorumlanması  gerektiğidir.

Betimsel Nicel Veri Analizi

Nicel veri analizlerine genelde bir frekans tablosuyla başlanır.

Her grafik mutlaka bir başlık ile birlikte okura sunulmalıdır.  Bu  başlık  daima  içerdiği  veri  hakkında

kısaca bilgi vermeli ve metin içerisinde takibi kolaylaştıracak şekilde numaralanmalıdır. Aynı prensibi tablolar için de izlemek en doğrusudur. Herhangi bir başlığın bir özet olduğu unutulmamalı ancak gereksiz yere teknik terminoloji de kullanmaktan kaçınılmalıdır. Yani eğer bir tablo istatistiki bir nedensellik analizi sunuyorsa burada ön plana çıkarılması  beklenen bu nedenselliğin hangi değişkenler arasında yoklandığıdır. Yoksa bu yoklamada hangi tekniğin kullanıldığı değil. Verilerin resmedilmesinde verideki bilgi ön plana çıkarılmalı ve bu bilginin istenilen özelliğinin yanlışsız bir şekilde yansıtılmasına özen gösterilmelidir.

Raporlama öncesinde basit  resimleme teknikleri kullanılarak verinin “temizlenmesi” ve ileri çözümlemeler için de bir temel oluşturulabilir. Bunu yaparken değişkenin dağılımını resmettiğimizde örneğin olağandışı gözlemlerin olup olmadığı önemli bir gözlem olacaktır. Olağandışılıktan kasıt bir yanlış veri girişi olabileceği gibi girişi doğru da olsa genel eğilimlerden çok farklı birkaç izole gözlem de olabilir. Bunlar dağılım resmedildiğinde açıkça gözlenebileceklerdir. Keza dağılımda gözlemlerin tek bir değer etrafında mı yoğunlaştığı yoksa farklı birkaç değer etrafında mı yoğunlaştığı en rahat dağılımın resmedilmesiyle   gözlenebilecektir.

Verilerin resmedilmesinde ve daha sonraki veri çözümlemelerinde ana amaçların başlığında eldeki çok sayıda gözlemi en basit şekilde özetleyen bir kestirme gösterge  bulabilmektir.

Merkezi Eğilim Ölçütleri

Ortalamalar bir dağılımdaki merkezi eğilimin ne olduğunu özetlemeye ya da bu dağılımlardan tipik bir gözlemin ne olacağına dair bir kestirmedir.

Frekans dağılımları sonsuz değişik şekilde olabilir. Bu açıdan karşı karşıya kalınan bir dağılımın şekli birkaç standart dağılıma referans ile daha rahat betimlenebilir.

Simetrik dağılımlar ile asimetrik dağılımları da birbirinden ayırt etmek gerekir. Simetrik olmayan bir dağılıma baktığımızda ilk akla gelen ağırlıklı gözlemlerin ne yönde oluştuğu ya da aşırı uç gözlemlerin ne yöne doğru kaydığıdır. Simetrik bir dağılımda bir orta noktanın sağında ve solunda aynı şekilde değer dağılımları görülür.

Dağılımların merkezî eğiliminin ne olduğu konusunda birkaç ölçüt kullanılabilir. Bunların en yaygın kullanımı olanı basit aritmetik ortalamadır.

Aritmetik ortalamalarda eğer dağılım simetrik değilse uç gözlemler ortalama değeri çok etkileyecektir. Bunu en çabuk şu örnekle görebiliriz. Farz edelim ki 10 kişilik bir grupta herkesin cebinde birer lirası var. Bu grupta cepte ortalama herkes için bir lira olacaktır. On birinci kişi cebinde 100 lira ile gruba katılınca grubun cebinde toplam 110 lira olacak ve grup ortalaması da bir liradan 10 liraya çıkıverecektir. Ortalama gelir hesaplarında hep bu tür bir uç gözlemin ortalamayı kuyruğunun ucuna doğru çektiğini görürüz. Böyle kuyruklu dağılımlarda ortalamanın yanıltıcı sonuçlar vereceği de açıktır.

Bazen ortalamalar hiç de temsil gücü olmayan büyüklüklere karşılık gelebilir. Örneğin ortalama el ya da kol sayısı hesap ettiğimizde bu ortalama her zaman ikiden az da olsa ufak çıkacaktır. Açıktır ki bazı insanlar ellerini ya da kollarını kaybedebilirler. Bu uzuvlarını kaybetmiş kişilerin sayısı ne kadar küçük olursa olsun tüm toplum için uzuv ortalamayı ikinin altına çekeceklerdir.

Sağa doğru kuyruklanmış dağılımlarda ortalama sağ uca kayarken ortanca gerek aritmetik ortalamadan gerekse de en sık gözlenilen değerden daha küçük kalmaktadır. Sola doğru kuyruklanmış dağılımlarda ise aritmetik ortalama sol uca kayarken ortanca en sık gözlenilen değer ve aritmetik ortalamanın arasında yer alır.

Dağılım Ölçütleri

Herhangi bir gözlem dağılımının en tipik değerinden ne kadar yukarıda ya da aşağıda olduğunu belirleyebilmek için bir dağılım ölçütü geliştirmemiz gerekir.

Herhangi bir değişkenin ortalama değerini bilmek çoğu zaman pek bir anlam ifade etmez. Çünkü ortalama dışındaki gözlemlerin ne kadar “tipik” olduğunu sadece bu ortalama değere bakarak bilmek mümkün olmayacaktır. Bunu anlamak için eldeki verilerin ne derece toplu ya da yaygın bir şekilde dağılmış olduklarını da bilmemiz gerekir. Bu bilgiye  ulaşmak için yine  birkaç ölçüt kullanılabilir. Bu ölçütlerden birinci ve en basit olanı aralık (range) değeridir. Aralık değeri değişkenin en büyük ile en küçük gözlem değeri arasındaki farktır.

Aralık ölçütünün olağan dışı uç gözlemlere karşı çok hassas olduğu bilinmektedir. Uç gözlemlerin bu yanıltıcı etkisinden kurtulmak amacıyla değişken dağılımlarının üst ve alt uçları dışarıda bırakılarak bir aralık hesaplanabilir.

Standart Sapma ve Varyans

Aritmetik ortalamadan sapmaları hesaplandıktan sonra bunların ortalaması hesaplanabilir. Ancak aritmetik ortalamanın mantığını hatırlarsak böyle bir hesabın her zaman sıfır vereceğini görürüz.: Bunun yerine her dağılım değerinin ortalamadan sapmasının karelerinin toplamı temelinde aşağıdaki varyans (s2) hesaplaması elde edilir:

1 dağılım gözlemlerinin kullanıldığı bütün ölçümlerde olduğu gibi burada da olağandışı gözlemler varyans üzerinde büyük etki yaratacaklardır. Bir dağılımdaki herhangi bir gözlemin nasıl yorumlanması gerektiği bu gözlemin içinden geldiği dağılımdaki göreceli konumuna bağlıdır.

Normal dağılım ortalama ve standart sapma tarafından şekli belirlenen matematiksel bir formüle bağlıdır. Her değişik ortalama ve standart sapma farklı normal eğriler verir. Normal dağılım aslında gerçek dünyada hiç gözlenmeyen bir soyut matematiksel dağılımı verir. Normal dağılım hiçbir zaman X aksına değmez. Yani ortalamadan ne kadar yukarıda (ya da aşağıda) bir değer gözlenirse her zaman bu değerden daha yukarıda (ya da aşağıda) bir değer gözlenebilir.

Tablo Verilerinin Çözümlemesi

Frekans dağılımlarını göstermek amacıyla oluşturulan tablolarda tek değişkenin almakta olduğu değişik değerlerin ne yoğunlukta dağıldığı gösterilir.

İki değişken arasında bir ilişki olduğu tespit edildiği zaman akla iki ek soru gelir. Birincisi bu ilişkinin yönüdür. İkincisi ise bu ilişkinin ne derece yüksek derecede bir ilişki olduğudur. İki değişken arasında bir ilişki olduğu tespit edildikten sonra bağımlı değişkenin başka açıklayıcıları olup olmadığını merak ederiz. Bu soru doğrudan ilk aşamada bağımsız değişkenle bağımlı değişken arasında gözlenen ilişkinin aslında bir başka değişkenin bağımsız değişkenle olan ilişkisinin bir yansıması olup olmadığına ya da eldeki bir bağımsız değişken dışında ve ondan bağımsız olarak başka değişkenlerin de ilgilendiğimiz bağımlı değişkenle çoklu ilişki örüntüleri gösterip göstermediğine bizi götürür.

İlişkilerin derecelerinin ölçülmesi eldeki değişkenlerin hangi düzeyde ölçüldüğüyle yakından ilgilidir. İsimlendirme (nominal) düzeyinde ölçülen değişkenler arasındaki ilişkilerin derecesi ile sıralama (ordinal) düzeyinde ölçülen değişkenlerin arasındaki ilişkinin derecesini ölçmek farklı yaklaşımlar gerektirecektir.

Regresyon Modeli

Regresyon analizi doğrusal bir denklem kestirerek bu çetrefil verileri özetler. Doğrusal bir denklem eğer iki gözlemimiz olsaydı, yani elimizde sadece örneğin üçüncü

𝑆!  =

𝑁

𝑋! − 𝑋!

(Zeynep) ve beşinci (Ömer) boyanmış gözlemler olsaydı

Standart sapma (s) hesaplanması ise varyansın karekökü alınarak yapılır:

𝑠=     𝑠!

Standart sapmanın mantığını takip edersek ortalamadan

sapmaların çok olduğu zaman yüksek standart sapma, az olduğu zaman da düşük sapma elde edileceği görülür.

Varyans sapmaların kareleri ile çalıştığından herhangi bir uç değerin toplama uç bir sapmanın karesi olarak gireceğinden  büyük  etkisi  olacaktır.  Dolayısıyla  tüm

gayet kolay bulunabilirdi. İki noktadan geçen sadece bir

tek doğru vardır. Oysa elimizde iki değil burada olduğu gibi 10 hatta çok daha fazla veri varsa, tek bir doğruyu bu verileri temsil amacıyla nasıl belirleyebiliriz; kesik çizgi ile gösterilen doğrunun verilerin iyi bir özeti olduğundan nasıl emin olabiliriz gibi soruları  aydınlığa kavuşturabiliriz. Regresyon analizi bu ve benzeri sorulara verilebilecek basit bir cevap üzerine kurgulanmıştır.

Sonuç

Bu amaçların çalışmanın en başında belirlenmesi çok önemlidir çünkü kısaca göstermeye çalıştığımız gibi her çözümlemenin varsaydığı birtakım ölçüm düzeyleri vardır. Bu düzeylerde ölçümler yapılmadan ya da eldeki ölçüm düzeyine uygun bir çözümleme çerçevesi oluşturmadan tatmin edici bir analiz yapılamayacaktır. Unutulmamalıdır ki sosyal bilimlerde çok değişkenli bir açıklama çerçevesi vaz geçilemez bir gerekliliktir. Buna uygun bir araştırma kurgusu ve çözümlemesi için gerekli önlemler araştırmanın her aşamasında alınmalıdır.

ÇOKLU YÖNTEM YAKLAŞIMLARI

Giriş

Son zamanlarda uluslararası ilişkiler alanında çoklu yöntem yaklaşımlarının kullanımı hızla yaygınlaşmıştır. Bazı araştırmacılar, nitel ve nicel yaklaşımların epistemolojik olarak farklı olduklarını ve aynı çalışma içerisinde entegre edilemeyeceklerini savunurken çoklu yöntem kullanımını savunan araştırmacılar, araştırma sorusunu en iyi şekilde cevaplayabilmek için yöntemin soruya göre belirlenmesinin gerektiğini vurgulamaktadır.

Henry Brady ve David Collier (Sosyal Araştırmayı Yeniden Düşünmek/Rethinking Social Inquiry adlı kitaplarında-2004), iki yöntem arasında derin farklılıklar olmadığını, bazı farklılıkların araştırmacılar tarafından aşılabileceğini; King, Keohane ve Verba da (Sosyal Araştırmayı Tasarlama/Designing Social Inquiry adlı kitaplarında-1994) benzer şekilde kaliteli sosyal bilim araştırmalarının nicel ve nitel yaklaşımları aynı çalışma içerisinde entegre edebileceklerini belirtmiş ve bu iki yaklaşım arasında bilimsel çıkarımda izlenen prosedürler açısından bir farklılık olmadığını vurgulamışlardır.

Yöntemsel  Çoğulculuk

Formel Modelleme Yaklaşımı

Formel modelleme kullanılarak, makro kuramlar hakkında bilgi edinebilmek ve olası senaryoları gerçek hayatta olmadığı kadar çeşitlendirebilmek mümkündür. Ancak bu model, ampirik bir yöntem olmadığı için elde edilen bulgularının nitel ya da nicel yöntemler kullanılarak test edilmesi gerekir. Yöntemin üstünlüğü, tümdengelim yönteminde saklıdır. Tümdengelim yöntemi ile neden- sonuç ilişkilerinin detaylı olarak irdelenmesi ve test edilebilir hipotezlerin ortaya konulması mümkündür.

Formel modellemede birden fazla çözüm olabileceği için sonuca ulaşmak bazen zor olabilir. Ayrıca, kişilerin tercihleri modele bağımsız değişken olarak aktarılırsa, modelin açıklama gücü azalır. Bu eksikliklerin üstesinden gelebilmek için de bu tip modellerin vaka analizi ya da istatistiksel çalışmalarla desteklenmesi ve modelden çıkan hipotezlerin ampirik bulgularla ispatlanması gerekir.

Nicel Yöntemler

Nicel yöntemlerin üstünlükleri, iki  değişken arasındaki ilişkiyi ölçebilmeleri ve bağımsız değişken üzerinde gözlemlenen etkinin ne kadarının farklı bağımsız değişkenler tarafından belirlendiğini gösterebilmeleridir. Farklı bağımsız değişkenlerin bir bağımsız değişken üzerinde yarattıkları etkilere kısmi etkiler denir. İki değişken arasında bir ilişkinin ölçülüyor olması, bu ilişkinin bir neden-sonuç mekanizmasına bağlı olduğunun kanıtı değildir. Bu nedenle formel modelleme ve vaka analizleri bu eksiklikleri gidermek üzere kullanılabilir.

Nitel Yöntemler

Neden-sonuç ilişkilerinin ispatlanması açısından üstün yöntemlerdir. Nitel yöntemler, süreç takibi gibi yöntemlerle bir ilişkinin gerçek bir nedensel ilişki olup

olmadığını aydınlatmak konusunda istatistiksel yöntemleri tamamlayabilirler. Ayrıca, istatistiksel yöntemlerin açıklayamadığı sapkın ya da normal ölçülerin dışına çıkmış gözlemleri açıklamak için de vaka analizi yöntemine ihtiyaç vardır.

Çoklu Yöntem Karışım Çeşitleri

Birden fazla yöntemin entegre edilerek yürütüldüğü çalışmalara çoklu yöntem kullanan çalışmalar denir. Andrew Bennett’e göre, dört farklı araştırma türü ve amacı tanımlamak  mümkündür:

1.         Mantıklılık  incelemesi,

2.         Disiplinli-Yapılandırıcı   çalışmalar,

3.         Kuram oluşturucu çalışmalar,

4.         Kuram test edici çalışmalar.

Mantıklılık incelemesi, bir araştırmaya devam etmeden önce harcanacak çabanın ve izlenecek yöntemde değişiklikler yapılmasının gerekli olup olmadığını belirlemek üzere yapılan bir ön çalışmadır.

Disiplinli-yapılandırıcı çalışmalar, bir vakayı ya da istatistiksel olarak gözlemlenen ilişkiyi açıklamak üzere bir kuramın kullanılmasıdır.

Kuram oluşturucu çalışmalar, tümdengelim ya da tümevarım yöntemlerini kullanarak çalışma dışında bırakılan ancak bağımlı değişken üzerinde olası etkisi olabilecek faktörleri yeniden ele almak, kuramı gözden geçirmek ve yeni bir kuram tanımlamak için yapılan çalışmalardır.

Kuram-testine yönelik çalışmalar ise kuramın geniş ya da kısıtlı bir gruba hitap edip etmediğini ve genellenebilir olup olmadığını belirlemeye yönelik çalışmalardır.

Aynı çalışmada birden fazla yöntem  kullanıldığında sıralama önemlidir. Ayrıca aynı çalışma içerisinde yukarıda belirtilen araştırma amaçlarından birden fazlası hedeflenebilir. Dolayısıyla aynı çalışmada hem teori oluşturma, hem de teori test etmeyi hedefleyen yöntemlerin birlikte kullanıldığını görmek mümkündür.

Dört ve Üzeri Yöntemin Karışımı

Kalyvas’ın nicel, nitel ve formel modelleme ile birlikte etnografik çalışma ve arşiv taraması gibi farklı yöntemleri kullandığı 2006 yılında yayınlanan “İç Savaş’ta Şiddetin Mantığı” başlıklı çalışması zengin bir yöntem yelpazesini biraraya getiren bir çalışmadır.

Üçleme (Tripartite) Yöntemi

David Laitin’in, bir siyaset bilimcinin en mükemmel sonuçlara ulaşabilmesi için formel modelleme, istatistiki inceleme ve nitel vaka analizini kullanmasını önerdiği “Üçleme Yöntemi” olarak bilinen yaklaşımı üç yöntemin bir arada kullanıldığı en ünlü yaklaşımlardan biridir.

Laitin’in üçleme yöntemine göre,  araştırmacı öncelikle cevabını aradığı soru üzerine tümdengelim yaklaşımıyla bir formel model inşa etmelidir. İkinci aşamada bu formel modelde  ortaya  koyduğu  beklentilerin  ne  kadar  doğru olduğunu kendi araştırma konusuyla alakalı tüm vakaları kapsayan bir istatistiki inceleme ortaya koyar. Üçüncü aşamada bir veya bir kaç vaka üzerinde derinlemesine bir nitel vaka analizi gerçekleştirir. Bu yaklaşımda ilerleme tek yönlü değildir, ikinci ve üçüncü aşamada elde edilen sonuçlara göre birinci aşamaya yani formel modele dönülerek yeniden yapılandırma yapılmalıdır.

İkili Karışım Çeşitleri

Nitel ve Nicel Yaklaşım Karışımları

Marc Morje Howard, “Post-Komünist Avrupa’da Sivil Toplumun Zayıflığı” adlı eserinde istatistiksel analiz yöntemlerini ve derinlemesine mülakat başta olmak üzere nitel yöntemleri başarılı bir şekilde beraberce kullanmıştır. Keith Darden’in “İşgale Direniş: Kitlesel Okuryazarlık ve Kalıcı Ulusal Aidiyetlerin Yaratılması” adlı çalışması da niceliksel verilerle nitel bir doğal deneyin ve içerik analizinin beraberce kullanılmasına bir örnektir.

Coğrafi Analiz-İstatistiksel Analiz

Berry ve  Baybeck (2005) çalışmalarında Amerika’daki eyaletler arasında neden bazı politikaların benzer şekilde uygulandığını konu almış ve komşu eyaletler arasındaki rekabet ve birbirinden öğrenmeyi iki temel açıklayıcı faktör olarak kullanmışlardır. Araştırmada eyaletler arasındaki rekabeti test etmek için Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS-Geographic Information Systems) kullanılmıştır. GIS ile bir eyalette yaşayan kişilerin şans oyunları oynanan diğer eyaletlere gitme olasılıkları hesaplanmış ve daha sonra da istatistiksel analiz yöntemi ile bir eyaletin diğer eyaletlere göre refah durumu bağımsız değişken olarak modele eklenmiştir. Sonuç olarak eyaletler arasında benzer politikaların uygulanması ve yaygınlaşmasının öğrenme etkisinden ziyade rekabetten kaynaklandığı kanaatine varılmıştır.

İstatistiksel Analiz-Saha Çalışması

White, IRA’nın (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu) barışçıl propaganda yapan bir örgütten nasıl şiddete başvuran bir örgüte dönüştüğünü incelediği çalışmasında iki kuramsal yaklaşımı sentezlemeye çalışmaktadır. Araştırmacı, öncelikle makro düzeyde bir çalışma ile ekonomik eşitsizlik, devlet baskısı ve şiddet arasındaki ilişkiyi nicel yöntemler kullanarak incelemiş, daha sonra da mikro düzeyde mülakatlar yaparak istatistiksel bulguların kişisel bazda ne kadar doğru olduğunu belirlemiştir.

İstatistiksel analizle göreceli yoksunluk ve devlet baskısı olarak ele alınan iki bağımsız değişkenin etkisi ölçülmeye çalışılmıştır. Bağımlı değişken ise her ay IRA tarafından gerçekleştirildiği öne sürülen silahlı  ya da bombalı saldırıların sayısıdır. Nicel analiz bulgularının gerçekleri yansıttığından emin olmak için, White ayrıca medeni hakları savunmak için oluşturulmuş hareketin içinde yer alan 11 kişi ile iki saat süren görüşmeler yapmış ve siyasi amaçları yerine getirmek için barışçıl mı yoksa şiddete yönelik mi bir yöntem takip edilmesi ile ilgili fikirlerini sormuştur. Görüşmeler, insanların şiddete başvurmalarının bilinçli bir seçim sonucu olduğunu ve özellikle barışçıl yolların çözüme ulaştırmayacağını düşündükleri anda ortaya çıkan bir seçim olduğu yönünde kanıt sağlamışlardır.

Formel Modelleme ve Nicel Yöntemlerin Karışımları

Formel modelleme, uluslararası ilişkiler alanında çeşitli sorulara açıklama olarak kullanılan kuramların mantıksal güçlerini arttırmak için kullanılan yöntemlerden biridir. Duncan Snidal (2004), formel modellerin nitel ya da nicel başka bir yöntemle birlikte kullanılırsa uluslararası siyaset konuları ile ilgili analizleri zenginleştireceğini savunmuştur. Formel modelleme ve nicel yaklaşımların karışık kullanılma şekillerinden biri de araştırma hedeflerinden kuram oluşturma yönündeki çalışmalardır.

Formel Modelleme-Deneysel Yöntem Karışımı

İtibar inşa etme ya da saygınlık kazanma devletlerarası ve devlet içi çatışma ile ilgilenen araştırmacıların yakından ilgilendikleri konulardan biridir. Barbara Walter (2006), hükümetlerin neden bazı iç çatışma çıkaran gruplarla savaştığını bazıları ile savaşmadığını incelediği çalışmasında devletlerin çoğunlukla ayrılıkçı ve toprak talep eden grupları kontrol etmeye çalıştığını belirlemiştir. Bazı araştırmacılar ise devlet liderlerinin kararlarını verirken diğer devletlerin itibarlarına her zaman önem vermediklerini göstermiştir. Tingley ve Walter (2011), formel modelleme ve laboratuvar deneyleri kullanarak itibarın hangi şartlar altında önem kazandığını tespit etmeye çalışmışlardır. Çalışmalarının ilk bölümünde formel modelleme ile kişilerin birbirleri hakkında kısıtlı ya da eksik bilgi sahibi oldukları durumlarda itibar inşa etmek için daha çok çaba sarf edildiğini ve geçmiş davranışların önem kazandığını göstermişlerdir. Daha sonra da deneysel yöntem kullanılarak belli bağımsız değişkenlerin itibar inşa etme çabaları üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir. Çalışmanın son aşamasında ise normalin dışında tepki gösteren katılımcılar incelenerek, neden farklı tepki gösterdikleri açıklanmaya çalışılmıştır.

Formel Modelleme-İstatistiksel Analiz Karışımı- Disiplinli  Yapılandırıcı

Schultz (1999), formel modelleme ve istatistiksel analiz içeren çalışmasında “demokratik barış” kuramını ele almıştır. Bu kuram, demokrasilerin kurumsal, kültürel ve geleneksel uygulamalar alanlarında paylaşımları olduğu için birbirleri ile savaşmalarının neredeyse imkânsız olduğunu öngörmüştür. Schultz geliştirdiği formel model ile demokratik barışın devletler arasında güvenilir taahhütün olup olmaması ile alakalı olduğunu savunmuş, aynı zamanda o zamana kadar geliştirilmiş olan iki kuramı test etmiştir. Schultz’un çalışması çoklu yöntem karışım çeşitleri arasında disiplinli yapılandırıcı tür olarak da nitelendirilebilir.

Formel Modelleme-İstatistiksel Analiz Karışımı-Kuram Testi

Formel modelleme ve istatistiksel yöntem, kuramları test etmek  amacıyla  da  birleştirilir.  Navin  Bapat’ın  silahlı örgütlere devletlerin sağladığı destekleri inceleyen çalışması bu tür karışımın örneklerinden biridir. Bapat, önce bir formel modelleme ile ne tür devletlerin örgütlere destek sağlayacağını belirlemeye çalışmış, daha sonra modelin tahminlerini 1981 ve 2001 yılları arasında faaliyet gösteren örgütleri ve onları destekleyen devletler üzerinde bir veritabanı kullanarak test etmiştir. Bu sayede formel modelin bulgularının gerçeği ne kadar yansıtıp yansıtmadığı, formel modelde mantık olarak ortaya çıkan neden-sonuç ilişkisine dair istatistiksel olarak iki değişken arasında bir ilişki olup olmadığını ve bulguların ne kadar genellenebilir olup olmadığı tespit edilebilmiştir.

Formel Modelleme ve Nitel Yöntemlerin Karışımları

Formel modeller, derinlemesine mülakat ve saha araştırmalarıyla ulaşılan verilerin değerlendirilmesinde veya bu verilerden kuramsal olarak anlamlı sonuçlar çıkarılmasında da kullanılmaktadır. Üçleme Yönteminin isim babası olan David Laitin “Teşekkül Eden Kimlik” başlıklı çalışmasında formel modelleme, etnografi, söylem analizi ve derinlemesine mülakat yöntemlerini kullanarak çoklu yöntemlerin kullanımına ilişkin bir örnek oluşturmuştur.

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ABD kaynaklı olarak siyaset bilimi ve sosyoloji başta olmak üzere sosyal bilimleri etkisi altına alan modernizasyon kuramı, formel modelleme ile yoğun tasvir ve vaka analizini bir araya getiren önemli bir akımdır. Bu kapsamda ilhamını Max Weber’den alan Talcott Parson’ın önderlik ettiği modernizasyon kuramı yaklaşımı, dünyadaki tüm siyasal kültürel eğilimleri “modern” ve “modernite öncesi” olmak üzere basit bir ikilemin karşıt sütunlarına yerleştiren bir formel model tasnifine dayanmaktadır.

Nicel Yöntemlerin Değişik Türlerini Karıştıran Yaklaşım

Sosyal Ağ Analizi-İstatistiksel Analiz

Sosyal ağ analizi, iki birim arasında bir ilişki olup olmadığını ilişkinin niteliğini ve boyutunu inceleyen bir nicel araştırma yöntemidir. Birimler hücre, kişi, kurum veya devlet gibi araştırma konusu olan obje ya da aktörler olabilir. Bir ağ, bir grup, birim ve iki birimin birbiri ile bağlantı biçimini ve boyutunu belirten bir kuraldan oluşur. Sosyal ağ analizi;

•          İlişkisel ve

•          Bağlantısal olmak üzere iki tür ağdan bahseder.

İlişkisel ağ, iki birim  arasındaki ilişkiyi tanımlayan ve ölçen ağdır. Örneğin komşuluk, arkadaşlık, devletlerarası güvenlik ve ticari ittifaklar gibi. İlişkisel ağ simetrik ya da asimetrik olabilir. Bağlantısal ağ ise bir birimin bir olay, organizasyon ya da grupla olan ilişkisini tanımlayan ve ölçen ağdır. Mesleki derneklere üyelik, sosyal kulüplere üyelik ve devletlerin uluslararası organizasyonlara üyeliği bu tip ağlara örnek olarak verilebilir.

Sosyal ağ analizini uluslararası ilişkiler alanında uygulayan öncü kişiler arasında “Düşmanımın Düşmanı Kimdir? Dengesiz Uluslararası İlişkilerin Neden ve Olası Sonuçları” başlıklı çalışmasıyla Kaliforniya Üniversitesi’nden Profesör Zeev Maoz yer almaktadır. Maoz bu çalışmasında devletlerarası dengesiz ilişkilerin uluslararası çatışma üzerindeki etkisini incelemiş ve hem sosyal ağ analizi, hem de kısımlar arası ve boylamsal veri tabanı kullanarak istatistiksel analiz yapmıştır.

Anket  Çalışması-Mülakat-İstatistiksel  Analiz

Bazı çalışmalar bir ülkede anket çalışması ve boylamsal istatistiksel analizi bir araya getirerek, istatistiksel analizle test edilemeyen mikro düzeydeki faktörleri araştırmaya çalışırlar. İç savaş konusundaki nicel yaklaşımlar incelendiğinde, 1950 ve sonrasında ülke yılını analiz birim olarak kullanarak, işsizlik, ekonomik kriz, demokrasi seviyesi ve dış faktörlerin bağımsız değişken olduğu modellerin geliştirildiği görülmektedir. Ancak bu analizler genelde ülke bazında kalıp, kişi bazına inememektedir. Örneğin, ekonomik faktörlerin insanları gerçekten nasıl etkilediğini anlamak için sadece ülkelerle ilgili göstergelere bakmak yeterli değildir. Bu tip araştırmalarda anket çalışması, derinlemesine neden-sonuç ilişkisinin keşfedilmesi için önemli bir alternatif sağlamaktadır.

New York Üniversitesi’nden Profesör Alexandra Scacco’nun doktora tez çalışması iki nicel yaklaşımı birleştiren çalışmalara verilen iyi bir örnektir. Scacco, Nijerya’da 2000 ve 2001 yıllarında gerçekleşen iki ayaklanmayı incelediği çalışmasında önce anket ve mülakat yöntemi ile fakirlik ve ayaklanmaya katılım arasındaki nedensel ilişkiyi açıklamaya çalışmıştır. Daha sonrada Nijerya genelindeki veri tabanlarının istatistiksel analizini yaparak, ekonomik durum ve ayaklanmaya katılma arasındaki ilişkiyi yeniden test etmiştir.

Nitel Yöntemlerin Değişik Türlerini Karıştıran Yaklaşım

Nitel yöntemleri kullanan araştırmacıların pek çoğu her yöntemin kendi içinde barındırdığı öznellik riskini en aza indirmek amacıyla birden fazla nitel yöntemi aynı anda kullanmaktadırlar. Özellikle de hassas konularda çalışma yapan araştırmacılar, mülakat yapacakları kişileri seçerken “kartopu örneklem” denilen yöntemi kullanırlar. Dolayısıyla ilk etapta mülakatı kabul eden deneklerin tavsiye ettikleri veya tanıdıkları yoluyla mülakat grubunu oluştururlar. Bu gibi örneklem seçimlerinde araştırmacı seçilim ön yargısına düşmüş olabileceği gerekçesiyle eleştirilebilir. Bu durumda araştırmacı, mülakatın yanı sıra konusuyla ilgili olan en önemli birincil kaynakların (polis raporları, parti programları, anılar, resmî yazışmalar vs.) “içerik analizine” veya konusuyla ilgili toplumsal kesimin içerisinde katılımcı gözlem yapmayı da içeren etnografik yöntemlere başvurabilir. Bu kapsamda araştırma konusu olan soruya mümkün olan en fazla açıdan bakmak ve mümkün olan en fazla ve değişik araştırma yöntemini kullanarak aynı sonuca varılıp varılmadığını test etmek gerekir.

Sonuç

Yöntemsel çoğulculuk, birbirinden farklı ancak birbirini tamamlayıcı yöntemlerin bir araya gelmesiyle araştırmanın en iyi biçimde gerçekleşmesine katkıda bulunur. Araştırmada hangi yöntemin ya da yöntemlerin kullanılabileceği araştırma  konusu  olan soru  tarafından belirlenmeli ve araştırmacı soruyu en iyi şekilde cevaplayacak yöntem türlerini bir araya getirmelidir. Dolayısıyla yöntemsel çoğulculuk, çoğu zaman bir kaç araştırmacının bir araya gelmesini gerektirmektedir.